“The Secret”ın Hikayesi

Önce kulaktan kulağa yayılan tavsiyelerle başladı her şey: “Duydun mu ‘The Secret’ diye bir film varmış ve çok güzelmiş, insanın hayatını değiştiriyormuş.” şeklindeki yorumlar bu film üzerindeki merakı arttırdı ve internetteki e-posta gruplarında birçok kişi filmi sorar oldu. Haliyle talep arzı doğurdu ve ülkemizde yasal olarak yayınlanmayan film, özellikle de internetten indirilerek hızla yayılmaya başladı.  Ardından önce Kuraldışı Yayınları Nil Gün’ün “Çekim Yasası”, sonra da MİA OWO Yayınları “The Secret”ın kitaplaştırılmış versiyonunu yayınlayınca geldi gelecek denilen fırtına ülkemizde, tıpkı başka ülkelerde de olduğu gibi fena halde patladı ve “The Secret” gündemin en tartışılan konularından birisi oldu. Peki nedir bu “The Secret”? Neyi anlatıyor? Gerçekten de binlerce yıldır gizlenmiş bir bilgi mi? Eğer öyleyse neden böyle bir anda ortaya çıkıyor, yoksa ardında bir komplo mu var? Komplo değilse, kitaptaki bilgiler cidden işe yarar mı? Söylendiği gibi kitabı okuyarak zenginleşmem, mutlu olmam, sağlığıma kavuşmam mümkün mü? İşte bu ve bunun gibi soruların yanıtlarını alacaksınız bu yazı serimizde. Ama önce “The Secret”, özünde neyi anlatıyor, bunu açıklayalım.

“The Secret”, evrenin en temel yasalarından birisi olduğu iddia edilen çekim yasasını anlatır. Çekim yasası, insanın hayatına giren her şeyi, yine insanın kendisinin çektiğini söyler. İnsan bir mıknatıs gibidir ve düşünceleriyle, zihninde tuttuğu imgelerle, aklından geçirdikleriyle, yaşantısını yaratır ve belirler. Düşünceler manyetik sinyaller yayarlar ve bu sinyaller de düşüncelerinize uygun deneyimleri size getirirler. Çekim yasasını kısaca neyi düşünüyorsanız, onu kendinize çekersiniz diye de açıklayabiliriz. Bu noktada insanın aklına şu soru geliyor: Yani şu anda cebimde azıcık para olması, kredi kartı borçlarının dağ gibi birikmesi, işyerinde bir sürü sorun yaşamam, dayıoğlunun bana attığı kazık, çocukların üniversiteyi kazanamaması vs. hepsi benim yüzümden mi? Çekim yasasına göre evet, aynen öyle.

Kendinizi zenginlik içinde yaşıyormuş gibi düşündüğünüzde, bir süre sonra zenginleşmeye başladığınızı göreceksiniz der çekim yasası ve insanların düşlediği hayatı yaşayamamalarının nedenini de, insanların olmasını istedikleri şeyler yerine, olmasını istemedikleri şeyler üzerine düşünüyor olmalarıyla açıklar. Karamsar düşünmeye meyilliyseniz, yaşadığınız hayattan memnun değil ve sürekli lanet okuyan biriyseniz ve hatta ölümden korktuğunuz için yaşamınızı sürdürmeye çalışıyoruz da aslında yaşayan bir ölüden farksızsanız; her türlü olumsuzlukları da hayatınıza çatır çatır çekersiniz düşüncesinin altını çizer. Çekim yasası, bizlere, kendi hayatlarımızdan sorumlu olduğumuzu ve hayatımızı kendimizin yarattığını hatırlatmaya çalışan bir bilgidir bu bağlamda.

Çekim yasasını hayatımızda nasıl uygulayabiliriz ve kitabın vaat ettiklerini hayatımızda gerçekleştirebiliriz sorusunun yanıtını yazı dizimizin ilerleyen bölümlerinde daha ayrıntılı açıklayacağız, ama kısaca değinmemiz gerekirse ilk önce yapmanız gerekli olan neyi istemediğinize değil de, neyi istediğinize odaklanmak. Yani siz “Ben bu kredi kartı borçlarımı nasıl öderim, kardeşim?” diye düşündükçe, borçlarınızı hiçbir zaman ödeyemeyeceksiniz, çünkü sizin odaklandığınız nokta borçlarınızın çokluğu ve evrene de verdiğiniz mesaj: “Borçlarım yüzünden kendimi kötü hissediyorum ve benim bu borçların altından kalkacak gücüm yok.” Bu noktada “The Secret” çekim yasasının gayet itaatkar olduğunu belirtiyor ve evreni de sizin emirlerinizi yerine getirmeye hazır bir lamba cinine benzetiyor. Eğer siz “Borçlarımı ödeyecek gücüm yok.” düşüncesini üretiyorsanız, evren de size “Nasıl istersen!” yanıtını veriyor ve gerçekten de o borcu ödeyemiyorsunuz. 

