Netflix’te “Playbook” belgeselinin ilk bölümünde Boston Celtics’in 2008 NBA şampiyonluğu kazanan koçu Doc Rivers’ı izledim. Çok etkileyici bir bölümdü. Rivers, şampiyonluklarının sırrını Afrika’nın “Ubuntu” felsefesi olarak açıklıyor: “Ben yerine Biz var. Herkes yapması gerekenin hakkını vererek yaptığı için takım tek bir beden olarak mükemmel işliyor. Hep birlikte yiyor, hep birlikte seviniyor, hep birlikte üzülüyoruz.” Takımda 3 lider oyuncu var ki konu NBA olunca ego konusu malum. Ama “Biz” ile bütünleşiyor takım ve favori değilken şampiyon oluyorlar.

Daha önce “İlahi takımın oyuncusu olmak” başlıklı yazımı paylaşmıştım. Sonrasında da yüreğimde ilahi takımın oyuncusu olma niyetiyle Sathmahal Gülistan’daki “Kadir Erkek Vizyonu” atölyesine katıldım. Artık ihtiyacım olan benlikte değil, biz olarak hareket etmekti. Çünkü her ne kadar farkında olsak veya olmasak da hepimiz ilahi takımın oyuncularıyız, sonsuz büyüklükte makinanın irili ufaklı dişlileriyiz. Birimiz yerini doldurmadığında, yapması gerekeni yapmadığında o makina sağlıklı işlemiyor. Ve maalesef “Ay olması gereken nasılsa oluyor canım!” bu noktada yalnızca savunma mekanizmasından ibaret. Sorumluluk almayan ve kendi hakikatini gerçekleştirmeyen her bir parça sistemde aksaklık yaratabiliyor. Zaten bunu da hayatlarımızda direk hissediyoruz: “Akmıyor bir şeyler sanki, tıkandım, sıkıştım, olmam gereken yer burası değil” gibi hislerin içinde yaşıyoruz. Üretmiyor, tüketiyoruz. Yaşamın ana kaynaklarından kopuk yaşadığımız için birbirimizden besleniyoruz. Türlü manipülasyonlarla birbirimizin enerjisini emiyoruz.

Bu noktada yapılması gereken öncelikle takımdaki yerini bulmak. Nitekim atölyeye katılan kardeşlerimle birlikte içimize gelen yaşam vizyonlarımızı birbirimizle paylaştığımızda önce çok şaşırdım. Çünkü her biri aslında hayatımın bir döneminde kurduğum hayalleri dillendiriyordu. O anda anladım ki içime doğan o hayaller benden çok daha büyük ve de hakikat şu ki benim bunların hepsini gerçekleştirmeye ne vaktim var, ne de kaynağım. Ama BİZ olarak baktığımda ise koca bir hayal 20 parçaya bölünmüştü ve ilahi bir teknik adam her birimize sen şurada oyna, sen şuradan ilerle, sen şunu yap… gibi görevler veriyordu. Bana düşen görev ise tam da benim kendimi en iyi ifade edebileceğim ve büyük zevkle yapabileceğim şeydi ki esasında herkesin içine gelen vizyon aslında, onun tam da varlığına en uygun olandı.

“Kadir Erkek Vizyonu” atölyesinde ilahi takımdaki yerimi buldum. Bunu bilmek beni o kadar rahatlattı ki… O günden beri de sahaya daha da emin adımlarla basıyorum. Odağım tamamıyla vizyonumu gerçekleştirmeye yönelik ve de biliyorum ki ben yapmam gerekeni hakkıyla yaptığımda ve de takım arkadaşlarımın her biri de yapması gerekenlerin hakkını verdiğinde, işte o vakit BİZ birlikte olabileceğimizin en iyi olup nice zaferler kazanacağız!

Kime karşı mı? Bu oyunda bir rakip varsa o da kendimizin bir önceki versiyonudur. Mesela kazan-kazan bilincinin, kazan-kaybet bilincine olan zaferidir bu. Yeni bilince geçebilmek büyük bir zaferdir. Veya tüket-asalak gibi tüket bilincinden; kaynakları koru-ihtiyacın kadar kullan-kullandıklarınla üret bilincine geçişin zaferidir bu. Böyle bakıldığında oynanacak o kadar maç ve kazanılabilecek o kadar zafer var ki…

Ubuntu! Ben değil, BİZ!

İlahi takımın eşsiz bir parçası olduğunu bilmek…

İlahi zaferler için emek vermek…

Var mısın?

 

“Kadir Erkek Vizyonu” için üstadım Fatma Meryem Suna’ya ve de atölyeyi üstad ile birlikte yürüten güzel dostlarım İbrahim Aksoy ile Emre Ertegün’e ve de bu keşif yolculuğunda kolkola olduğumuz sevgili kardeşlerime sonsuz teşekkürlerimle

*****

Kadir Erkek Vizyonu” ve kadınlar için karşılığı “Kutsal Rahmin Sırları”, Sathmahal Gülistan’da düzenli olarak gerçekleştirilen atölyeler. Sathmahal Gülistan’ın programlarını instagram üzerinden @sathmahalgulistan hesabından veya www.sath.com.tr adresinden takip edebilirsiniz. Kişisel önerim, başlıklara pek takılmadan o anda çekim hissettiğiniz, vaktim de müsait dediğiniz hangi atölye varsa ona katılmanız. Her biri çok değerli, çok değerli ve nice keşiflerle dolu bu çalışmaların. Zaten herhangi birisine katılmış dostlarımız neyi kastettiğimi iyi bilirler. Ayrıca 0 532 010 09 19 nolu telefondan da arayıp bilgi alabilirsiniz.

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...