Binlerce yıldır çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapan Van, geçmişinden miras kalan değerlerine sahip çıkan ve onları yaşatan bir kent olarak ziyaretçilerini karşılıyor. Van Gölü’nün benzersiz manzaralarının yanı sıra, doğal güzellikleri, yöresel lezzetleri, tarihi eserleri ve el sanatlarıyla da yıldızı gitgide parlıyor.

Van deyince akla ilk olarak Van Gölü geliyor elbette. Masmavi gölün ışıltılı suları ilk andan itibaren göz kamaştırıyor. Göl, binlerce yıldır süregelen uygarlıklara tanık olmanın verdiği mağrur ve asil eda ile karşılıyor Van’ı ziyaret edenleri. Lacivertten turkuaza hatta açık yeşile kadar çeşitli renklerle muzipçe oynayan göl, beyaz köpüklü dalgalarıyla da deniz etkisi yaratıyor. Zaten gölde çalışan büyük feribotları görünce insan ister istemez kendisini, İstanbul Boğazı’nda ya da İzmir Körfezi’nde sanıyor.

Eski Van

Modern Van’ın 7 km. uzağındaki Eski Van’daki kale ve diğer kalıntılar, Van’ın bir zamanlar ne kadar önemli bir yerleşim olduğu kanıtlıyorlar zamana ve hızla değişen dünyaya kafa tutarcasına. Eski Van’a dair fikir edinebilmek için ilk durak, geleneksel mimari örneği olan Van Evi. İki katlı yapının içi de dışı kadar sade. Müze gibi gezilebilen evin içinde ise, yörede yakın geçmişte kullanılan eşyaları görmek mümkün. Van Evi’nin yanında kaleye doğru uzanan patikayı takip ederken yanınıza mutlaka gönüllü rehberler geliyor ve çok küçük bir ücret karşılığında sizinle Eski Van hakkındaki bilgilerini paylaşıyorlar. Son derece saygılı ve yardımsever olan gençler, her taşını, her köşesini anlatarak kaleyi gezdiriyorlar. Van Kalesi’nde Urartular’dan kalma Sardur burcu, Analı-Kız açık hava tapınağı, kaya mezarları ve mağaralar, bin merdivenler ile ana kayaya oyulmuş sur duvarı yatakları ve sur duvarları gezilebiliyor. Ayrıca Yukarı Kale denilen üst kısımda bulunan ve Sultan Süleyman tarafından 1534 yılında tamir ettirilmiş olan Süleyman Han Cami’nin minaresi, Van’ın siluetinde özel bir yere sahip. Yöre halkının “Analı Kız” olarak adlandırdığı Urartu açık hava tapınağı da turun bir parçası. Urartu yazısıyla donatılmış granit taşlar ve kayaya oyulmuş heykel yerleri anıtsal görünümleriyle hayret uyandırıyorlar.

Kalenin arkasındaki Eski Van Bölgesinde yer alan kalıntılar arasında Selçuklu eseri olan Ulu Camii, Mimar Sinan’ın eseri olarak kabul edilen ve 1567 yılında yaptırılmış olan Hüsrev Paşa Camii ve diğer kalıntılar gezilebiliyor. Turun başladığı yere dönüldüğünde, öğle ya da akşam yemeği molasında Van’a özgü yerel lezzetleri tatmak için Tamara Restaurant zengin mönüsüyle doğru bir seçenek olarak karşınıza çıkıyor. Keledoş denilen yemek ve ayran aşı olarak adlandırılan çorba, ilk anda akla gelenler yerel lezzetlerden sadece bir kaçı.