“The Secret”ın Kökeni

“The Secret”ın çıkış hikayesi 19. yüzyıla kadar uzanıyor. 19. yüzyılın sonunda ABD’de gelişen ve temelinde “Aradığınız cennet içinizdedir. Hayatınızı düşünceleriniz belirler ve düşüncelerinizi yönlendirerek istediğiniz hayatı yaşayabilirsiniz” öğretisi bulunan “Yeni Düşünce” akımı, zaten kitapçılarda oldukça fazla sayıda gördüğünüz “Yeni Çağ” kitaplarının da öncülü sayılmakta. “The Secret” da bu akımın popülaritesini en yükselttiği ürün olarak karşımıza çıkıyor ki filme ilham veren kitaplar “Yeni Düşünce Dergisi” editörü William Walker’ın 1906 tarihli kitabı “Thought Vibration or the Law of Attraction in the Thought World (Düşünce Dünyasında Düşüncenin Vibrasyonu veya Çekim Yasası)” ile yine bir diğer “Yeni Düşünce” kitabı Wallace D. Wattles’ın yazdığı “The Science of Getting Rich (Zengin Olmanın Bilimi)”. “The Secret”ın yazarı ve yapımcısı Rhonda Byrne filmin ve kitabın ortaya çıkışını, bu kitapları okuduktan sonra öğrendiklerini dünyayla paylaşmak isteğiyle açıklıyor.

“The Secret”ın Fenomene Dönüşmesi

Avustralyalı yapım ekibi ve şirketince hazırlanan “The Secret”, öncelikle TV için üretilmiş olmasına rağmen, TV kanalı “Channel 9” tarafından yayına uygun bulunmadığı için DVD olarak piyasaya sürülmüş. “The Secret”, patlaması ve bir fenomene dönüşmesini ise ABD’li talk-showcu Oprah Winfrey’e borçlu. Elini attığı herkesi (Bizim sevgili Mehmet Öz’ümüz de dahil) yıldızlaştıran Oprah’ın sayesinde film, -“Oprah Winfrey Show”un yayınına kadar DVD’sinin sadece ikinci el olarak satıldığı- Amazon.com sitesinde kısa sürede çok satanlar listesinin en başına yerleşiyor ve tüm dünyaya da dalga dalga yayılıyor.

Neden “The Secret”?

Kitabın Türkiye baskısının Türkçe “Sır” değil de, İngilizce “The Secret” olarak çıkması çeşitli eleştirilere neden olmuştu. Bunun nedenini kitabın yayıncısına sorduğumuzda şu yanıtı aldık: “Biz de ‘Sır’ adıyla çıkartmak isterdik kitabı, fakat kitabın uluslararası pazarlama stratejisi gereği tüm baskılarında ‘The Secret’ adının kullanılması kontrata bağlı olarak zorunlu tutulduğu ve bu konuda kesinlikle taviz verilmediği için mecbur kaldık.”

Çekim Yasasının “Sır”rı

– Çekim yasası “benzer benzeri çeker” der. Böylece bir şey düşündüğünüzde ona benzeyen diğer düşünceleri de kendinize çekersiniz.

– Düşünceler manyetiktir ve birer frekansları vardır. Aklınızdan geçirdiğiniz düşünceler, evrene yollanarak, aynı frekansta bulunanları size doğru çekerler. Göndermiş olduğunuz her şey kaynağına-Size geri döner.

– Siz düşünceleriniz aracılığıyla frekans yayan birer yayın kulesi gibisiniz. Hayatınızda herhangi bir şey değiştirmek istiyorsanız, düşüncelerinizi değiştirerek frekansı değiştirin.

– Şu an düşünmekte olduklarınız, gelecekteki yaşantınızı oluşturmakta. Üzerinde en çok düşündüğünüz ya da üzerine en çok odaklandığınız şey, hayatınız olarak karşınıza çıkacaktır.

