Bu yaşam kimin yolculuğu?

Diye soruyorum kendime…
Güne başladığım her sabah o kadar eminim ki gün bana ait. Dün ile yarın arasındaki bugün, her gün benim yaşam yolculuğumun bir parçası.
Hikayeyi de iyi biliyorum, şimdi anlat deseler çocukluğumdan başlayıp her şeyi anlatabilirim.
Bu benim yaşam öyküm, bundan daha doğal ne olabilir ki?
Tabii, unutkanlıklar oluyor, olsun… İlk birkaç yaşın silik anılarını da anne babamın anlattıkları dolduruyor… Gerisi zaten tüm canlılığıyla zihnimde. İstesem olayları, insanları zihin gözlerimle tekrar görebilir, sesleri ve kokuları tekrar tadabilirim.
Bu benim yolculuğum.
Diyorum kendime.

Arabadan indim, uzun bir yol oldu, direksiyon başında biraz yorulmuşum. Eve yürürken dönüp arabama baktım, yolda beraberdik… Peki ama, yolculuk kimin yolculuğuydu?

Direksiyon başında ben oturuyorsam benim olmalıydı, ama arabam konuşabilseydi belki o da kendi yolculuğunu anlatırdı. Yolu beraber kat etmiştik ne de olsa.
Bedenimin içinde merak ediyorum, direksiyonun başında kim var? Aslında bu yolculuk kimin yolculuğu?
İnsan sadece zihin ve beden olduğunda, ruhu unuttuğunda yolculuk yalnızca sana ait zannedersin. Oysa ruh hemen yanıbaşında, sana senden yakın ve seninle beraber yoldadır.
Ruh bu dünyada yol alabilmek için bedene muhtaçtır. Beden ise manevi yolculuğunda ruha muhtaçtır.
Ruhun uzun yolculuğunu düşününce şimdiki bedenin -bu senin bedenin- geçici bir vasıta olur. Tıpkı uzun yolda sürekli at değiştirmek zorunda olan binici gibi. Atlar yoruldukça yenisine geçmelidir ki hedefe varabilsin. Ruh uzun yolculuğunda hedefe ulaşmayı arzularken beden ona eşlik eder.
Arabanın aksine atlar yolculuğu kendilerine göre yorumlar. Bazıları binicileri ile uyumlu, aynı hedefe sorgusuz sualsiz var güçleriyle koşarken, bazıları kendi arzularına kapılır, başka yollara başka amaçlara yönelmek ister.
Binici atın iyi olması için ona bakıp gözetir, bilir ki at ne kadar sağlıklı ve zinde olursa yolculuk o kadar kolay ve uyumlu olur. İkisi bütün olduklarında güçlenirler.
Binici hoyrat olursa ne ata ne de kendine hayrı olmaz. Ne yol kalır geriye ne de varılacak bir hedef. Her seferinde başa geri döner tekrar denemek için.
At başına buyruk olduğunda ise bütünlük bozulur. At, istediği çayırda koşabilir, istediği kısrağa kavuşabilir belki ama hedefsiz ilerleyemez, zevk alsa da olduğu yerde kalmıştır.
Yol almak için bütün olmak gerek.
Beden ruhun rehberliğine muhtaç, ruh bedenin deneyim ve duygularına.
Yolun yarısı bedene ve bu dünyaya aitse, diğer yarısı ruha ve öte dünyaya aittir.
Ne zaman ki insan ruhu unutur, salt bedene odaklanır, o zaman kaybolur. Aldığı ve almayı arzuladığı tüm zevkler bir süre sonra tatmin etmez olur, ruhu duymayan bir beden mutsuzluğa mahkumdur.
Beden ancak ruhla canlanır. Ruhu reddeden bir beden için yaşama kavuşmak olsa olsa bir hayalden öteye geçmez.
Oysa çok gürültü var, bugün ruhu duymak neredeyse imkansız.
Hem içeride hem de dışarıda çok gürültü var… Herkes birşey anlatıyor, doğduğun an sanki yol haritası belli, şablon hayat. Zihnin görevi ağır, haliyle o da çok konuşuyor, yapılacak çok şey var, elde edilecek, sahip olunacak çok şey. Zihin hesap yapıyor, stratejiler üretiyor, çevreyi gözlemliyor, örnekler seçiyor, arzular ve istekler yaratıyor. İnsanın çok işi var bu dünyada. İnsan yanlış yol haritalarında kayıp. İnsan bir o kadar mutsuz.
Ruhun dünyası ise sessiz, insan ancak sustuğunda duyabilir. Tüm gürültüleri bir kenara bırakıp sessizleştiğinde ruhun kendisiyle konuştuğunu fark eder. Ruh güzeldir ve güzeli sever. Yaşam iyi ve güzel olsun ister. Güzellik insanın ruhunu okşar. Ruh konuştuğunda güzel konuşur, insana yaşamını nasıl iyileştireceğini, nasıl güzelleştireceğini anlatır.
Bütün olmak için ruh bedene, beden ruha konuşmalı. Ruh bedeni, beden ruhu dinlemeli.
Sanki çok uzun zamandır tanıdığın ama hiç yüzyüze tanışmadığın birini görecekmişsin gibi heyecanlı…
Bu bedeni seçip onurlandıran kim? Senden bilge olan kim? Senin onu dinlemeyi arzulayacağın günü sabırla bekleyen kim? Seni sen yapan, hep yanında olan ve hiç yalnız bırakmayan kim? Yolculuğun asıl sahibi kim?
Şimdi onu duymak için sessiz kalmayı öğrenebilirsin… Ruhunun mevcudiyetine saygı ile dinle… Bil ki ruhun, var olmanın kaynağı, yolculuğunun rehberidir.
Melike Belkıs Doğar