O kadar çok duyarız ki cinselliği… Sürekli cinselliği düşünür ve şöyle ya da böyle onu konuşur dururuz. Cinsellik, satılan ürünlerden giyim kuşamımıza, hatta okuduğumuz kitaplardan uğraş alanlarımıza kadar hemen her şeyin ardındaki itici güçtür. Reklamlara baktığınızda bile temel sloganın ne kadar doğru olduğunu hemen görürsünüz: “Seks sattırır!”

Şimdi… eğer cinselliğin bu biçiminin sıradan, spiritüel dünya ile tanışmamış insanı ilgilendirdiğini düşünüyorsanız bildiklerinizi bir kez daha değerlendirmenizi tavsiye ederim; çünkü cinsellik temel itici güç olarak spiritüel dünya ile tanışmış olsun ya da olmasın tüm insanların hayatında en önemli yerlerden bir tanesini işgal etmiş durumdadır. Nasıl işgal etmesin ki? Spiritüel dünya ile tanışmış ve sıradan yaşam biçimlerinden uzaklaşmış olduğunu iddia eden insanlar, cinselliği de farklı bir göz ile gördüklerini iddia ettiklerinde aslında ne kadar büyük bir yanılsama içindedirler. Bu yanılgının çok basit bir nedeni vardır: Eğer cinsellik bir bakış açısı meselesi olsaydı o zaman gerçekten de dünyayı spiritüel bir bakış açısından gören insan, ona farklı bir gözle bakabilirdi; ama ne yazık ki cinsellik bir bakış açısı meselesi değildir; hele hele zihinsel bir mesele hiç değildir. Cinsellik, yaşam enerjimizden, bedenimizden, hormonlarımızdan kaynaklanan ve doğrudan doğruya duygularımızı ve düşüncelerimizi etkileyen bir güçtür. Bu güç o kadar büyüktür ki, kadınların adet dönemleriöncesinde artan cinsel enerjileri onları adeta çıldırtırken aslına bakarsanız erkeklerin de bir tür “adet dönemleri” bulunmaktadır ve erkekler de tıpkı kadınlar gibi bu dönemlerinde çıldırmaktadırlar. Yine öyle bir enerjidir ki bu, bir kadını adet dönemi öncesinde daha maço daha erkeksi bir erkeğe yönlendirirken, adet döneminin hemen ardından daha kadınsı ya da yumuşak bir erkeğe yönlendirebilir. Sizin anlayacağınız kadınların bir erkeğe adet dönemlerinin öncesinde mi yoksa sonrasında mı aşık oldukları onların nasıl bir erkekle birlikte olduğunu belirler.Bir bakarsınız bazı erkekler hangi kadınla birlikte olsam adet döneminde derken, bazıları adet döneminin hemen ardındaydı ya da öncesindeydi der. Buna da rastlantı deyip geçer. Bir kadınla ilişkilerinin başlangıcında o kadının adet döneminde olmasının, kendi enerjisinden kaynaklandığını düşünmez erkek örneğin. Üstelik kendilerinin de bir tür adet dönemleri olduğunun bilincinde bile değillerdir. Bu dönemleri nasıl kullanacakları konusunda ise spiritüel olsunlar ya da olmasınlar, insanların ne yazık ki herhangi bir bilgileri yoktur. Bu bilgi o kadar önemli bir bilgidir ki, çağlar boyunca o bilgiye sahip olanlar tarafından büyük bir gizlilikle korunmuşlardır.  

Doğruyu nasıl yanlış biliriz?