Van’ın Kaleleri

Kaleleri ile ünlü Van’da, Van Kalesi’nden başka kaleler de var. Van’daki görülmesi gereken tarihi kalelerden biri olan Hoşap Kalesi, kilometrelerce uzaktan bile görülebilen görkemli ve mağrur bir kale. Yüksek bir kaya kütlesinin üzerine ustaca inşa edilmiş olan kale, Urartular’dan beri sürekli olarak kullanılmış ve günümüze ulaşan şeklini Osmanlılar zamanında almış. İç kalenin girişindeki yazıtta okunan 1643 tarihi, kalenin yaşını hesaplamak için yeterli oluyor. Erişilmez bir kartal yuvasını andıran yapı, aradan geçen asırlara karşın gücünden ve ihtişamından bir şey kaybetmemiş. Van’daki önemli tarihi yerlerden biri olan Çavuştepe de mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Bu antik yerleşimi cazip kılan sadece kalıntıları ve şaşaalı geçmişi değil. Ören yeri bekçisi Mehmet Kuşman, Urartu dilini bilen dünyadaki otuzsekiz kişiden biri; üstelik bu dili kendi kendine öğrenmiş. Emekli olduktan sonra bile buralardan kopamayan Kuşman, kendi kendine öğrendiği bu dili, granit taşlarla buluşturarak farklı takılar ve hediyelik eşyalara imza atıyor. Adınızın Urartu dilinde yazılışını bu özel insandan öğrenmek, hatta adınızın bu dilde karşılığı olan şekillerle süslenmiş bir takıyı edinebilmek için Çavuştepe gidebileceğiniz tek adres. Mehmet Kuşman’ın babasının izinden giden oğlu Erzen’in rehberliğinde gerçekleşecek unutulmaz bir Çavuştepe turu da, hafızalarınızdan kolay kolay silinmeyecek bir anı olarak kalacaktır. Van’daki diğer kaleler arasında Toprakkale ve Anzaf Kalesi de sayılabilir.

Ünlü Akdamar Adası

Van’ın Gevaş ilçesindeki motor iskelesinden kalkan motorlarla ulaşılan ada Akdamar Adası. Adanın tek yapısı 915-921 tarihleri arasında yaptırılmış olan Akdamar Kilisesi. Van ziyaretinizden önce Van ile ilgili tüm yayınlarda karşınıza çıkan bu adaya ve kiliseye 25 dakikalık keyifli bir motor yolculuğundan sonra ulaşılıyor. Sarılı yeşilli dağları arkanızda bırakıp da manzaranın keyfini çıkartırken, Van Gölü’nün sularını yara yara yol alan motor usulcacık yanaşıveriyor adadaki iskeleye. Kilisenin dış duvarları birbirinden güzel kabartmalarla süslü. Aradan geçen yüzyıllara karşın hâlâ güzelliklerini koruyan kabartmalarda İncil ve Tevrat’tan alınmış dini konularbetimlenmiş. Kimi yerde Nuh’un gemisinden tasvirlerle kesişen bakışlarınız, kimi yerde deAdem ve Havva’nın yasak elmayı yeme sahnesine takılıp kalıyor uzun uzun. Yapının duvarlarında bakacak, inceleyecek o kadar çok ayrıntı var ki insan sindire sindire, saatlerce seyretmek istiyor bu yalnız kiliseyi. Her eski ve güzel yapının olduğu gibi, Akdamar Kilisesi’nin de dilden dile anlatılan bir efsanesi var. Söylenceye göre kilisenin papazının Tamara adında güzel bir kızı varmış. Kızı gören karşı kıyıdaki çoban ise ilk görüşte aşk ile genç kıza tutulmuş. Zamanla gizli gizli buluşmaya başlayan gençler, işaretleşerek birbirlerine kavuşuyorlarmış. Genç kız elinde tuttuğu kandil ile çobana yerini belli ederken, çoban da ışığı takip ederek yönünü kaybetmiyor ve adaya doğru yüzüyormuş. Söylenceye göre uzun süre bu şekilde buluşan gençler, kızın babasının bu ilişkiden hoşnut olmaması sonucunda, kurduğu bir tuzakla birbirlerinden sonsuza dek ayrılmışlar. Kandilin yerinin değiştirilmesi sonucunda dalgalara yenilen çoban son nefesinde bile “Ah Tamara” diyerek gecenin karanlık yüzünde, gölün sularına gömülmüş. Zamanla Akdamar olarak anılan ada, günümüzde bu efsanenin gerçekliğine dair ipucu vermiyor ama, kilise gerek kabartmaları, gerekse manzarasıyla yerli-yabancı turistlerin ilgi odağı durumunda.

