Shiatsu, bir insanın fiziksel bedenine temas etmek yoluyla, ruh ve zihnine ulaşmayı amaçlayan eski bir Japon dokunma sanatıdır.  Japonya’da ortaya çıkan bu kendini sağaltma sanatı, yıllar içinde, Anma adı verilen bir Çin masaj tekniği ile birleştirilmiş, 20 yy. başlarında ise, batıda geliştirilmiş bazı dokunma yoluyla terapi yöntemleriyle birleştirilerek bugünkü şeklini almıştır. Günümüzdeki kullanımı ile Shiatsu, bağışıklık sistemini güçlendirici, fizik beden içinde bulunan enerji akışını düzenleyici ve böylece bedenin kendisine şifa vermesini sağlayıcı bir yöntem olarak kullanılmaktadır.

Shiatsu yöntemleri, terapi almakta olan kişinin eklem yerlerini tutarak destek verme ve germe ile bedeninin çeşitli bölgelerine basınç uygulama işlemlerinden oluşmuştur. Bu hareketler rasgele olmaktan öte, “kata” adı verilen bir hareketler zincirine bağlı kalarak uygulanmaktadır. Her bir davranışın, hasta kişinin bedenine ayrı bir etkisi bulunmaktadır. Eklem yerlerinden tutarak destek verme, hastanın kendini serbest bırakmasına, germe, enerji kanallarının rahatlamasına ve son olarak basınç uygulanması da, kanallar içinde oluşagelmiş enerji tıkanıklıklarının açılmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca, uygulanan basınç nedeniyle, kan dolaşım sistemi rahatlamakta ve germe aracılığıyla beden esneklik kazanmaktadır.

Bu yöntemde basınç, avuç içleri, ayak tabanları, dirsek altları, diz kapakları ve başta başparmaklar olmak üzere, el parmakları ile uygulanmaktadır. Zaten “Shi” parmak ve “Atsu” basınç anlamına gelmekte olup, Shiatsu bileşik sözcüğü “parmak basıncı” anlamı taşımaktadır.

TARİHÇE

Bugünkü şeklini 20. yy’ın başlarında alan Shiatsu’nun asıl kökeninin çok daha eskilere dayandığı bilinmektedir.

İ.Ö. 530 yılında, Bodhidharma tarafından ortaya konulan Tao-Yin adı verilen bazı alıştırmaların bu yöntemin ana kaynağı olduğu düşünülmektedir. Tao-Yin, duyuların geliştirilmesi ve bedende genel sağlığın daha iyi duruma getirilmesi ereğiyle kullanılmaktaydı. Bu yöntem, fizik beden üzerinde bulunan ve yerleri önceden saptanmış bazı noktaları basınç vererek ovuşturma yoluyla toksin atılması ve hücre boşluklarının atıklardan temizlenmesi felsefesini temel almaktaydı. Ancak, yöntem, kişinin kendi kendine uygulamasını öngörmekteydi. Tao-Yin çok kısa bir süre içinde, Gelenksel Çin Tıbbı’nın başka yöntemleri ile birleştirilerek geliştirildi. Güneydoğu Asya’nın bir çok bölgesi ile Kore’de pek çok kişi tarafından uygulanmaya başladı.

İ.S. 10 yy. da, GÇT (Geleneksel Çin Tıbbı) Japonya’ya ulaştı. Bundan çok kısa bir süre sonra, Japonlar, daha önce de kullandıkları, Anma adı verilen ve basınç noktalarına eller ile yaratılan bir titreşim uygulamaya dayalı masaj yöntemlerine, Tao-Yin’i de eklediler. Bu karışım, günümüzde kullanılan Shiatsu’ya çok benzemekteydi.

Japonya’da yaklaşık üç yy. önce, Edo döneminde günün doktorları, Anma’yı öğrenmeye zorlandılar. Amaç, insan bedenini daha iyi tanımalarını, enerji kanalları ve basınç noktaları konusunda daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlamaktı. Doktorların daha kesin teşhis koymaları ve daha kişiye özel tedavi sunmaları umulmaktaydı. Bu dönemde doktorlara, Anma uygularken, var olan her türlü olanaktan yararlanmaları ve diğer yöntemlerle Anma’yı birleştirmeleri gerektiği söylenmişti. Akupunktur, şifalı bitkiler ya da işe yarayacağına inandıkları tüm diğer yöntemler. Ancak zaman içinde, Anma, basit kas germeleri yöntemlerine indirgendi. 20. yy. a gelindiğinde, Anma, eğlenmek, zevk almak ya da basitçe rahatlamak için kullanılan bir yönteme dönüşmüştü.
Bununla birlikte, bazı terapistler Edo dönemindeki Anma yöntemini uygulamaya devam ettiler. Özellikle 20. yy. başlarında, bunlara pek çok yeni terapist eklendi. Anma’nın basite indirgenmesinden sonra, bu terapistler, kendi yaptıkları işin de küçük görülmesine ve bazı yasal engellere takılmasına engel olmak üzere, kullandıkları yönteme “Shiatsu” demeyi yeğlediler.