Elbette, spiritüellik konusundaki çoğu mesele gibi cinsellik de popüler edebiyat ve “popülist eğitmenler” tarafından, olabilecek en doğru bilgilerle en yanlış biçimde aktarılmaktadır. “Olabilecek en doğru bilgilerle en yanlış biçimde aktarılmak” derken ne anlatmaya çalışıyorum? Yaklaşık olarak şöyle bir şeyi (lütfen sabredin çünkü biraz uzun bir açıklama olacak ama ardından cinsellik konusuna döneceğiz): örneğin Kundalini enerjisini ele alalım. Kundalini açığa çıktığında bir tür samadhi yani aydınlanma durumu yaratabilir ve kundalini açığa çıktığında omurgadan yukarıya doğru yükselir. Buraya kadar herhangi bir hata yok. Ancak bir hafta sonu kursunda kundalini enerjimizi açığa çıkarmak, birinin ellerini başınızın üzerine koyarak kundalininizi uyandırması ya da belli bir nefes tekniği ile kundalininin canlandırılması baştan sona hatalı bilgidir. Eğitmenler kundalininin omurgadan yükseldiğini söylerken doğru bir şey söylemektedirler, nefes egzersizi kullanılması konusunda ve samadhi deneyimi konusunda da öyle; ama ellerindeki yöntem doğru mu sorusunu sorduğunuzda kocaman bir HAYIR yanıtı gelir. Anlatılanlar doğrudur ama yöntem yanlıştır. Üstelik öğrenciler ya da spiritüel dünyaya adım attığını düşünen insanlar bu tür hatalı çalışmalara dünyanın paralarını verip hatalı şeyler öğrenmektedirler; dahası bu konuda en az kendileri kadar bilgisiz bir insanı öğretmen konumunda görerek. Peki bunun sonucunda ne olmaktadır? Zihinden bedene kadar pek çok olumsuz etki oluşmaktadır. Bunlar hormonların hatalı çalıştırılmasından, beyin kimyasının hatalı şekilde değiştirilmesine kadar pek çok sonuca neden olmaktadırlar. Beyin kimyası hatalı değiştirildiğinde ne olur dersiniz? Dilerseniz bunu bir psikiyatr ile konuşun size çok ayrıntılı bir açıklamada bulunacaktır. Peki nedir Kundalini gerçekte? Kundalini, bedendeki dişi ve erkek enerjinin, ya da yin ve yang enerjinin birleşmesi ile yaratılan bir enerjidir. Eğitmen ya da spiritüel yolda ilerlediğini söyleyen bir insan hemen size şunu söyleyecektir: “İyi de zaten yin ve yang ya da zıtlar birlikte varolmazlar mı?” Alın size doğru bilinen bir yanlış daha. Hayır birlikte değilllerdir; “birbirlerine bağımlı olarak oluşurlar” ve birbirlerini itme eğililmindedirler. Eğer öyle olmasalardı aynı anda hem karanlık hem aydınlık, hem üst hem alt, hem kadın hem de erkek bir arada varolabilirdi ki bunun olanaksız olduğunu sanırım tahmin edersiniz. Şöyle düşünün: Bir odadasınız ve onun üstü ile altı bir arada, aynı anda hem karanlık hem aydınlık (bazı köşeleri karanlık ve aydınlık değil, her yeri aynı anda karanlık ve aydınlık), hem sıcak hem soğuk vs. vs; üstelik siz de aynı anda hem kadın hem de erkeksiniz (mecazi anlamda değil, gerçekten). Sizce bu mümkün mü? Hayır mümkün değil. İşte ruhsal çalışmaların bir aşamasında enerji bu mümkün olmayan durumda bir araya getirilir. Bir araya getirilen bu “olanaksız gibi görünen” enerji ise Kundalini olarak adlandırılır. Genellikle Taocularda 18. aşama civarında gerçekleşir. 4. aşamanın ölümsüzlüğün başlangıcı olduğunu düşünürseniz bunun ne kadar ileri bir seviye olduğunu anlarsınız. Yine aynı şekilde kundalini omurgadan yükselir, doğrudur. Ancak omuriliği çevreleyen 7 tane katman bulunmaktadır ve kundalini en ortadaki katmandan yükselir. Eğer bir benzetme yapmam gerekirse kundalini enerjisinin gücü, evimizdeki kullandığımız 220 voltluk elektriğin yanında 10.000 voltluk elektrik akımına benzer. Bu nedenle de eğer onu evimizde kullanacaksak ilk olarak elektrik hatlarını bu enerjiyi kaldırabilecek hale getirmemiz gerekir; aksi taktirde sistem yanar. Şimdi bir kez daha düşünün lütfen: gerçekten de bir hafta sonu kursunda kundalininizi uyandırabilir misiniz; tutun ki uyandırdınız bu enerjiyi, sisteminiz ona dayanabilir mi? Düşünün ki spiritüellik konusunda ne kadar çok şey doğru bilinirken yanlış; ve yine düşünün ki bu bilgiler tıpkı doktor kontrolü olmadan ilaç kullanırmış gibi kullanılıyor.