– Düşünceleriniz somutlaşır.

“The Secret” ile Zenginleşmek

“Sır”rın en kolay denenebileceği alanların başında para kazanmak geliyor aslında. “Tavuk Suyuna Çorba” serileriyle şu anda dünyadaki en zengin yazarlardan birisi olan Jack Kanfield’ın hikayesinden etkilenen bir “The Secret” okuru bunu denemek istemiş ve İş Bankası’ndaki hesap ekstresinin bakiye kısmına eliyle görmek istediği rakamı yazmış. Öncelikle amacı deneme yapmak olduğu için on bin ytl gibi bir rakamla başlamış ve ekstre kağıdını çalışma masasının önündeki duvara asmış. Bunu yaparken bu parayı nasıl kazanacağı konusunda en ufak fikri bile yokmuş. Bu eyleminden sonra bir anda para akışının hızlanmaya başladığını görmüş, aklına bile gelmeyen bir iş kolunda çalışma fırsatı yakalamış ve ekstreyi duvara asmasının daha üçüncü ayında bu paranın hesabında olduğunu şaşkınla görmüş. Şu anda duvarında iki yüz elli milyarlık bir ekstre duruyormuş ve eninde sonunda onu göreceğim hesabımda, ama bunu nasıl başaracağım konusunda hiçbir fikrim yok yorumunu yaptı bize. 

İşte sizlere defalarca denenmiş ve gerçekten de işe yarayan bir zenginleşme taktiği. Tamamen insanın isteme gücü ve çekim yasasının bu isteğe yanıt vermesinden ortaya çıkıyor. Bizler bir isteğimiz olduğunda hemen “peki ama nasıl? ” sorusuna takılırız ve “nasıl?”a çok fazla takıldığımız için sonucu göremeyiz. Çok güzel bir hikaye vardır: Tanrı kuluna demiş ki; sen benden ne istiyorsan beyaz bir kağıda yaz ve istek kutuna bırak. Ama bunun nasıl gerçekleşeceğine kafanı sakın yorma, sen sadece sonucu elde edeceğini bil, ben sana bunun yolunu yaparım.

Hemen şimdi deneyebileceğiniz bir “The Secret” taktiği verdik sizlere. Alın elinize hesap ekstrenizi ve bakiye kısmına istediğiniz rakamı yazın. (Tabii oturup Türkiye’nin bütçe açığını kapamaya yönelik bir rakam da olmasın bu, kendi ihtiyacınızı yazın.) Sonra bu kağıdı her gün görebileceğiniz bir yere asın ve hesapta bu rakamı göreceğiniz zamanı ve o zaman neler hissedeceğinizi hayal edin. Bunu her gün yapın ama. Bakalım neler olacak, neler değişecek?

“Sır” benim için gerçek bir dönüşüm oldu; çünkü ben, zengin insanların başkalarını kazıkladığını ve ancak birilerini aldatarak zengin olunduğunu düşünen bir babayla büyüdüm. Büyüyene kadar paraya dair bir sürü olumsuz düşünce geliştirdim: Para insanı bozar, ancak kötü insanlar para sahibi olur, para ağaçta mı yetişiyor vb. Sonra ruhsal öğretmenim bana: “Büyük bir hedef belirlemeni istiyorum, öyle büyük olsun ki elde edince seni çıldırtsın ve ona ulaşmanın tek yolunun da sana öğrettiğim yol olduğunu anlamanı sağlasın” dedi. O günlerde yılda sekiz bin dolar kazanıyordum ve “Yılda yüz bin dolar kazanmak istiyorum” dedim. Bunu nasıl başaracağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Hiçbir stratejim olmamasına, hiç ihtimal vermememe rağmen; “Bunu ifade edeceğim, buna inanacağım, bu doğruymuş gibi davranıp, inancımı evrene yayacağım” dedim ve öyle yaptım.

