Yaşamsal enerji konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Bu seslerden 1000’de 999’u ne yazık ki boş laf kalabalığı. İlk olarak yaşamsal enerji gerçektir, çocuk oyuncağı değildir ve geliştirmek için gerçekten ustalıklı yöntemlere ihtiyaç vardır.

Yaşamsal enerjiyi geliştirmek için onun ne olduğunu anlamak lazım. Yaşamsal enerji bedenimize “hareket” sağlayan enerjidir. Elektriksel enerji ya da ısı enerjisi ile ortaklığı vardır. Bu enerjinin besinlerden ve nefesten alınan bir türü, zihin ve bilinç aracılığıyla geliştirilen bir türü ve egzersiz ile geliştirilen bir türü vardır.

Yaşamsal enerji kaba düzeyde hormon, besin gibi maddi şeylerin, daha elektriksel düzeyde ve ısı düzeyinde bir enerji formuna dönüşümü ile yaratılır. Elektriksel enerjiye dönüşmüş olan Yaşamsal Enerji, bu enerji konusunda gerçek ustalığa ulaşmış az sayıda insan tarafından bedenin dışına da aktarılabilir. Bu aktarım, bazen birisine dokunduğunuzdan elinizden elektrik yükünün karşınızdaki insanın bedenine akmasına ve tabiri caiz ise onu çarpmanıza benzer. Enerjiyi kullanma konusunda ustalaşmış bir insan, bu kazara çarpma olayında deneyimlenen enerjinin onlarca hatta yüzlerce katı şiddetinde bir enerjiyi istediği süre boyunca kesintisiz olarak bedeninden yayma yeteneği geliştirmiştir. Bu enerji karşımızdaki insanın sinir sisteminden akar ve ona acı vermemek, onu geçici veya kalıcı olarak felç etmemek ya da kazara kalbini durdurmamak, bir organına hasar vermemek vs için kontrollü aktarılması gerekir. Buna Çin öğretilerinde Faqi, yani enerjinin aktarımı denir. Bu enerji, 4 şekilde kullanılabilir: 1. Şifa vermek, 2. Öldürmek ya da zarar vermek (savaş sanatları), 3. Paranormal beceriler geliştirmek, 4. Aydınlanmaya ulaşmamıza yardımcı olacak güçlü bir bilinç haline ulaşmak. Enerjinin şüphesiz ki en yüksek kullanımı 4. kullanımdır. Bu kullanımda kaba düzeydeki madde enerjiye, enerji ise bilince dönüşmektedir. Taocuların ölümsüzlük olarak adlandırdıkları seviye burada başlamaktadır. Ölümsüzlük, bedenin ölmemesi değil, bilincin bir uyanışa ulaşacak kadar güçlenmesine verilen isimdir. Geliştirdiğimiz güç ya da anlayış seviyesi ne olursa olsun bedenin ölmesi engellenemez.

Enerjinin geliştirilmesi ciddi bir bilgi ve deneyim gerektirmektedir. İki tarafı keskin bıçağa benzeyen enerji eğer onu nasıl eğiteceğinizi bilirseniz inanılmaz faydalar sağlar; ancak onu nasıl eğiteceğinizi (gerçekten) bilmiyorsanız, o zaman inanılmaz fiziksel ve zihinsel zararlar verebilir. Bu sebeple, eğer Faqi düzeyine ulaşmış ya da en azından o düzeye doğru ilerleyen, paranormal becerilere takıntılı olmayan, zarar vermek değil şifa vermek amacında ve uyanışa ulaşmak için çabalayan bir öğretmen gözetiminde çalışılırsa o zaman enerji çalışmaları gerçekten bir anlam taşıyacaktır. Eğer böyle bir öğretmen yoksa o zaman yoga yapmak, taiji çalışmak, meditasyon yapmak iyidir ama bilip bilmeden enerji çalışmalarını zorlamamak gerekir. Yaşamsal enerji gerçektir ve oyuncak değildir. Bu konuda ne kadar uyarıda bulunsak azdır.

