Şu son günlerde sosyal paylaşım sitelerinde en fazla dikkat ettiğim konulardan biri sokağa atılmış ya da işkence görmüş köpek ya da kedilere acilen ev aranması durumları…

Bu, iyi niyetle başlayıp sonradan çoğu insan için işkenceye dönüşecek hal hakkında 11 yıldır ev sahipliği yaptığımız köpeğimize, bu yıllara yayılan gözlemlerime ve köpeklerle ilgili okuduklarıma dayanarak yazmak istedim, çünkü tıpkı çocuk sahibi olmak gibi bu konunun da “ Agu gugu!” ikilemesinin üzerine oturtulduğunu, gerçeklerin yazılmadığını düşünmekteyim.

Çoğu insanın çocuk yaparken veya ev hayvanlarına, özellikle köpeklere sahip olurken çok bilinçli olduklarını sanmıyorum. Nedir gerçekler peki?

Çok büyük, bazı insanlar için altından kalkılamayacak bir sorumluluk… Yazımın ilerleyen bölümlerinde bir ev hayvanına bakarken yüzleşilmesi gerekenleri alt alta yazıp anlatmaya çalışacağım.

Yazımın “ Evinizde ev hayvanı sakın ola ki bakmayın!” olarak anlaşılmasını da istemiyorum ama bu günlerde içi doldurulmamış “ Bir tane de sizde olsun!” tarzına karşı olduğumu sokağa tekrar bırakılan, bir yerde ölüme terkedilen hayvancağızlar adına söylemek istiyorum.

Eğri oturalım doğru konuşalım, ortak kullanılan tuvaletlere, sokaklarımıza özen göstermeyen ama iş eve gelince içeriye ayakkabı ile girmeyen bir toplumun çocuklarıyız bizler. Ev pırıl pırıl, derli toplu olmalı, mis gibi kokmalı…öyle değil mi?

Eğer böyle şartlardan geldiyseniz ve kendi evinizde de aynı durumu korumak istiyorsanız köpeğinizin harika eğitimli olması bile bir şeyi değiştirmez. Varlığı ile hem ortamın kokusunda, hem yattığı yerlerde ya da dayandığı duvarlarda farklılık yaratır. Belki ilk söylenmesi gerekenlerden biri bu.

Günümüzde ihtiyaçları sınırsız olan ve tüketime kodlanmış, aldığı herşeye sahip olana kadar değer verip elde ettikten sonra hevesi geçen ve gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalan, o konuda da yan çizmeye son derece elverişli insanoğlu artık yalnızca aldığı arabaya, eve, paltoya değil çoluğuna, çocuğuna, ev hayvanına da aynı davranış tarzını sergilemekte.

Savaşların, ölümlerin, sokakta yaşamak zorunda olan, tecavüze uğrayan, işkenceden geçen nice insanın ve çocuğun, onlarla aynı kaderi paylaşan hayvanın yaşamları evlerimize bir televizyon kadar yakın ama kalplerimize maalesef fersah fersah uzak. Çünkü pazarlanan, dayatılan, “Aaa ne kolay alırım bakarım, hem kariyer yaparım hem de çocuk!” zihniyetinin hiçbiri gerçek hayatla ne yazık ki bağdaşmamakta.

Bir yerde reklamların içine gizlenmiş ya da açıkça pazarlanan, insanın içini ısıtan güzellikte ev hayvanları… Onlara “ Ayyyy ne şirriiiinnn!” diye atak yapan çocuklar… Bu çocukların hayatları boyunca evde bir hayvan bakmamış, bu konuya yakından uzaktan ilgi duymamış, belki sokaktaki kedinin bir kere bile kafasını okşamamış ya da üzülmemiş ama vitrindeki bütün oyuncakları alarak o kotayı çocuğu adına doldurmuş “ Bunu da alsam mutlu olur muuu?!” derdindeki ana baba takımı…

Çocuklara ev hayvanlarının katkısı çok büyük, bunun tersini iddia etmek yanlış olur. Ancak yalnızca çocuklarınızı mutlu etmek adına cansız bir oyuncak alır gibi köpek, kedi edinmek de bir o kadar yanlış. O evin sorumluluklarını yerine getirmek üzere olan biriyseniz aşağıda yazacağım sorumlulukların ne kadarına katlanabileceğinizi bir düşünün derim.