Her gün gözlerimi kapayarak, hedeflerime şimdiden ulaşmış olduğumu zihnimde canlandırıyordum. Elime bir dolarlık bir banknot aldım ve yanına beş sıfır çizerek onu yüz bin dolarlık bir banknot haline getirdim ve tavana yapıştırdım. Artık her uyandığımda gördüğüm ilk şey o banknot oluyordu. Böylece otuz gün geçti ve hiçbir şey olmadı. Derken bir gün duş yaparken aklıma bir fikir geldi. Yazmış olduğum bir kitap vardı ve onun sayesinde böyle bir para kazanabileceğim hiç aklıma gelmemişti. Fakat kitabın tanıtılması gerekiyordu ve markette “National Enquirer” gazetesini gördüm. Daha önce o gazeteyi defalarca görmeme rağmen hiç dikkatimi çekmemişti. “Kitabım bu gazetede tanıtılırsa, kitabım çoksatar ve yüz bin dolarıma kavuşurum.” diye düşündüm. Aradan altı hafta geçti ve bir konferansımdan sonra bir kadın yanıma yaklaştı ve “Harika bir konuşmaydı, sizinle röportaj yapmak isterim, ben National Enquirer gazetesindenim.” dedi. Şaşkınlık içindeydim. Sonra beklenen tanıtım geldi ve kitabım satılmaya başladı. Bu kişi de dahil olmak üzere, bütün bu olayları ve insanları hayatıma ben çekmiştim. Kısa keselim, o yıl yüz bin dolar kazanamadım, doksan iki bin üç yüz yirmi yedi dolar kazandım. Sonra eşimle “Yüz bin dolarda yarıyorsa milyon dolarda da yarar” diye düşündük. Yayıncım, ilk “Tavuk Suyuna Çorba” kitabımın telifi içi bana bir milyon dolarlık bir çek keserken, çekin üzerine gülen bir yüz yapmıştı, çünkü hayatı boyunca yazdığı ilk milyon dolarlık çekti.
(The Secret – Sayfa 95 – 98)

Paranın “Sır”rı

– Parayı kendinize çekmek için varlığa odaklanın. Parasızlığa odaklanarak, hayatınıza para getirmeniz imkansızdır.

– Hayal gücünüzü kullanarak sahip olmak istediğiniz paraya zaten sahipmiş gibi yapmanız faydalı olacaktır. Servet sahibi olmaya dair oyunlar oynayarak kendinizi para konusunda daha mutlu hissedersiniz ve siz kendinizi mutlu hissettikçe para hayatınıza daha çok akar.

– Mutlu olmak, parayı hayatınıza çekmenin en hızlı yoludur.

– Beğendiğiniz her şeye bakarak kendi kendinize; “Buna gücüm yeter. Bunu satın alabilirim.” deyin. Böylece düşünce biçiminiz değişecek, para konusunda kendinizi daha iyi hissetmeye başlayacaksınız.

– Hayatınıza daha çok para getirmek için, para verin. Para konusunda cömert davranıp, paylaştıkça mutlu olursanız; evrene “Çok param var” mesajını vermiş olursunuz ve bu da size olumlu yansıyacaktır.

– Düşüncelerinizin dengesini varlıktan yana değiştirin. Servet düşünün.

“Secret”ı izledikten ve okuduktan sonra öncelikle tüm dileklerimi buzdolabımın üstüne yapıştırdım, sonra da bunların gerçekleştiğini yürekten hissettim. Çok kısa bir süre içinde uzun yıllardır çalıştığım işyerinde yönetim değişikliği oldu ve terfi etmeyi beklerken bu pozisyona başka birini getirdiler. Olumlu düşünmeyi bırakmadım, kendime inandım ve istifa ettim. Onca yılı geride bırakırken yapılan haksızlığı düşünmek yerine sadece yeni yaşamın ne kadar iyi olacağını düşündüm. İstifa kararımı söylediğim andan itibaren birçok firmadan çok iyi iş teklifleri aldım. Ama içimdeki ses hiç birini kabul etmedi. Ayrılmamdan kısa bir süre sonra kariyerim için çok iyi bir iş teklifi aldım ve yeniden çalışmaya başladım. Buzdolabıma resmini yapıştırdığım arabaya çok benzeyen bir araba aldım. Vermek istediğim fazla kiloları verdim. Uzun yıllar sonra gerçekleştirebileceğimi düşündüğüm hayallerimdeki tatili yaptım.

K. G. (Üst Düzey Yönetici – İstanbul)

“The Secret” ile Sağlık

Herhangi bir şekilde Reiki, Yoga gibi tamamlayıcı tıp çalışmalarına bulaşmış kişilerin gayet iyi bildikleri bir durum “The Secret”da örneklerle somutlaştırılarak anlatılıyor: Hastalıkları düşüncelerimiz çağırır ve düşünce yapınız ne kadar sağlıklı ise o kadar sağlıklısınızdır. Kuantum fizikçisi Dr. John Hagelin bu konuda şunu diyor: “Bedenimiz aslında düşüncelerimizin ürünüdür. Duygu ve düşüncelerimizin doğasının, bedenimize ait fiziksel oluşumunun, onun yapısı ve işleyişi üzerinde ne derece etkili olduğunu tıp alanındaki uygulamalarda da görmeye başladık.”