Bu terapistlerden en ünlüsü TOKUJIRO NAMIKOSHI’dir. Artık Shiatsu adı ile anılan bu yönteme, batı dünyasından bazı motifler eklemiş, hatta “akşamdan kalma” insanlar için bile bazı rahatlatıcı yöntemler geliştirmiş olması elbette önemlidir. Ancak, ona asıl ününü, 1925 yılında HOKAIDO’da kurduğu “Shiatsu ile Terapi Enstitüsü” ile 1940 yılında kurduğu “Japon Shiatsu Enstitüsü” adlı iki okul kazandırmıştır.

50 li yıllara gelindiğinde, Japon Hükümeti, Namikoshi’nin büyük çabaları sonucunda, Shiatsu adı verilen bu yöntemi gerçek ve yasal bir terapi sistemi olarak kabul etti. Ancak hükümet, Shiatsu kullanımını serbest bırakan yasaya “Shiatsu, içsel sorunların giderilmesi, sağlığın güçlendirilmesi ve hastalıkların sağaltılmasında, başparmaklar, eller ve parmaklarla uygulanan bir yöntem olup, insan bedenine uygulanan basıncı sağlamak üzere, herhangi mekanik ya da başka çeşit araç kullanılmaz” ibaresini eklemiştir.

Daha sonraları, Namikoshi’nin öğrencisi olup, 10 yıl boyunca, onun okulunda eğitim veren SHIZUTO MASUNAGA, Tokyo’da “Iokai Shiatsu Merkezi” adını verdiği bir okul kurdu. Shaitsu’nun bugünkü geleneksel, felsefik ve tıbbi yanını asıl kuran kişi de odur. İnsan bedenine duyduğu saygı ve duyarlılık, Masunaga’yı batıda kullanılan fizyoloji ile yakından ilgilenmeye zorlamıştır. O, Namikoshi’nin, 6 meridyen üzerinde bulunan geleneksel akupunktur noktaları üzerine basınç yapmanın bazen yetersiz kaldığını, bazen de, kanallarda daha büyük tıkanıklıkların oluşmasına sebep olduğu tezini savunmaktaydı. Ölmeden önce, Shiatsu’ya yaptığı en büyük katkı, bedenin üst ve alt tarafına yayılmış altışar meridyen yerine, onikişer meridyen olduğunu saptaması ve parmak basıncı kullanımını en aza indirgemesidir. Masunaga aldığı Zen eğitimine uygun olarak “hiçbir şey yapmadan yapmak” felsefesini Shiatsu’ya da uygulamış ve bugün batı dünyasında da sıkça kullanılan “Zen Shiatsu” yöntemini geliştirmiştir.

Gerçekten de bu yöntemde terapist olan kişi, terapi alan kişiye kendini uyumlayarak, gerektiğinde, yalnızca destek vermek yoluyla, hastanın enerji kanallarının kendiliğinden açılmasını ve bedenin de kendini tedavi etmesini sağlamaktadır.

Namikoshi’nin yöntemi ile Masunaga’nın Zen Shiatsu’sunu karşılaştırdığımızda, ortaya büyük ayrılıklar tablosu çıkar.

Klasik yöntem, merkezi ve otonom sinir sistemine bağlı ve onları harekete geçirecek olan refleks noktalarına basınç uygulamayı gerektirmektedir. Bu yöntem zaman zaman çok sancılı olabilmektedir. Bu durum canı yanan hastanın kasılması ve kendini daha çok kapatması ile sonuçlanabilir.

Masunaga’nın yönteminde ise, eğitimli ellerin, kanallar üzerinde gezinerek, kilitli kanallar ile açık kanalları saptayarak, onları dengelemek suretiyle çalışmaktadır. Amaç Masunaga’nın deyimiyle “birleşmek ve desteklemektir”.