Bana gelince…Belki çoğu çocuk gibi evimizde bir köpek olsun hayaliyle büyüdüm. Sokak köpeği olmasına rağmen unutamadığım “Kuyruksuz”‘um, yine bu şekilde mahalle aralarında oynarken bahçeye getirip bağladığım ve uyumadan gidip gelip yemeğini suyunu verdiğim, sabah kalktığımda yerinde olmadığı için büyük bir öfke ve boşluk hissettiğim bir sürü köpek ve kedi geldi geçti hayatımdan..

O zamanlar tüketim çılgınlığı daha çocuk yapmak, eve köpek almak gibi durumlara pek sirayet etmediğinden olsa gerek köpek alınmama sebepleri anlatılmazdı, kural vardır ama nedenini açıklama gereği olmaz. Zaten esas sebepler de bilinmez, kulaktan dolma yalan yanlış nedenler sıralanır. ” İlerde bir bahçemiz olsun, köpek öyle bakılır.” ya da pek tabi ki; “Tüyleri ağzına girer, kist yapar!”

Oysaki evde ya da özellikle apartman dairesinde, hele de çalışan anne ve babalar için geçerli sebepler çok daha detaylı ve inandırıcı. Şimdi kızım köpekle büyümesine rağmen, günün birinde kendine ait bir köpek istediğinde benim cevaplarım bir o kadar farklı ve bu yanıtlar eminim ki geçmişteki sorularıma aldığım yanıttan çok daha aydınlatıcı ve bilinçli.

11 yıl önce köpeğimizin hayatımıza girişi, benim yıllarca bunun hayalini kurmam, kendi yaşadığım eve çıkmam, çalışıp paramı kazanmam ve kararlarıma engel olacak insanlardan kurtulmanın verdiği zafer duygusu ile oldu. ” Heeyytt hayatım boyunca beklemişim, şimdi bir de bir yere gideriz diye mi geçiştireceğiz? Nereye kadar, doksan yaşına gelince mi köpeğim olacak benim?” ” Herkesin isteğine göre yaşarsak bitki de almayalım!” gibi sebeplerle geldi Layla eve.

O’nunla köpekler hakkında çok şey öğrendim. Diğer şeyler hayalle, teorinin karışımıydı ama bu gerçekti işte! Macera da o noktada başladı. Hayatımız o andan itibaren kendimizi düşünmekten öte bir varlığın hayatımıza kattıkları ama bir o kadar da kararlarımızı etkilemesi ile şekillendi. Öyle olması gerekiyordu, bir sorumluluk alınmıştı ve hiçbirşey “ Aaa bu kadarı da fazla oluyor, artık ben başa çıkamayacağım!” diyerek bitirilemezdi. Bu en azından bizim için böyleydi ve hala da aynı.

Doğruya doğru, çevremde kim köpek bakarsa baksın ya vadesinden önce öldü, ya bir hastalığa yakalandı. Bir köpeğin ev bakımında dahi 10 yaşına geldiğini pek göremedim ben.

Mesela, babamların arkadaşının Boxer cinsi köpekleri vardı, bize geldikleri bir gün koskoca köpeği bizim salon koltuğuna bağlamışlardı. Küçücük halimle gidip köpekle konuşmuştum, ben ilgi gösterdikçe zavallı hayvan bana gelmek için koca üçlü koltuğu oynatıyordu yerinden. Bir gün bırakıldığı bir köpek evinde aç ve susuzluğa mahkum edildiği ve öldüğü haberi geldi. 🙁 Kocaman bir köpeği gidilen evde koltuğa bağlamak… Seyahate çıkarken güvenilmeyecek ortamlara emanet etmek…

Gördüğüm köpek sahibi komşuların çoğu da eğer köpeği bahçede zincirli ise köpek bakmanın hayvana yemek ve su vermekle eşdeğer olduğunu düşünen insanlardı. Hele, bir tanesi Antalya’da bütün gün hiç çıkarmamacasına ufacık balkonunda Doberman bakıyordu da İngiltere’de falan olsa ihbar edebilirsin böyle bir durumu…
Köpek alacaksanız;

1- Köpeğiniz bir buçuk yaşına kadar ilk altı ay sürekli, diğer zamanlarda aralıklı olarak tuvalet hataları yapabilir. Bu, evdeki halınızın üzerinde görmek istemediğiniz ve temizliğini kendiniz yaptığınız bir durumdur. Eğer tüm gün evde kimse yoksa bu hata olmaktan çıkıp mutsuzluk ve yalnızlık belirtisi olarak da devam edebilir.

