Tutku kavramı var, tartışalım.
Bir çok eğitmen ve danışman tutkunuzu takip edin, çabalayın, yorulmayın, ulaşacaksınız diyorlar.

Birincisi, diğer aktörler de var, ve tutkunuza ulaşmak sadece sizin istemenizle olmaz.

İkincisi, yaşamınızı güzelleştiren, bir hedefe ulaşmak değildir, ve böyle hedefler koyanlar, o hedeflere ulaşınca, anlamsız bir aynayla karşılaşırlar.
Başarmışsınızdır, kendinizle gurur duyarsınız, bu sadece anlık bir başarıdır, oysa mutluluk bir süreçtir.

Üçüncüsü, tutku zannettikleriniz de büyük olasılıkla yaşam amacınız değildir.
Yaşam amaçlarına değil, diğer insanların elde edebildiklerine odaklananlar, hep hayal kırıklığı yaşar.

Önce şunu söylemek lazım.
Ruhsal yollar tutkulardan arınmak içindir, çünkü bütün tutkular sizi köleleştirir, gerçek özgürlükten uzaklaştırır.
Gerçek özgürlük bütün seçeneklere hep açık olmak, olabilmektir.
Oysa tutku sizi körleştirmediyse bile, diğer seçenekleri görmenize engel olan bir at gözlüğüdür.

Üstelik, tutku, daha çok bilinçaltıyla, ama tamamen zihinle ilgilidir.
Ruhun seçtiği yaşam amacından farkı budur, dünyevidir, somuttur, kutsallık içermediği gibi, temelde sadece basit bir tatmin arayışıdır.

Pekiyi, ruhsal amaç ve zihin kökenli tutkuyu nasıl ayırt edebiliriz?
Amaç hayat boyudur, her zaman istemeye devam edeceğiniz, sizi her zaman daha geniş bir size yönlendirecek, önerilere ihtiyaç duymadan adanacağınız, bluğ çağından önce size neşe veren ve kahkaha attıran konudur.
En ama en önemlisi, diğer insanların değer yargıları, hakkınızda neler düşündükleri, öğrenilmiş sınırlar ve kalıplar, hayat amacınız söz konusuyken anlamsızdır.

Oysa tutkuda, toplumsal bir ispat, belki biraz gösteriş, ve onay ihtiyacı vardır.
Çünkü tutku, bir insan, bir obje, bir deneyim, bir haz, bir makam, bir servet, ya da bunlardan bazılarının bileşkesidir.
Ulaşmak istediğiniz, ve sonra ne yapacağınızı bilmediğiniz, bir an ve bir hedeftir.

İsteklerimiz tabii ki olacak, ve insanken zaten olmalı, kollektif iradeye hizmetimiz bu şekilde.
Ama tutku fikri, bizi daraltır.
Ve aslında hayattan ne istediğimiz, bluğ çağı öncesinde saklı.

Tutkulardan bağımsız, ama hayat amacımızın peşinde, neşeli ve anlamlı bir hayatta buluşalım…

Ali Korkut Keskiner