İşte buna benzer doğru bilinen yanlışlar cinsellik konusunda da geçerlidir. Dilerseniz cinsellik ile ilgili kısa kısa doğru bilinen yanlışları ve bir takım gerçekleri şöyle bir inceleyelim. Elbette bu yazı spiritüel cinsellik konusunda her şeyi içermeyecek. Eğer böyle bir şeye ihtiyaç olursa daha sonraki yazılarımda bu konudan biraz daha bahsedebilirim ama şimdilik kısa kısa doğru bilinen yanlışlara ve bir takım gerçeklere bakalım.

Güçlü bir zihin cinsel dürtüleri denetim altına alabilir. Zihinsel güçlerimizi kullanarak cinsel enerjimizi başka enerji türlerine dönüştürebiliriz.

Yanlış. Cinsel enerji zihinin kontrolünün dışındadır. Bu enerji zihnimizi etkiler ama zihnimiz cinsel enerjimizi etkilemekte yetersizdir. Yazımın başlarında da belirttiğim gibi, kadınların ve erkeklerin cinsel enerji açısından daha güçlü ve daha zayıf oldukları dönemleri yani adet dönemleri vardır. Bu dönemler zihnimiz tarafından belirlenmezler ama dönemlerin kendileri zihinsel durumumuzu belirlerler. Örnek olarak da kadınların genellikle adet dönemleri öncesinde daha duygusal, daha gergin ya da daha enerjik olduklarından bahsettik. Elbette bu bir genelleme; çünkü her insanın beden yapısı farklı olduğu için her kadın adet dönemlerinden farklı şekilllerde etkilenmektedir. Aynı durum erkek için de geçerlidir. Cinsel enerjinin yüksek olduğu ve düşük olduğu dönemler bizim hayata bakışımızda farklı yaklaşımlar benimsememize neden olurlar. Cinsel enerjimiz yüksek olduğunda daha olumlu ve umutlu; ama aynı zamanda daha saldırgan olabileceğimiz gibi, enerjimiz düşük olduğunda daha sakin ve huzurlu ama bazen de daha depresif olabiliriz. Dediğim gibi bunun için kişinin bedensel özelliklerini incelemek gerekmektedir. Eğer içinde yaşadığınız coğrafi ortam, cinsel enerjinin artmasına izin veren bir ortamsa başka bir hayat görüşü ve felsefe, cinsel enerjinizi azaltacak bir ortamsa başka bir hayat görüşü ve felsefe yaratabilirsiniz. Kuzey ülkelerinde yaşayan insanlarla Tayland gibi sıcak ülkelerde yaşayan insanların felsefeleri arasındaki fark gibi. Bu nedenle bir takım meditasyon ya da enerji çalışmalarının yılın belli bir zamanında yapılması gerekmektedir. Örneğin, beden enerjisini toplamak ve spiritüel gelişimde gerekli olan tohumu atmak için yapılan ve 100 gün olarak adlandırılan çalışma genellikle sonbahar sonunda başlayan ve kış döneminde yapılan bir çalışmadır. Bunun nedeni, cinsel enerjinin kış döneminde daha sakin olmasıdır. Hatta cinsel enerjinin daha da sakinleşmesi için tüketilen et miktarı azaltılır, daha az uyunur, tütsü kokusu, ekmek kokusu gibi kokulara yönelinir ve zihin daha az uyarılır. Zihin cinsel enerjiyi denetleyemez ama cinsel enerji zihini etkiler.

Önemli olan ruh güzelliğidir. Aşk, seksin üzerindedir.

Yanlış. Cinsel enerjimizin yüksek döneminde bir insanla ilşkiye girersek o insan daha güçlü, düşük döneminde ilişkiye girersek daha yumuşak karakterli bir insan olacaktır. Bizim için o dönemde karşımızdaki insan mükemmelmiş gibi görünse de, mükemmel sandığımız insan aslında yalnızca cinsel enerjimizin o anki durumu için uygun bir insan olacaktır. Cinsel enerjimizin durumu değiştikçe birlikte olduğumuz insana yaklaşımımız de değişecektir. Aşk sandığımız şey bile çoğunlukla cinsel enerjimizin bir yönlendirmesinden başka bir şey değildir. Elbette bu sözlerimle aşkın olmadığını söylemiyorum. Aşk kesinlikle vardır ve bir ilişkinin en önemli unsurlarından bir tanesidir; fakat seksin üzerinde değildir ve olamaz. (Aşk da başka bir yazının konusu.)