2- İlk aldığınızda tuvalet eğitimini verebilmek için hayvanınızla aynı mekanda durmanız çok ama çok önemlidir, tuvaleti gelir gelmez dışarı çıkartabilmek, hatta bahçe katında olmak büyük avantajdır. Aksi taktirde, zaten apartmanda oturuyorsanız merdivenlerden inerken ya da asansörde olan olacak anlamına gelir.

3- Köpeğinizi kedi ya da başka bir köpek gördüğünde eğlenmek için “Tut! Tut!” dememek, havlama eğitimini vermenizin, parka bahçeye çıkarttığınızda bir anda kedinin arkasından kaçıp araba altında kalmasının önlenmesinde hayati bir önem taşır.

4- Köpeğiniz sizin evinizi korumak amaçlı alınan organik hırsız alarmı değildir. İnsanların bir arada yaşadığı ortamlarda nasıl her ses birbirini rahatsız etme potansiyeli taşıyorsa köpek havlaması da aynı etkiyi yaratabilir. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Mahallede beslenen, zıvanadan çıkmış gibi araba kovalayan, gruplar halinde yaşayan ve bu psikoloji ile hareket eden köpekler de “Ama mahalleyi koruyorlar ne güzel!” diyerek geçiştirilmemelidir.

5- Köpeğiniz komutlarınızı almaya başlamadan önce sokaklarda heryere dışkılama eğilimindedir. İlk aşamada hep aynı noktalara götürmek, bunun insanlardan uzak mekanlar olması komutun hep ve aynı yerlerde verilmesi yürüyüşlerinizin daha rahat geçmesini sağlar.

6- Köpekler bizim sevmediğimiz, hatta iğrendiğimiz leş kokusunun içinde dahi yuvarlanabilir, yolda başka bir köpeğin bıraktığı dışkıyı yiyebilir ( bu, bende ilk aşamada şok etkisi yapmıştı mesela ) Bütün bunlar, köpek belki dört beş yaşına gelene kadar devam edebilir.

7- Köpekleri ne kadar “Canım ev hayvanım!” diye sevsek de sonuçta genlerinde kodlanmış olan köpekliklerini de (!) yapacaklardır. İlk başta rüya aleminden kopup gelmiş bu sevimli varlığın evdeki her saksıyı eşelemesine, devirmesine, bitkileri bu yolla mefta etmesine de hazırlıklı olmak gerekir.

8- Dişi köpekler daha kolay eğitilir ama ilk yaşına girip de adet olduğunda evde köpeğin gezdiği heryerde adet kanıyla karşılaşma durumuna, aynı şekilde agresiflikten çıldırmış diğer erkek sokak köpeklerinin bir anda sizin köpeğe, aynı anda rakiplerine saldırmasına hazırlıklı olmalısınız. Tek yapılacak iş kısırlaştırmak, bunu tam anlamıyla yapmak. Veteriner zaten yardımcı olacaktır.

9- Unutmayın, belki onbeş yıl büyümeyecek bir bebeğe sahip oluyorsunuz. Bir yere giderken arkanızdan ağlayan, yüzde yüz size bağımlı bir bebek… Bunun bunaltısına katlanabileceğinizden emin misiniz?

10- Bütün gün evde yoksanız kesinlikle köpek edinmeyiniz. Dört duvarın arasında geride bıraktığınız canlının durumunu düşünün. O varlık duygusal ve bedensel ihtiyaçlar bakımından size yüzde yüz bağımlıdır ve her gün muhakkak dışarı çıkmaya, yemeğinin ve suyunun temiz düzenli verilmesine, sevilmeye, ilgiye ihtiyacı vardır. Köpekler sosyal varlıklardır, doğada gruplar halinde yaşarlar ve bunu evde de devam ettirmek isterler.