Placebo, tıp doktorlarının gayet iyi bildikleri bir kavram. Hastaya vücut üzerinde hiçbir etki yaratmayacak şekilde tasarlanmış, şeker drajesi gibi bir hapı veriyorlar ve bu sana çok iyi gelecek diyorlar. Gerçekten de o hap, hastaya çok iyi geliyor, hatta bazen o hastalık için üretilmiş ilaçtan da etkili olduğu oluyor. Bu da bize insan zihninin bazen ilaçlardan daha etkili bir faktör olduğunu gösteriyor.

Fakat burada yanlış anlaşılmaması gereken bir durum var ki bunun da altını Dr. John DeMartini’nin sözleriyle çizelim: “Hastalığı olan bir insan, zihninde bu hastalığı yaratan faktörleri bulmaya çalışmayı ilaç kullanmaya karşı alternatif bir tedavi olarak gördüğünde, hastalığı akut bir hastalıksa, bu davranışıyla kendi ölümüne yol açabilir. Dolayısıyla hastaların, bir yandan zihinlerinde bu konuyu keşfetmeye çalışırken, bir yandan da ilaç kullanmalarının uygulanacak en akıllıca tedavi yolu olduğu gün gibi açıktır. Bu yüzden düşüncelerinizi olumluya yönlendirin ama ilaçları reddetmeyin, iyileşmeniz üzerinde her tedavi kendi alanında etkili olacaktır.”

Hastalıkların bizlerle kalmasının tek sebebi, bizim sürekli onları düşünmemiz ve dikkatimizi onların üzerinde yoğunlaştırmamızdır. Hastalıklar uyumlu düşüncelere sahip bir vücutta varlıklarını sürdüremezler. Düşüncelerinizi mükemmel sağlık, mükemmel bir vücut, mükemmel kilo ve sonsuz gençliğe ulaşacak şekilde düzenleyin, çekim yasası buna karşılık verecektir.

“Uçak kazası geçirmiş ve tamamen felç olmuş vaziyette hastaneye yatırılmıştım. Omuriliğim ezilmiş ve boyun omurlarım kırılmıştı. Yutma refleksim yok olduğundan bir şey yiyip içemiyor, diyaframım zedelendiğinden nefes alıp veremiyordum. Yapabildiğim tek şey gözlerimi kırpmaktı. Doktorlar ömrümün kalanını bitkisel hayatta geçireceğimi söylüyorlardı. Ama benim için onların ne düşündüğünün önemi yoktu. Asıl olan, benim ne düşündüğümdü. Kendimi yeniden normal bir insan gibi o hastaneden çıkıp giderken hayal ettim. Hastanede yatarken yapabileceğim tek şey zihnimi çalıştırmaktı ve şuurunuz yerinde olduktan sonra, gerisini eski haline getirebilirsiniz. Solunum cihazına bağlıydım ve doktorlar bir daha kendi kendime nefes alamayacağımı söylüyorlardı. İçimdeki küçük bir ses bana “derin nefes al, derin nefes al” diyordu. Sonunda solunum cihazından çıkartıldım. Noel’de hastaneden yürüyerek çıkmayı kendime hedef koymuştum ve Noel geldiğinde iki ayağımın üzerinde yürüyerek hastaneden çıktım.” Morris Goodman
(The Secret – Sayfa 136 – 137)

“Göğsüme kanser teşhisi konduğunda, güçlü inancım ve tüm kalbimle şimdiden iyileşmiş olduğuma inandım. Her gün “İyileştiğim için şükürler olsun” diyordum. Buna günlerce ve günlerce devam ederek; iyileşmiş olduğuma tüm kalbimle inandım. Kanserin vücuduma hiçbir zaman uğramadığını düşündüm. Sürekli çok komik filmler izledim. Bol bol güldüm, çünkü herhangi bir stres kırıntısının hayatıma girmesine izin veremezdim, çünkü iyileşmeye çalışırken en büyük zararın stresten geldiğini biliyordum.
Teşhis konulduktan yaklaşık üç ay sonra iyileştim, üstelik bu süre içinde herhangi bir ışın tedavisi ya da kemoterapi da görmedim.” Cathy Goodman
(The Secret – Sayfa 128 -129)

