Einstein, “Eğer zihnimizden çıkanları görebilseydik dönüp dolaşıp onların bize geri döndüğünü de görebilirdik” demişti. Düşüncelerimiz canlıdır. Canlı olan herşey gibi belli bir enerji akışı içinde hareket halindedirler. Mevcut yaşamımız düşüncelerimiz ve onların içinden yaptığımız seçimler doğrultusunda gerçekleşirler. Kısacası düşündüğümüz şey gerçek olur.

Düşüncelerimiz dengeli bir zihin içinde belli bir hızla, tıpkı bir nehir gibi zaman zaman coşkulu zaman zaman sakin biçimde akıp gittikçe hayatımız da öyle olacaktır. Eğer düşüncelerimiz sıkıntı yaratan cinsten değilse, takıntılı, endişeli olduğumuz bir durum yoksa, hayatımız da rahat ve huzurlu geçecektir. Bunun tersi de zihnimiz ne kadar karışık ve dağınıksa hayatımızı da öyle yaşarız.

Her an gözlemleyebileceğimiz bir diğer şey, düşüncemizin duygu ve davranışlarımızı da etkilemesidir. Mutlu ve neşeli bir anınızda sizi çok üzebilecek olumsuz bir düşünceyi aklınızdan geçirmeye çalışın. Duygularınızın değiştiğini farkedeceksiniz. Duygularınıza bağlı olarak davranışlarınız da bundan etkilenip değişime uğrarlar.

Ayni şeyi canınız sıkkın veya mutsuzken de yapabilirsiniz. Sizi mutlu edecek, keyfinizi yerine getirecek birşeyler düşünün hemen neşelenirsiniz. En azından üzüntünüz hafifler. Eski durumunuza dönmek zorunda değilsiniz. Basit görünüyor. Bir kez zihnimizi istediğimiz duygu ve düşüncelere ayarlarsak bu iş sanıldığından da kolay olacaktır. Yok, hayır; “Söylemesi kolay, ama yapması zor” diyenlerdenseniz lütfen yazının diğer bölümünü de okuyun. Sonraki satırlar sizin için !

Kendinize ait sandığınız düşünceler çoğunlukla sizin ürettiğiniz düşünceler değildir biliyor musunuz? Genellikle farkında olmadan başkalarının inançlarından alınmış, ödünç düşüncelerdir. “Hayat zor” deriz. Günde kaç kez hayatın zor olduğunu aklınızdan geçirdiğinizi bir düşünün! Ve bunu günde kaç kez birilerinden duyduğunuzu bir sayın hele şaşarsınız! Hayatın zorluğuna dair olan bir inancı başkalarından ödünç alıp kendi inancınız haline getirdiğinizden şüpheniz mi var? O günden beri hayatınız zorlaşmadı mı? Gördünüz mü düşündüğünüz şey oluyormuş.

Bunun gibi kollektif inanç hatta yargı olmuş,kemikleşmiş düşünceler başkalarının yaşadığı hayat deneyimlerinden çıkmadır. Bizim hayatımızla ilgisi yoktur ama yaygın kanıları kollektif gerçeğe dönüştürme becerimiz de kimsede yoktur. Genellikle de olumsuz olanları.. Bir bakarsınız hayatınızda herşey güllük gülistanlık giderken, hayatın zor olduğuna dair inancınız sizi nasıl da kötü yola -)) savurmuş ?

 

Düşünce en yüksek frekanslı enerji olarak düşlerimizin gerçekleşmesini sağlayabilir.
Evren gerçekleşmeden önce sadece bir düştü.
Tüm gerçekler varolmadan önce bir düştü. Evren önce bir düşünce olarak varoldu. Henüz sessiz ve durağandı. Bu düş bir düşünce olarak belirmeye başladığı anda kendini de ifade etmeye başladı. Yoğunluk kazandı ve gerçek oldu.
Evren bir düşünceden kendini varetti. Tanrı bu evreni düşledi ve düşünerek tasarladı. Bu Tanrı’nın tasarladığı en büyük düştü.
Bizler de Tanrı’nın bir sureti ya da parçası olarak düşlerimizi tasarlayarak gerçekleştirmiyor muyuz ? Bu tasarımın ortalık yerinde birden durup da ” hayat çok zor,insanın istediği hiç bir şey gerçekleşmiyor “demenin ne manası var şimdi ?

Düşüncenin içinde muazzam bir enerji potansiyeli var ki bu enerjiye duyguyu da eklersek hem yoğunluk hem de hız kazanır. Eğer evren böyle yaratıldıysa biz de istediğimiz şeyi yaratabiliriz . Tasarlamaya başlarız beyin kıvrımlarına yüreğimizi de katarak düşünce ve duygularımızı istediğimiz şeye odaklayarak, yoğun bir biçimde ve hiç durmadan olacağına dair isteğini belirterek ve farkederek yaratırız
Bunun için en kolay yol meditasyon yapmaktır.

DÜŞLERİMİZİ TASARLANMIŞ BİR DÜŞÜNCEYE ÇEVİREREK VE YOĞUN BİR DUYGUYLA BESLEYEREK İSTEDİĞİMİZ HERŞEYİ VAREDEBİLİRİZ !

Duaların gerçekleşmesi veya mucize diye adlandırdığımız durumlar zannedildiği kadar ender değildir.

Bu Tanrı’nın bize bahşetmiş olduğu muazzam güç olan kozmik enerjimizi tam kapasiteyle kullanmaktır. Onun bizim için sevgiyle yarattığı yeteneklerimizden birini kullanırız. Yaşamak sanatı dediğimiz böyle olmalı.
O bize bu dünyayı sevgiyle verdi biz de sevgiyle yaratabiliriz. Başkalarının zararına gerçekleştirilen her düşünce eninde sonunda düşünce sahibinin canını yakar. Belki de hayatın anlamı bu harikulade potansiyel gücü doğru kullanmakla başlıyor.( Hani bazen “hayat ne kadar anlamsız ” diyoruz ya !)

 

Yokederek değil,varederek, başkalarına zarar vererek değil fayda sunarak, yaşamı yeniden ve yeniden yaratmak elimizde.

 

Doğru seçimler yapmak, hayatta kalmak ve öğrenmek. Bilgeleşmek. O zaman bu kadar öfke, acı, savaş, korku, kibir ve cehalet dolu bir dünya da varolmazdı.
x x x
En iyisi bizler evrenin en temel yasalarından olan “Düşüncenin Gücü” hakkında yazılmış onlarca kitabı yalnız okumakla kalmayalım, bu gücün farkındalığını günlük yaşamımıza geçirelim. Yine de arzu edenler için bu konuya ilerde dönüp birkaç kitap tavsiyesinde bulunmayı düşünüyorum.