Taç çakra çok aktif, enerjiler akıyor, göz kapakları, yüzde titremeler, kulak çınlamaları da var.
Sırt, omurga ve iskelet kas sistemi de öyle.
Hareketlerimiz zorlaşıyor.
Sindirim ve solunum sistemleri hem gürültülü, hem zorlayıcı.

Gece belli saatte uyanılan, sonrasında bölük pörçük bir uyku da var, ve theta rüyaları, rüya mı hayal mi belirsiz, yorucu görüntüler.
Libido dipte, ancak partner çabası ve hayallerle harekete geçiyor.
Hiçbir şey yapasınız yok, ama diğer taraftan, yapılacaklarla ilgili zihin hazırlığı da çok yorucu.

“Öyle sarhoş olsanız ki, bir daha uyanmasanız”, ya da, “ben yorgunum hayat gelme üstüme” gibi.

Geçecek.
Ama kısa sürede değil.

Birinci konu bizden tamamen bağımsız, piyasada para yok.
Haziran’a kadar tutumlu olun, ama bunun duygusal yükünü de önemseyin.
Bu hepimiz için ciddi bir engel, alıştığımızdan farklı tüketeceğiz.

İkinci konu sonbahar yükü.
Göç mevsiminde, bütün biyolojik saatler direnme eğiliminde.
Adaptasyon hem zor, hem sancılı.
Doğa dönüşüyorken, zihinler sabit kökler arıyor.
Kışa uyum sağlayabilenler, Mart’ta yine de zorlanacaklar, stoklarınızı ona göre kullanın.

Üçüncü konu spekülatif.
Gelen büyük bir değişim var, seziyoruz, ruhsal düzeyde hazırlanıyoruz, ama ne olduğunu bilmemenin belirsizliği de yoruyor.
Bir şeyler olacak, büyük şeyler, ama kim, ne, nasıl ve ne zaman, buna henüz hala kollektif düzeyde karar vermedik.
Ortalık karışacak, biliyoruz, ama ortalıktan kaçasımız var bu yüzden.

Son olarak, diğer faktörlerin de etkisiyle, güven duygumuz dipte.
Sadece para-pul değil, mevsim değil, değişim değil.
İnsanlara da, ilişkilere de, parçası olduğumuz her topluluğa da, topluma da, ülkeye de, dünyaya da, ve bütüne de, güven sorunu yaşıyoruz.
En kötüsü, kendimize de güvenmiyoruz.

Bu denklemde, sebepsiz öfkeler, sebepli endişeler, kendimizle olan da dahil, ilişkilerde zayıflamalar, bedenin alarmlar vermesi, ve kapanarak içimizde yaşama eğilimi de artacak.
Tablo çok aydınlık değil.
O zaman ne yapalım?

Böyle zamanlarda hep bedeni mutlu etmek gerekir.
Dünyada olduğumuzu fark edip, tadını çıkarmak, ve dünya hayatını kutsamak gerekir.

Beş duyu hep keyif alsın.
Dört element hep bizi beslesin.
Güzel şeylere bakın ve görün, güzel kokular koklayın, güzel lezzetler tadın, güzel tenlere dokunun, ve güzel sesler dinleyin.
Güneşin son günlerinin iklimindeyseniz, güneş size dokunsun, değilse ateş elementini yaşayın, çıplak da olun, uzun da yıkanın, yalın ayak da dolaşın.
Notlarımdaki köklenme meditasyonunu da yapın.

Bedende olduğumuzu ruhumuz kutlar ve kutsarsa, bu dönem kolay ve kısa sürecek.
Kolay ve kısa sürmesinde buluşalım…

Ali Korkut Keskiner