Sağlığın “Sır”rı
– “Mükemmel sağlığa odaklanmak” dışarıda başımıza gelebileceklere rağmen hepimizin kendi içimizde yapacağı bir şeydir.
– Tıptaki placebo etkisi çekim yasasının işleyişine bir örnektir. Hasta, tabletin tedavi edici olduğuna gerçekten inandığında, inandığı şeyi elde eder ve iyileşir.
– Kahkaha, neşeyi çekerek olumsuzluğu uzaklaştırır ve mucizevi iyileşmeler getirir.
– Kendinizi biraz kötü hissettiğinizde daha fazla rahatsızlanmak istemiyorsanız, bu konu hakkında konuşmayın. Sürekli hastalıklarından bahseden insanları dinlerseniz, hastalıklarına biraz daha enerji yüklemiş olursunuz. Bu yüzden, böyle durumlarda konuyu değiştirerek güzel şeylerden bahsedin ve söz konusu insanların sağlıklı olduklarını imgeleyerek onlara güç verin.
– Yaşlanmaya dair tüm inanışlar bizim zihnimizden kaynaklanır, bu yüzden bu düşüncelerini bilincinizden atarak ebedi gençlik ve sağlık üzerine yoğunlaşın.
– Toplumun hastalık ve yaşlanma konusunda verdiği mesajları dinlemeyin. Olumsuz mesajların size bir yararı yoktur.

“The Secret” ve İlişkiler

Kendinize hemen şimdi şunu sorun: Siz kendinizle birlikte olmayı, kendinizle evlenmeyi düşünür müydünüz? Siz kendinizle birlikte olmak ister miydiniz? Bunu gerçekten açık yürek ve acımasız bir dürüstlükle irdeleyin ve eğer gerçekten kalbinizde hissederek “Evet, ben olsam kendimle çıkardım veya evlenirdim” yanıtını verebiliyorsanız, şu an hayatınızda kimse yoksa bile çok yakında beklediğiniz insanı kendinize çekeceksiniz.

Siz kendinizden hoşnut olmadıktan sonra, başkalarının sizinle birlikte olmaktan hoşnut olmasını beklemeniz pek mümkün değildir. Çekim yasasının işleyişinin temelinde, kendinden ve yaşantısından hoşnut olmak büyük önem taşır. Bizim kültürümüzde “şükretmek” olarak bildiğimiz bu kavram, her gün ellerini açıp yaratıcıya teşekkür etmek gibi algılanmış olsa da, özünde yaratıcının sunduklarından gerçekten mutluluk duyma ve tadını çıkartmaktır. Her gün lanet ettiğin bir hayat için istediğiniz kadar şükür duası edin, pek de gerçekçi olmayacaktır. Yine kendi hayatı için “şükretmeyen” bir kişinin de ilişki anlamında “şükredilecek” kişileri hayatına çekmeyeceği ortadadır. Keza sorulması gereken bir diğer soru da şu: Kendinize başkalarının size davranmalarını istediğiniz gibi mi davranıyorsunuz? Bunu yapmadığınız sürece, olayların gidişatını değiştirmeniz pek mümkün değildir. Kendinize sevgi ve saygıyla yaklaştığınız ve yaşadığınız hayat için “şükretmeye” başladığınız zaman çekim yasası tüm evreni harekete geçirecek ve hayatınız sizi sevip sayan insanlarla dolacak. 

Çoğunlukla başkaları tarafından mutlu edilmeyi bekleriz ve genellikle onlar, bizi, bizim istediğimiz gibi mutlu etmeyi başaramazlar. Neden? Çünkü yalnızca bir kişi sizin mutluluğunuzdan ve sonsuz saadetinizden sorumlu tutulabilir; o kişi sizsiniz.
Lisa Nichols – The Secret S.122

İlişkilerin “Sır”rı
–    Kendinizden siz sorumlusunuz. Önce kendinizi donatmadığınız sürece, başkalarına verecek bir şeyiniz olmaz.
–    Kendinizi sevip sayın. Sizi sevip sayacak insanları kendinize çekmenin yolu budur.
–    Kendinizi kötü hissettiğinizde, sevginin size ulaşmasını engellemekle kalmıyor, size kendinizi kötü hissettirecek insanları ve durumları da daha fazla kendinize çekiyorsunuz.
–    Kendinizde beğendiğiniz özelliklerinize odaklandığınızda, çekim yasası sizinle ilgili bu güzellikleri size arttırarak geri gönderecektir.
–    Bir ilişkiyi yürütebilmek için, o ilişkinin diğer öznesine dair yakınmalarınıza değil, onun takdir ettiğiniz yönlerine odaklanın. Bu güçlendirici unsurlara odaklandığınızda, onlar çoğalarak size geri gelecektir.