Cinsel teknikler ve pozisyonlar iyi bir cinsellik için gereklidir. Kamasutra ya da benzeri ne kadar çok cinsel teknik bilirsek cinsel anlamda o kadar başarılı olabiliriz.

Yanlış. İlk olarak Kamasutra, sanılanın aksine bir cinsel pozisyonlar toplamı değildir. Kamasutra, içinde cinsel teknikleri de içermesine karşın aslında kadın ve erkeğin bir ilişki içindeki durumunu, ne yapmaları ve yapmamaları gerektiğini anlatan bir tür rehber kitaptır. Bu kitap makyajdan sanata, kadın tiplerinden (elbette çoğu Hindistan için geçerli) erkek tiplerine kadar pek çok şeyi içermektedir.

Cinsel pozisyonlar ne yazık ki iyi bir cinsel ilişki için öncelikli öneme sahip değildir. Cinsellik, teknik bir mesele değildir. Bununla birlikte bir tür tedavi yöntemi olarak kullanılan cinsel pozisyonlar bulunmaktadır. Yine aynı şekilde kişilerin tercih edecekleri ve etmeyecekleri cinsel pozisyonlar olduğu gibi, bir pozisyonun herkes için orgazma ulaştıracak bir pozisyon olduğundan bahsetmek mümkün değildir.

Erkekler kadın cinselliğini bilmedikleri ve yatakta kadınlara öncelik vermedikleri için kadınların orgazma ulaşmasını sağlayamamaktadırlar.

Doğru ve yanlış. Evet erkeklerin çoğunun kadın cinselliği hakkında bir bilgileri yoktur ama kendi cinsellikleri hakkında da bilgileri yoktur; üstelik aynı durum kadınların kendi cinsellikleri ve erkeklerin cinsellikleri ile ilgili bilgileri için de geçerlidir. Temel olarak kadının orgazmından tek başına erkek sorumlu olmadığı gibi, erkeğin her boşalması da orgazm ile sonuçlanmaz. Bir erkeğin kadını orgazma yaklaştıracak kadar sabırlı olmaması şüphesiz ki kadın açısından olumsuz bir durumdur. Bununla birlikte kadının eğer cinsel organları soğuksa (yani o bölgede yeterince enerji yoksa) ya da cinsel organlarını ilgilendiren kaslar zayıfsa kadının orgazma ulaşması çok zor, hatta bazı durumlarda olanaksızdır. Kadın eğer cinsel organlarında yeterince enerjiye sahipse o zaman multiorgazmlı yani birden fazla orgazm yaşadığı bir cinsel hayata sahip olabilir; hatta bazı durumlarda erkeğin ne kadar dayanıklı olduğu önemli bile değildir. Böyle kadınlarda orgazm çok hızlı başlar ve peşpeşe gelir.

Elbette cinselliği yalnızca orgazm boyutunda ele almak orgazmı bir bedel olarak görmek anlamına gelebilir. Her cinsel ilişkinin orgazm ile sonuçlanması gerekmez. Eğer zihin yeterince sakin ve huzurlu ise bu durumda cinsel eylemin kendisi orgazmdan çok daha kıymetli olabilir.

Taocu sevişme benzeri bir takım tekniklerle erkeklerin boşalmadan orgazma ulaşmaları mümkündür. Boşalmak erkek için zararlıdır ve bu nedenle de boşalmanın durdurulması gerekir.

