Bugün Dolunay!

Son zamanlarda Dolunay’ın insanlara etkisi ve yapılabilecekler ile ilgili çok fazla soru aldığım için, bu konuyla ilgili biraz aydınlatma iyi olur diye düşündüm.
Öncelikle Ayın evrelerinin insan ve doğa üzerindeki etkileri bilim için hala şaibeli bir konudur. Bazı bilim adamları bu çeşitli araştırmalarla böyle bir etkinin olduğuna dair hiçbir kanıt olmadığını iddia ederken, aksi yönde veri sunan bilim adamları da mevcut.
Doğa üzerindeki etkisi ise, gerek bitkilerin gelişimi gerek okyanuslar, daha kayda değer bulgular mevcut.
Her şey bir yana burada iki sosyo-psikolojik gerçeği gözden kaçırmamak lazım.
1- Çok eskilerden beri insanlar Ayın hayatlarında olumlu olumsuz etkileri olduğunu savunmuştur ve Jung’un kolektif bilinçaltı tezini doğru kabul edersek, bu tip inanışların gerçek olsun olmasın bu günün insanının zihninde de aynen kabul görebileceği gözden kaçırılmamalıdır. Neticede gerek biyolojik gerek psikolojik çalışmalar, insanların atalarının bilgeliklerini -veya hurafelerini- bu gün onlardan duymasalar bile kendi bilinçlerinde yaşatma eğilimi taşıdıklarını biliyoruz.
2- Son zamanlarda doğaya artan ilgi dolayısıyla insanlarda bir takım durumları doğaya “bağlama” eğiliminde artış var. Dolayısıyla insanlar kolektif iletişimlerinden aldıkları bilgiyle, bu zamanları bir anlamda “patlamaya uygun” dönem olarak kabul ediyor olabilirler. Yani hali hazırda zaten var olan zihinsel bir çatışma kendini, “dolunayda patlamam nasılsa herkesçe olağan karşılanır” bil.dışı düşüncesiyle dışa vuruyor olabilir.
Sonuçta aynı noktaya geliyoruz: dolunay gerginliği diye bir şey, öyle veya böyle var. Peki bu günlerde bu etkiyi doğru kanalize etmek için ne yapılabilir?

Elbette normalde stres altında neler yapabilirsek onu.
Bu noktada öncelikle bu stresten “kaçmaya” çalışmayı şahsen doğru bulmuyorum. Bilincinizde bir stres deneyimliyorsanız, bunun sebebi ne ay, ne siyaset ne de armutlardır. Bunun sebebi sizin içinizde var olan arzu çatışmalarıdır ve dışarıdaki her şey yalnızca bunu su üstüne çıkarır, hepsi bu. Dolayısıyla sağlıklı yöntem burada geçiştirmek yerine esas sorunu anlamaya odaklanmak olacaktır. Oturun, bir kahve koyun, güzel bir müzik ve kendinizle sohbet edin. Dinleyin, sizi gerçekten huzursuz eden çatışmayı bulun ve çözümü neyse yerine getirin.
Buna rağmen dış koşullarca, o an kaldırabileceğinizin üstünde çatışmalarınız tetikleniyor olabilir; işte bunun için birkaç ipucu:

Su için: dolunay olsun olmasın, insan vücudunda alkali seviyesindeki dengesizlik gerginlik yaratır, buna müsaade vermeyin.
Uyku: Rem uykunuz bölünmeyecek şekilde uyumaya, yatacağınız odayı havalandırmaya ve olabildiğince serin bir ortamda uyumaya özen gösterin.
Bitkisel yöntemler: Melisa çayı, adaçayı tütsüsü gibi bazı bitkiler insanda sakinleştirici etkisi yaparlar, kullanın!
Hafif yemek: Daha az et, daha fazla sebze; daha az kafein dahil uyarıcı içeren gıda veya içecekler tüketin.
Temas: Toprak, insan, artık elinize ne geçiyorsa! Yirmi saniye samimi sarılma bile beyinde oksitosin hormonu üretimini arttırır ki kendisi aşk/uyum hormonu olarak da bilinir.
Meditasyon: İlla yoga veya meditasyon bilmeniz gerekmez, Erich Fromm’a göre gün içinde on beş dakika bir şeyle uğraşmadan sakince oturmak bile, insanı çevreyle tekrar dengeye sokmaya yeterlidir.
Ve son olarak; stres arttığında, onu sahiplenmeyin. Onu sahiplenmek gerginliğinizi arttırır ama çözümü hızlandırmaz. Siz daha çok kızdığınızda evrenin memurları gelip gereğini yerine getirmezler, yalnızca kendinize zarar vermiş olursunuz. Bu yüzden duracağınız noktayı bilin ve fazla stresi ertelemeyi öğrenin. Evet, erteleyin. “Bu konuya, daha müsait bir zamanımda dertleneceğim” diyebilirsiniz ve emin olun, siz acıya tutunmazsanız beyniniz bu komutu dinleyecektir.
Huzurlu Dolunaylar!

Emine Tülin Erinç

NLP ve Profesyonel Koç, Öğrenci Koçu,