“The Secret” ve Dünya Meseleleri

“The Secret”ın dünya meseleleri hakkındaki temel öğretisini “karşıt olmayın, yandaş olun” olarak açıklayabiliriz. Ülkemiz meselelerinin bir türlü çözülmemesinin altında da, “The Secret”a göre değerlendirdiğimizde, bu yatıyor. Hemen herkes bir şeylere karşı, ama neye yandaş olacağını da bilemiyor. Aslında neyi istediğimizi de tam bilmiyoruz, rüzgar nereden eserse savrulup gidiyoruz. Çekim yasasının işlemesinin en temel koşulu: kendi varlığının ve yaşantının değerini, elindekilerin kıymetini bilmek, önce kendinle mutlu olmak. Bunu yaptığınız anda, hayatınıza istediğiniz ne varsa hızla çekmeye başlıyorsunuz ve siz de olan bitenler karşısında şaşırıyorsunuz. Bizim ülke olarak en temel sorunumuz, kendi değerimizi bilmemek ve bu değerlerle mutlu olmamaktan geçiyor. Bu nedenle tepkisel bir hayat yaşıyor, istemediğimiz tarzda yöneticilere muhtaç kalıyor ve birilerinin eline düşüp, oraya buraya sürükleniyoruz. Çekim yasasını lehimize değil aleyhimize işletiyoruz sürekli ve gittikçe de mutsuzluğumuz artıyor.

Ülkemizin tehlikede olduğunu söylüyoruz, ama odaklanmamız “karşı taraf”ın kazanmaması ve ülkeyi birilerinin elinden kurtarmak yönünde olduğu için de bir türlü sonucu alamıyor ve daha da tepki duyuyoruz. Halbuki çekim yasasına göre odaklanmamız gereken nokta herhangi bir “karşı taraf” değil, bu ülkenin gerçekten dürüst, hakkını veren, kendi çıkarından önce milletini düşünen, tam anlamıyla vizyon sahibi ve ülkeyi ileri götürecek bir yönetimin başa gelmesi yönünde olmalı. Bunun olmasını istediğimizi söylüyoruz, ama enerjimizi de sövüp saymaya harcıyoruz. Bu nedenle kızdıklarımızdan da bir türlü kurtulamıyoruz, çünkü kızgınlığımızla odaklanarak onları güçlendiriyoruz. Sadece yönetim hususunda değil, birçok konuda çekim yasası böyle işliyor. Ama yanlış anlaşılmaması gereken nokta şu: Sorunlara, sıkıntılara gözlerini kapatmak değil olay. Yapılması gereken “karanlığa küfretmek yerine, bir mum da sen yak” sözlerinin hayata geçirilmesi ve düşüncelerimizin bu yönde değişmesi. Kendiniz bir mum olduğunuzda ve mumların sayısı arttığında, elbette ki aydınlanacak hayatımız ve her türlü olumluluğu, zaten güzellikleri kendinde taşıyan ve hak eden ülkemize çeker hale geleceğiz.

Savaş karşıtı eylemler daha çok savaş getirir. Uyuşturucu karşıtı faaliyetler de aslında uyuşturucuyu yaygınlaştırıyor, çünkü istemediğimiz bir şeye odaklanıyoruz: uyuşturucuya!Jack Canfield  The Secret: S. 142

Savaş karşıtıysanız, bundan vazgeçerek barış yanlısı olun. Açlığa karşıysanız da, insanların tüketebileceklerinden fazla yiyecek bulmalarından yana olun. Bir politikacıya karşı olduğunuzda ise, onun rakibini destekleyin. Seçimler genellikle insanların karşı çıktığı politikacıların lehine sonuçlanır, çünkü o kişi, odak noktası olmuş ve bütün enerjiyi çekmiştir.
Hale Dwoskin – The Secret s.142-143