ZEN SHIATSU

Her şeyden önce, Zen Shiatsu uygulamasında, hasta, bir yorgan ya da jimnastik minderi üzerinde olacak şekilde yere yatırılır. Amaç yeryüzünden yükselen Yin enerjiler aracılığıyla hastaya ve terapiste destek sağlamaktır. Yatakta ya da sandalye üstünde uygulanan seans, terapistin yeterince desteklenememesi nedeniyle yeterince başarılı olamayacaktır.

Terapist, hastanın sağ tarafına ve hasta ile bedensel temas sağlayacak biçimde oturur. Öncelikle farkındalığını kendi karın bölgesine getirir. Japonca “Hara” karın demektir ve Qi adını verdiğimiz Yaşam Enerjisinin burada depolandığına inanılır. Terapist farkındalığını karın bölgesine taşıyıp konsantre olduğunda, buradaki enerjide belirgin bir artış olur.

Masunaga’nın “birleşme” olarak adlandırdığı olay, harada bulunan Qi’nin genişleyerek, önce terapistin tüm bedenini daha sonra da hastanın tüm bedenini içine alacak bir küreye dönüştüğünü imgelemektir.

Terapist kendi bedenini küre içinde imgeledikten sonra, sağ eli ile hastanın bedenine dokunur ve Qi beden dediğimiz bu kürenin daha da genişlemesine izin verir ve sonuçta, iki kişinin enerji alanları tek bir alana dönüşür. Terapist ancak bunun sağlanmasından sonra çalışmaya başlar ve başarı elde eder.

ÇOCUKLARA SHIATSU

Shiatsu, bir aylık bebekten, en yaşlı insana dek, korkmadan ve kolayca uygulanabilen bir yöntemdir. Kan dolaşım sistemini düzenleyici ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisiyle, çocukların sağlıklı gelişmeleri açısından çok yararlı bir tekniktir.

Astım, bronşit, sinüzit, toz/polen, gıda vb. alerjileri, yanlış duruş/oturuştan kaynaklanan çeşitli iskelet bozuklukları gibi pek çok hastalığın tohumları çocuk yaşlarda atılırlar. Ayrıca, genler yoluyla taşınan pek çok hastalık da, basit bir çocuk hastalığından sonra zayıf düşen bedende aniden ortaya çıkarak, bir yaşam boyu olumsuz etkisini sürdürebilir. Basit gördüğümüz, sancısı geçince etkisi de bitti sandığımız bir düşme ya da çarpma sonucunda, beden içi enerji alanlarında bir ya da birkaç refleks noktası tıkanmış olabilir. Zayıf bir bünye, genellikle bu noktaları kendiliğinden açamayacaktır. Enerji akışındaki bu düzensizliğin giderilmemesi durumunda, zamanla başka refleks noktaları da kapanacak, beden içi enerji akışı iyice düzensizleşecektir. Bunun sonucu da, tıkanan noktalarla ilgili organların, yetersiz enerji alması nedeniyle zayıf düşmesi ve giderek hastalanması olacaktır.

Çocuklara belirli aralıklarla ve düzenli olarak Shiatsu uygulamak, bağışıklık sisteminin güçlenmesine, yukarıda özetle söz ettiğimiz enerji blokajlarının daha olumsuz etkilemeye başlamadan ortadan kaldırılmasına, böylece çocuğun güçlenmesine ve sağlıklı bir biçimde gelişmesine yardımcı olacaktır.

Bunun yanı sıra, Shiatsu aracılığıyla süreğen kılınacak olan “mükemmel enerji dengesi”, genetik kodlamamızda uyumakta olan bazı kalıtımsal hastalıkların genlerde kapalı kalmasını ve bir potansiyel olmaktan öte geçememesini sağlayacaktır.

Çocuklara oyun arasında ve zevk alacakları bir biçimde, haftada bir kez, on-on beş dakika kadar uygulanacak olan Shiatsu, onun sağlıklı alışkanlıklar edinmesine ve tam potansiyelini kullanarak gelişmesine de yardımcı olacaktır.

Shiatsu uygulamasında geçirilecek olan zaman, çocuğu sıkmamalı, aksine eğlendirmelidir. Bu nedenle, çocuğun tuvalet gereksinmesi varken, karnı açken, uykusuz ya da aşırı oyun sonucu fiziksel olarak yorgunken Shiatsu yapılmaması gereklidir.

Doğru olan, onun en neşeli, en zevkli saatleri arasında, hastalığı iyileştirmek için değil, hastalanmasına engel olmak için Shiatsu yapılmasıdır.

Zeynep Alan Sevil Güven