Van’ın doğal güzellikleri de en az tarihi eserleri kadar çekici. Muradiye Şelalesi, suyun doğadaki en güzel halini göstermek istercesine köpük köpük dökülüyor kayalardan. Ağustos ayında bile görsel bir şöleni andıran şelale, doğa tutkunlarının ve fotoğraf meraklılarının ilk tercihleri arasında yer alıyor. Van’daki doğal güzellikler içinde, görenlere hoş bir sürpriz yaşatan Yavuzlar Köyü, Kapadokya’daki yer şekillerine benzerliğinden dolayı “Vanadokya” olarak anılıyor. Vanadokya’daki peribacaları oluşumları görenlere hayrete düşürecek nitelikte.

El sanatları

Van, Doğunun tüm sanatsal inceliğini el işlerinde barındırıyor. Kimi zaman bir ipek kilimin ilmeklerinde vücuda gelen asırlık Anadolu motifleri, kimi zamansa ustasının hünerli ellerinde ışıldayan savatlı gümüş takılarda göz kamaştırıyor. Van’daki halı ve kilim dokumacılığı tüm Doğu Anadolu Bölgesi’nde olduğu gibi yerli-yabancı turistlerden ilgi görüyor. Kök boyalarla boyanan ve göz alıcı motiflerle donatılan kilimler, Van ziyaretçilerinin mutlaka satın aldıkları ürünler arasında. Yöreye has özel kilimlerden almak için merkezdeki, Deniz Halı ve Kilim Evi uygun fiyatları ve çeşitli ürünleri ile dikkat çekiyor. Ömer Deniz ile kilimlerdeki motiflerin gizli dünyasına yapılan yolculuğun ise tadına doyulmuyor. Van’daki el sanatları arasında en çok ilgi göreni kuşkusuz savatlı gümüş işlemeciliğidir. Gümüş, bakır, kurşun ve kükürtten oluşan özel bir karışımın eritilmesi sonucunda else edilen alaşıma savat deniliyor. Toz haline getirilen alaşım, daha önceden gümüş takı üzerine yapılan ince işlemelerin üzerine sürülüyor. Böylece toz halindeki alaşım, takıdaki motifi oluşturan oyuklara doluyor. Tekrar ısıtılan savat, eriyerek motifin oyuklarına iyice yerleşiyor ve cilalandıktan sonra gümüş takıya daha da estetik bir görünüm sağlıyor. Kent merkezindeki Atasoy Art, savatlı gümüş takılar konusunda en iyi adres. Savatlı takılar konusunda söz sahibi olan bu dükkânın asıl sürprizi, mekâna girince karşılıyor takı tutkunlarını. Binlerce yıl önce Urartu Krallığı’nın başkenti olan Van’ın (Tuşpa), zengin Urartu motiflerinden esinlenilerek hazırlanan Urartu takıları göz kamaştıracak nitelikte. Metin Binici tarafından tasarımları yapılan takıların en önemli özelliği benzersiz olmaları. Bu tamamen orijinal Urartu takıları, özel tasarım oldukları için büyük ilgi görüyorlar Van’ı tanımak için kente gelen ziyaretçiler tarafından.

Van Kahvaltısı

Van’a gelmeden önce eş dosttan duyacağınız tavsiyelerden bir tanesi de, ünlü Van kahvaltısı ile ilgilidir. Bir caddeyi boydan boya dolduran kahvaltı salonları, yöresel ürünlerle hazırlanan kahvaltılarla ün kazanmışlar. Yerli yabancı bir çok rehber kitapta da tanıtılan bu kahvaltılıklar arasında, Van’ın ünlü otlu peyniri, balı, kaymağı ve yerel isimlerle adlandırılan diğer kahvaltılıklar da yerel lezzet tutkunlarının beğenisine sunuluyor.

Doğal ve tarihi güzelliklerle dolu Van gezinizin sonunda, günün son ışıklarını uğurlamak için en iyi yer olarak Van Kalesi tercih ediliyor. Van Gölü’nün ardından Van’a veda eden güneş, son ışıklarını Van Kalesi’nin binlerce yıllık duvarlarından usul usul çekerken manzaranın tadına doyulmuyor. Gece Van’a hakim olduğunda ise bu defa ay, Van Gölü’nde benzersiz manzaralar hazırlıyor. Yıldızlar, yakamozlar ve gölün sessizliği ise, size bir sonraki Van gezinize dair ipuçları veriyorlar eski bir dostun çağrısını iletircesine…

Konuk Yazar