“The Secret” Eleştirileri Üzerine…

“The Secret”, çok satmasına ve beğenilmesine rağmen, çok fazla da eleştiri alan bir kitap. Hatta nerdeyse Secretçılar ve Anti-Secretçılar gibi iki ayrı oluşumun ortaya çıkmaya başlamasına ve birbirlerini hafiften dişlemelerine de neden olacak kadar tartışmalı bir eser. Bunda kitabın dünya çapında uygulanan agresif pazarlama stratejisinin çektiği tepkilerle birlikte; derin bir bilgiyi, tamamen ev, araba, para sahibi olmaya indirgeyen bir yapıda görünmesi ve öncelikle Amerikan toplumuna hitap eden tarzının da ülkemizde pek hoş karşılanmaması rol oynuyor. Peki bunca tartışmanın yaşandığı ve her kafadan bir sesin çıktığı ortamda, “The Secret”a nasıl yaklaşılmalı? Çok basit. Aslında hayatımızdaki tüm her şeye yapmamız gerektiği gibi: Tamamıyla önyargısız ve akıl süzgecini elden bırakmayarak.

“The Secret”, itici yönleri olsa da hiç de öyle boş bir eser değil. Binlerce yıldır süregelen bilgileri, çok güzel derleyip toplamış ve özetlemiş bir kitap. Bu bağlamda birçokları için “hayat değiştirici” olma potansiyeli taşıyor ki kitabın hayatlarını değiştirdiğini söyleyen insanlar da saçmalamıyorlar. Gerçekten kitabın özünü, yani çekim yasasının işleyişini kaptığınız vakit, bu yasanın, aynı yerçekimi yasası gibi, hayatınızı nasıl etkilediğini görüyorsunuz ve ister öğrenin, ister aldırmayın bu yasa çatır çatır işliyor. Ayrıca çekim yasası bilgisi de yeni bir şey değil zaten, binlerce yıldır insanlıkla yürüyor.  “Düşüncelerinizden sorumlusunuz” hadisi bizlere hiç yabancı değil ve çekim yasası öğretisiyle daha da derin anlamlar kazanmıyor mu?
“The Secret” size itici veya ticari geliyorsa, kitapçılarda çekim yasasını öğrenebileceğiniz başka kitaplar da mevcut. (Mesela Nil Gün’ün “Çekim Yasası”) Çekim yasası kavramı sizde alerji yapıyorsa, düşüncenin gücü tarzı kitaplara da yönelebilirsiniz. Sonuçta hepsinin aynı şeyi anlattığını göreceksiniz: İnsanın kendi gücü.

Lütfen ama lütfen, pireye kızıp yorganı yakmayın ve kendinizi bilgiye kapatmayın. Bir kaynak size hitap etmiyorsa, size hitap edecek bir başka kaynak mutlaka karşınıza çıkacaktır, ama o kaynağı bulduğunuzda da başına dikilip koruyuculuk yapacağınıza (Bkz. Körü körüne “The Secret”çılık) kaynaktan tatmayı deneyin ve doyduğunuzu hissettiğinizde de, başka bir kaynağa doğru yola çıkın. Çünkü esas kaynak insanın kendisi ve yaşam da kendi kaynağınızı tatmayı öğrendiğiniz, aldığınız tadı başka kaynaklarla paylaştığınız bir süreçten başka bir şey değil.

Dünya Meselelerinin “Sır”rı
–    Karşı koyduğunuz bir şeyi kendinize çekersiniz, çünkü güçlü bir biçimde ona odaklanırsınız. Bir şeyi değiştirmek için, değişim fikrine yoğunlaşarak, duygu ve düşünceleriniz aracılığıyla yeni sinyaller verin.
–    Olumsuzluklara odaklanarak, dünyaya yardım edemezsiniz. Yeryüzündeki olumsuz olaylara odaklandığınızda, onları çoğaltmakla kalmaz, kendi yaşamınıza da olumsuzluk getirirsiniz.
–    Dünyaya dair sorunlara odaklanmak yerine, dikkatinizi ve enerjinizi güvenmek, sevmek, bolluk, eğitim ve barış gibi konulara verin.
–    İyi şeyleri asla tüketip bitiremeyiz, çünkü ihtiyaç duyulandan çok daha fazlası mevcut. Yaşam bolluk ve bereket demek.

(İlk Yayın: Akşam Gazetesi)