11- Tembelseniz, dışarı çıkmak ve yürüyüş yapma konusunda eksikseniz, eve yürüyüş makinası alıyorsunuz gibi köpek almayın. Onlar sizlerin spor yapmak için sebepleriniz değildir, kendiniz bu hayat tarzına uygunsanız, evde zamanınız varsa alın.

12- Köpeğiniz yaşlandıkça aynı insanlar nasıl bakım istiyorsa, dişlerine tüylerine eklemlerine daha detaylı yaklaşmak zorundasınız. Bu durum dökülen tüylerle, kokan ağızla, bazen kalça çıkığıyla karşılaşacaksınız demektir. Bu detayları kaldıracak, zaman, sabır ve paranız var mı?

13- Tatile gitmeyi eğer güvenebileceğiniz birisi yoksa unutmak zorundasınız. O’nu çocuğunuzu bir kenara atmak gibi bir bakım yuvasına bırakıp çekip gitmek vicdan ister.

14- Evinizde yardımcınız yoksa, ev temizliği sizi sinirlendiriyorsa, her yapılan temizliğin halılar açısından yaşam süresinin en fazla bir gün olduğunu unutmayın. Bu tüy dökme mevsimidir ve senede iki kere yaşanır. Sıcak ülkelerde ise daha sık tekrarlanır.

15- Köpekler bizim yediğimiz acılı, baharatlı ve yağlı yiyecekleri sindirecek mekanizmaya sahip değildir. Kuru mamanın kalitesizi köpeğinizin kokmasına, dişlerinin çürümesine ve tüylerinin, gözlerinin matlaşmasına sebep olur. Verdiğiniz ev yemeği ise sindirim bozukluklarına yol açar ki, bu da eve geldiğinizde halının üzerinde yayılmış, her yeri kokutmuş bir dışkı ya da kusmuk kitlesi ile karşılaşacaksınız anlamına gelir. Kaliteli kuru mama alabilecek imkanınız var mı?

16- Kısa ve öz, sokaklarda bırakılmış o bir zamanın sahipli köpekleri işte bütün bu detayları bilmeyen, önceden düşünememiş kaş yapacağım diye göz çıkartan insanların ev hayvanlarıdır. Ben de şikayet ediyorum, bir daha asla bir köpek almam diyorum ama köpeğimi asla ne bakılması için bir yere bırakırım , ne de başımdan atarım.

17- Köpek bakmakla sorumluluk duygusu arasında büyük bir bağ vardır. Köpek aleyhinize dava açamaz, tekmeyi sizden yediğinde hakkını savunamaz. Bunu yapanları buradan lanetliyorum ancak lanetlediğim bir diğer şey, ev hayvanları bakımı hakkındaki bilgisizlik. Detayların aktarılmaması.

Tamam, bunlar hele de yavruyken içinize sokulası güzellikte şeyler ama unutmayın onlar zamanında evcilleştirilmiş vahşi köpeklerin torunları.

Köpek mi bakacaksınız?…

Önce maddi durumunuzu gözden geçirin! Veteriner hizmetleri dünyanın heryerinde oldukça pahalıdır. Bunu karşılayabilecek misiniz?

Zamanınızı kontrol edin!

Seyahate çıkamamayı göze alın!

Her gün iki sefer çıkıp yürüyüş yapmak ile yüzleşin!

Yaşlandıkça gelen deri problemlerine, eklem ameliyatlarına, ağız kokusuna, çürük dişlere, vücut kokusunun değişimine karşı hazırlıklı olun!

Bazı insanların köpeklerini köpekliklerinden çıkartırcasına yıkamaları, onların nefret ettikleri kokular sıkmaları ise bambaşka bir hastalık. Köpeklerin vücutlarında ter bezleri yoktur, derinin sağlığını koruması için iki ay ara dışında yıkanmamaları gerekir. Bu da belki daha az hoşa gidecek kokuda olan ama daha sağlıklı bir köpeğe sahip olacaksınız anlamına gelir.

Ve inanın bütün bu kalemlerle yüzleşemeyecek, arada havlu atacak kıvamdaysanız çocuğunuzu, sevgilinizi sevindireceksiniz diye bir ev hayvanı almama kararlılığını göstermeniz, ilerde bir canlının hayatıyla oynamanızdan çok daha onurlu bir davranıştır, bunu lütfen unutmayın.

Reyhan Bull