Şüphesiz ki yaşamsal enerjiyi geliştirmenin inanılmaz faydaları vardır. Üstelik havalıdır da. Bununla birlikte doğru bir program ile çalışılması gerekir.

*****

Elbette enerjinin pek çok çok türü vardır. Bu türlerinden bazıları fiziksel olarak hissedilmeyen türde enerjilerdir. Bu enerjiler daha zihinsel, bilinç ile ilişkili, biraz daha algılanması güç enerjilerdir. Taoizmde Yin enerji ya da ling enerji gibi enerji türleri bunun örneklerini oluşturur. Ling qi, “ruhsal enerji” diye tabir edilen bir enerji türüdür; ancak bu “ruhsal” kelimesi neredeyse her şeye yapıştırıldığı için artık anlamını iyiden iyiye yitirmiş durumdadır. Ruhsal diye tabir edilen bu enerji türü aslında zihnin imgelem (imagination) gücünü kullanarak çalışır. Ardındaki mantık, evrende imgelenen şeylerin “erki olan” birisi tarafından gerçek hayata taşınabileceği iddiasına dayanır. Bu tür çalışmalarda genellikle Ling Qi kullanılır. Ling Qi, Taoist öğretide çok sık kullanılır. Ne şekilde kullanılacağı ve bu enerji ile ne yapılacağının adeta haritası çıkarılmış durumdadır. Japonlar L harfini telaffuz edemedikleri için Ling kelimesini Rei, Qi ya da Chi kelimesini de Ki olarak telaffuz ederler; yani Reiki.

Bu türdeki enerjiyi kullanmak açıkcası güç ve risklidir. Çok fazla imgelem gerektiren bu teknikler şamanik bir geçmişten gelirler. Dolayısıyla bir takım varlıklarla teması içerebileceği gibi hayal gücünün kullanımını, eğer benzetme uygun kaçarsa delilikle aklı başındalık arasındaki bir sınırda bulunmayı gerektirir. Ne yazık ki pek az insan bu sınırı aşıp geriye sağlam dönebilir. Bu konuda çalıştığım yıllarda belki de “imgesel enerji”nin kullanımı konusunda dünyadaki en ileri seviye usta olan Xu Usta’ya tekniklerde derinleştiğimde kendimi delilik sınırında bulduğumdan bahsetmiştim. Bana tavsiyesini sorduğumda, “Delirmeden başaramazsın,” dedi. “Peki o sınırı aştıktan sonra geriye nasıl geleceğim?” diye sorduğumda, genellikle geri gelindiğini söyledi. Peki ya gelemeyenler?

Açıkcası bu enerji türü risklidir. Ne yazık ki günümüzde elektriksel türdeki enerjiyi geliştiremeyen pek çok insan (çünkü bunun için doğru bilgi, gerçekten konuyu bilen ve kendisi bu seviyeye ulaşmış bir öğretmene ihtiyaç vardır) kendilerini imgesel enerji alanında bulmaktadır. Yine ne yazık ki imgesel enerji alanında çalışma çok ama çok özel bir zihin türünü gerektirdiği ve bu türde bir zihin belki 100.000’de 1 bulunduğu için, insanlara çok kolaymış gibi gelen bu enerji pratiği, “imgeledim iyileşti”, “elimden bir enerji aktı bak hissettin mi?” inançlarla son derece hayali ve insan zihnine zarar veren yaklaşımlara dönüşmektedir. Genellikle bu tür insanlarda en sık gördüğüm şey bozulmuş bir zihin ve bozulmuş yargılara ek olarak, konuşmada ciddi mantıksızlık, karmaşık bir zihin işleyişi, başı sonu belli olmayan bir mantık, bozulmuş ya da bozulma eğiliminde fiziksel sağlık olmaktadır. Bu sebeple bu alan, kendimi bilgili kabul etsem de benim ASLA eğitim vermediğim bir alandır. İmgelem enerjisinin kullanılmasının en doğru yolu, zihnin meditasyonun ileri seviyelerine ulaşılacak şekilde eğitilmesidir. Aslına bakarsanız, elektriksel enerjiyi geliştirirken de imgesel enerjiyi geliştirirken de aynı türden bir meditatif derinliğe ihtiyaç vardır. Bu iki enerji çalışması arasında elektriksel enerji alanında çalışmak zihin sağlığı açısından kesinlikle daha iyidir.

