Gecenin bir yarısı evin önünde belediye otobüsü durmuş, gür-gür-gür motor çalışıyor..

“Ya… off ya. Yine mi bu otobüs?”

Yan bahçeden naklen ikinci ses… Uüüüü..urrrrrrrrrrüüüü…üüüüüü….

“Ya kesecem bu horozu ha, bu belediye otobüsünün de ne işi var burada”

Yanımdan yorgun ve uykulu bir ses geliyor “Sence horoza mı uyandı?”…

“Ya evet ya… Bu horoz 4’te ötüyor manyak mı ne, Amerika’da ne horozu ya? Çocuk uyuyamıyor tabii”.

Horoz, otobüs, sifon, televizyon sesi, babanın öksürmesi… Bütün bunları ve sessizlik hariç herşeyi bir anne bebeğinin uyanmasına sebep olmakla suçlayabilir. Bendeniz gibi hayvansever bir anne, komşunun horozunu kesmeyi düşünebilir. Kocasına aşık bir anne, sırf ses çıkarıyor diye çocuğunun babasına gözlerini patlatıp tehditler savurur.

“Vaaaa.. vaaaa… vaaaa.. ba.ba.baaaaa…baaaaaaaaaaaaaaaa”… Saat 4:21. Bebek odasından acil beklendiğime dair anons geliyor.

“Oğlum baban uyuyor. Annen geldi. Zaten babanla ne işin olur.. Yok çocuğum yemek. Kitaptan okuduk. Neymiş annecim? Gece emzirme, biberon gibi faaliyetler yok. Bak kardeşin uyuyor çocuğum. Hadi sen de uyu”. İki dakika önce katılan bebeğim bir anda kendine geliyor. Hayatımda bir köpeklerim bir de oğlum beni görünce bu kadar seviniyor sanırım. Saat kaç olursa olsun. Gülmemek için kendimi zor tutuyorum. “Hayır annecim, oyun saati değil. Hadi pishh… pissshh.. pis… eee…eee…eee” Oğlum veto hakkını kullanıyor. Bu sırada anaç labrador-tazi kırması köpeğim poposunu sallayarak, ağzında oyuncağı yardım etmek için koşup geliyor. Ayaklarımın altında vik vik vik oyuncağını öttürüyor. “Kızım hadi canım, geç yerine sen. Bu saatte çocuk iyice uyanacak.” Daha da heyecanlanan köpeğim oyuncağını vikletip havalara atıyor… “Kıızzzııım… Git annem. Bak senden çıkaracam şimdi hıncımı”. Bu arada oğlum kucağımda yarı beline kadar aşağı sarkmış, söz konusu köpeğimize bakıp pek bir eğleniyor… Yeter be deyip, oğlumu yatağa doğru indiriyorum. Sanki etini koparıyorlar gibi çığlığı basıyor… Evin ikinci grubu da uyanıyor bu sese. Yanlış anlaşılmasın, bu bağıran bebeğin bir de ikiz kız kardeşi var. Melek gibi uyuyor, ta ki kardeşinin etinin koparıldığından şüphe edene kadar. Normalde hiç bu işlerle uğraşmayan erkek köpeğimiz de geliyor odaya. “Ya nerden geldi bu bebekler ya, ben sana demiştim iyi düşün” diyen gözlerle bakıyor. Sadece kafasını uzatıyor kapı aralığından. Kadın işine karışılmayacağının çok iyi farkında. İç çekip, odasına gidiyor…

Saat 4:54. Artık olay kontrolümden çıktığından, bütün kitapların, annelerin, eşlerin, dostların tavsiyelerini bırakıp sütünü takdim ediyorum beyefendinin… Keyifli keyifli içiyor. Kollarımda eriyor, uyuyakalıyor. Kendi bebek günlerimi hatırlamaya çalışıyorum. Şimdi biri de tutsa beni böyle kollarında, bir uyusam, bir uyusam… Anaç köpeğim ayağımın üzerine yatmış sıcacık ısıtıyor. Oğlum da sıcacık. Gözlerim kapanıyor. Sessizlik.. Horoz da uyumuş, otobüs de gitmiş. İki dakika gözümü kapatıyorum… Allah’ım ne büyük bir lüksmüş böyle özgürce uyumak… Uyku uykunun mayasıymış… Yatağıma gitmek istiyorum… Dualar okuyup, besmeleyle kalkıyorum. Aman uyanmasın oğlum diye. Hani anne kucağından sonra yatak soğuk gelmesin, beyefendi yatağa koyulurken uyanmasın diye pazen çarşaf almıştım. Yavaşça koyuyorum… Pissh.. pissh.. pish.. Gözlerini aralıyor…Tam ‘amaann yandık’ derken, biraz gülümseyip yan dönüyor. Kaşlarının gevşediğini, yatağa kendini bıraktığını görüyorum. Yatağın kenarları karnıma bata bata eğilip öpüyorum. Uyanırsa uyansın… Şimdi öpmeyecem de, ne zaman öpecem.

5:12… Köpeğim arkamda terliklerimi süre süre erkeklerin- kocam ve ikinci köpeğimiz- yattığı odamıza doğru ilerliyorum. Sessizliği, evimin kokusunu, kendimden çok sevdiğim ailemin uyurken yaydığı sakin enerjiyi içime çekiyorum. Herşeye şükredip Emre’nin yanına sokuluyorum. “Neden uyanmış hayatım?” diye soruyor çaresizce… Gülmek geliyor içimden. “Dilekçe vermiş daha çok süt isterim” diye espri yapmak geliyor içimden. Acıyorum sevgilime de. Destek olmak için soruyor işte. “Horoz uyandırdı hayatım çocuğu. Uyudu tamam” diyorum… Sıcacık yatağıma bebek gibi uyumak için gömülüyorum.