Ekim ayı içinde  Fethiye’deydim. Bir gece sevgili Meryem Suna ile muhabbet ederken o birden, “Hasan’cım. Kayaköy’deki mezarlıkta 700 yıllık bir çınar ağacı var. Bu geceyarısı o ağaca gidip meditasyon yapmak istiyorum. Bana eşlik etmek ister misin?” diye sordu. ” Meryem sen bana geceyarısı bir mezarlığa gidip içindeki çınar ağacında meditasyon yapalım mı?” diye mi sordun diye yanıtladım. “Evet, korkar mısın?” dedi. “Tabii ki korkarım. Ama sen varsan gelirim.” dedim. Aklıma ıssız bir mezarlık ve ürkütücü bir ağaç resmi geldi. Ne de olsa ortaokuldan beri zombi filmleriyle büyümüşüm ben. Zihnimdeki mezarlık resmi hep ürkütücü oldu. Ayrıca icabında yiğitliğe bok sürdürmekten hiç çekinmem. Korktum ama varım dedim.

Geceyarısı olduğunda Kayaköy’de mezarlığı aramaya çıktık. Meryem, ekibin geri kalanını da davet ettiği için ürküntüm iyice azalmıştı. Beş kişi geceyarısı mezarlığın yerini bulmaya çalışıyorduk. Benim için bir ilkti. İlk başta bulamasak da yolu, en sonunda ben de kalan ürküntümü teslim edince mezarlık karşımıza çıktı ve o gösterişli çınar ağacı da… Spotlar altında ışıl ışıldı ve içimden “Bundan mı korktun bre Hasan” dedim kendime.

Meryem yolda gelirken “700 yıllık bir çınar bu ve oradaki insanların bedenlerinin bilgeliğiyle beslenmiş. Çok ama çok değerli bir ağaç. Hasan, sen vizyon görüyorsun, eğer negatif bir şeyler görürsen aldırma, senin her zaman onlardan daha güçlü olduğunu hatırla” bilgisini vermiş ve bana da hatırlatmasını yapmıştı. Ama bu ağaç o kadar güzeldi ki zaten içimde hiçbir korku kalmamıştı.

Ağacın içi oyuktu ve bir rahim gibi açıktı. Beş kişi içine girdik ve bir beş kişi daha alırdı içi, o derece geniş rahimli bir ağaçtı. Gözlerimizi kapattık ve meditasyona başladık…

Sayısız görüntüler geldi elbette. Bir ara karanlık bir enerji bile ziyaret etti ama sana gücümü vermeyeceğim deyip, fişi çekince yok oldu. Yeraltında yatanlarla helalleştim, kendimi orada gördüm. Ama ağaç her daim ışıl ışıldı ve sonunda ağaç ile tamamıyla bağlandım…

“Yaşamı mı seçiyorsun, ölümü mü?” sorusu yankılandı zihnimde… Farkı ne ki diye merak ettim ve önce ölümü seçtim. Birden her yer ve her şey ölüm oldu. Bedenliydim ve ölüydüm. Bedenden ayrıldım ve yine ölüydüm. Her daim ölümdüm ve ölüydüm. Bedenim nefes alıyor almıyor hiçbir şey fark etmiyordu. Sadece karanlık ve yaşamsızlık vardı.

Sonra yaşamı seçtim. Her şey bir anda aydınlandı. Ölüm diye bir şey yoktu. Bedende de yaşıyordum, bedenden ayrıldığımda da… Yaşam enerjisi her daim benimle birlikte akıyordu. O anda anladım ki ben “yaşam ve ölüm”ü hiç anlamamıştım. Ölümü sadece nefes alan bedenin sonu olarak algılıyordum ve ötesinde -benim için- “mutluluk” vardı. Ama gel gör ki aslında bu sadece yanılsamaydı. Yaşam da ölüm de her an var olanlardı ve benim hangisini seçtiğime göre şekilleniyordu varoluşum.

Ölüm varlığımı reddediş halimdi, yaşam ise kucaklayış. Ben ise sayısız hayattır ölümü seçmiş ve bir ölü gibi yaşamış gitmiştim. Gücünü, kendini, varlığını, aslını, gerçeğini, özünü bilmeyerek… Şimdi ise BEN, bana 700 yıllık ağaç aracılıyla soruyordu tekrar, tam da Akrep yeni ayının arefesinde, tam da “Yaşam mı, Ölüm mü?” enerjisinin tüm dünyalılara sorulmaya başlandığı zamanlarda…

“Yeterince seçtim ölümü, artık yaşamı seçiyorum. Yaşamla yaşamayı seçiyorum.” yanıtını verdim ağacın sorusuna… Ardından her yer ışıl ışıl oldu. Yaşam sadece şimdime değil, her anıma dolmaya başladı, hissediyordum.

Eminim BEN, hepimize bir şekilde soruyor şu dönemde bu soruyu. Ben ise doğrudan dile getirmek istiyorum bana sorulduğu üzere…

Yaşamı mı seçiyorsun, ölümü mü?

Yaşam mı? Ölüm mü?

Seçim size ait…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...