İmgesel enerjiyi hemen herkes belli düzeyde kullanabilir. Annelerimiz bize dua okuduğunda, anneannelerimiz elimizdeki siğile kül basıp bir güzel dua okuduktan sonra suratımıza tü tü diye tükürdüğünde, bir arkadaşımız ellerini ağrıyan yerimize koyup onun iyileşmesine odaklandığında hep bu tür bir enerji kullanılmaktadır. Bu enerji zaman zaman işe yarar ama belirsizdir. Bazen işe yarar bazen yaramaz, bazı kişilerde yarar bazı kişilerde yaramaz, o olur işe yarar bu olur işe yaramaz; yani son derece belirsizdir. Üstelik bazen bizim inancımızı bile gerektirebilir ki bu anlamda psikosomatik etkilerle ya da plasebo etkisi ile kolayca karıştırılabilir. Elektriksel enerji ise her zaman ve her yerde işe yarar; onu bir şey ile karıştıramazsınız çünkü çıplak elinizle 220 voltluk bir kabloyu tutmaya benzer. Akupunkturda manipüle edilen enerji çok düşük seviyelerde de olsa bu elektriksel enerjidir.

Sonuç olarak hangi tür enerji alanında ilerlerseniz ilerleyin mutlaka belli bir seviyeye ulaştıktan sonra tam karşıt enerjiyi de geliştirmeye başlarsınız. Yani imgesel enerjide ilerleyen (ama gerçekten ilerleyen) birisi kaçınılmaz olarak elektriksel enerjiye benzeyen enerjiyi, elektriksel enerjiyi geliştirmeye başlayan birisi ise kaçınılmaz olarak imgesel enerjiyi geliştirecektir.

Peki ama enerjinin en yüksek kullanımı bu mudur? Ya da en ileri seviye teknik bu mudur? Hayır.

Belki fırsat bulursam başka bir yazıda bunu da anlatmaya çalışacağım.

Cem Şen

1968 yılında doğdu. 1981 yılında savaş sanatları eğitimi almaya başladı. 1987 yılında Zen Budizm’in Türkiye’deki temsilcisi olan İlhan Güngören ile tanıştı ve 1987-1990 yılları arasında Güngören’in asistanlığını yaptı. Bir yandan Güngören’i Zen çalışmalarında ve Tai Chi Ch’uan derslerinde destekleyen Cem Şen aynı zamanda Namık Ekin, Mustafa Aygün gibi eğitmenlerle savaş sanatları eğitimini sürdürdü. 1990 yılında ilk çeviri eseri yayınlandı. Aynı yıl çalışmalarını tümüyle Taocu çalışmalara yönlendirdi. Sırasıyla Mantak Chia, Master Wang, Master Wu, Eric Steven Yudelove gibi ustalardan eğitim alan Cem Şen aynı zamanda bu ustalardan farklı Taocu sistemleri öğretme yetkisi de aldı. Halen ustalar ile çalışmalarını ve dünyanın farklı yerlerinde bulunan yaşayan büyük bilgelerle iletişimini ve arayışlarını sürdürmektedir. 1991 yılında Dharma Yayınları’nı ve ardından 2003 yılında bu yayınevinden ayrılarak Klan Yayınları’nı kurmuş olan Cem Şen’in içlerinde “Enerjinin Dansı: T’ai Chi Ch’uan” ve “Dolmuşa Binme ve Dolmuştan İnme Sanatında Zen” adlı kitaplarının da bulunduğu 8 kitabı ve yaklaşık 40’a yakın çeviri eseri bulunmaktadır.