Doğru ve yanlış. Erkeklerin bir takım tekniklerle boşalmadan orgazma ulaşmaları elbette mümkündür; ancak doğru bilinen bir hata şudur ki: boşalma ile orgazm aynı şey değildir. Bu nedenle de çoğu kadın nasıl ki bu hayata bir kez bile orgazm olamadan gözlerini kapıyorsa; aynı şekilde pek çok erkek de boşalmayı orgazm sanarak ölüp gitmektedir. Boşalmadan ya da boşalarak orgazm olmak mümkündür. Fakat burada asıl mesele boşalmadan orgazm olduğu için biraz onun üzerinde duralım. Yine bir takım popüler yazarların batı dünyasına bir hediyesi olan boşalmadan orgazm konusu doğru bilgilerin hatalı bir şekilde öğrenilmesine neden olmaktadır. İlk olarak erkeğin (eğer bu erkek enerji gelişim çalışmalarında belli bir seviyeye ulaşmamışsa) boşalmaması ya da kas kilitleri, el ile sperm kanallarına baskı uygulanması gibi bir takım yöntemlerle boşalmasını durdurması kesinlikle zararlı bir uygulamadır. Taocular her şeyin doğal bir akışının olduğuna inanırlar. Sevişmenin doğal akışı ise erkek için boşalmadır. Boşalma dürtüsü başladığında beyin omurga aracılığıyla bedenin gerekli bölgelerindeki adelelere kasılarak spermi dışarı atmaları konusunda komut verir. Erkek bu süreci durdurduğunda beyin ile beden arasındaki iletişim bozukluğu hem bedene hem de zihine zarar verir. Bu nedenle eğer ileri düzey çalışma yapmayan bir erkekseniz sevişmenin sonucunda boşalmalısınız. Boşalma, özellikle bazı dönemlerde erkek için zararlıdır. Örneğin cinsel enerjinizi korumanızı gerektiren bir spiritüel çalışma yapıyorsanız, hastaysanız, iklim koşulları zorluysa ve benzeri durumlarda cinsel enerjinizi korumanız ve bunun için de sevişmemeniz daha doğrudur. Enerjisini geliştirmek için, 100 gün çalışması gibi doğru bir çalışması yapan bir kadının normal bir cinsel ilişkide orgazma ulaşmasında bir sorun yoktur. Kadınlar normal bir orgazmda enerji yitirmezler. Bununla birlikte kadının vajinal sıvıları ile birlikte boşalmasına neden olan büyük orgazmları tıpkı erkekte olduğu gibi kadında da enerji kaybına neden olacağından bu tür güçlü orgazmlardan uzak durması gerekmektedir.

Kadın ile erkek cinsel ilişki sırasında enerjilerini birbirlerinin bedeninde dönüştürebilir, bu sayede bir tür aydınlanma durumu ya da kozmik orgazm yaşayabilirler.

Doğru; ancak yalnızca yöntemi bilindiğinde ve o seviyeye ulaşıldığında.

Erkeğin cinsel ilişki sırasında enerji kaybetmemesi için bir kaç yöntem bulunmaktadır. Bunlardan ilki, erkeğin cinsel birleşme öncesinde enerjisini kalp civarında bulunan orta enerji merkezine çekmesidir. Bunu başardığında sperm yitirse bile cinsel enerji yitirmeyecektir. Fakat bunu başarabilmek için uygun bir eğitim almış olması gerekmektedir. Erkeğin enerji yitirmemesinin bir diğer yolu da alt enerji merkezinin enerjiyi geriye emecek kadar güçlenmesidir. Fakat bu oldukça ileri bir aşamadır. Bu aşamadaki erkekler cinsel organları ile karşılarındaki kadının de enerjisini çekebilir hale gelirler. Bu tür bir becerinin testi çoğunlukla şu şekilde yapılmaktadır: Erkek, cinsel organını sıvı dolu bir kabın içine sokmakta ve cinsel organı ile kabın içindeki sıvının tamamını çekmektedir. Bu, her ne kadar gözönünde canlandırıldığında komik gibi görünse de klasik sınavlardan bir tanesidir. Bunu başaran bir erkek alt kaslarının ve bedeninin alt kısmındaki enerjinin gücünü gösterir. Bu güç arttıkça cinsel enerji de artar, alt enerji merkezleri güçlenir, cinsel ilişki sırasında enerji kaybı durur; ve hepsinden önemlisi de aynı yeteneği geliştirmiş olan bir kadın ile erkek birbirlerinin bedenindeki enerjiyi karşılıklı olarak bedenlerinde döndürebilirler. Eğer bu yetenek taraflardan yalnızca birinde varsa, enerjisinin gücüne bağlı olarak belli bir sürede karşısındaki insanın enerjisini bir tür vampir gibi emip onu enerjisiz bırakabilir.

Bu düzeye ulaşmış bir insan için cinsellik ve orgazm bilinen anlamda önemini yitirir ve her cinsel birleşme bir tür samadhi ya da aydınlanma deneyimi gibi yaşanır.

Spiritüel gerçekliğe ulaşmış insanlar cinsellikten uzak bir hayat yaşarlar.

Yanlış. Spiritüel gerçekliğin ileri seviyelerine ulaşmış pek çok insan halen keyifli bir cinsel yaşam sürmektedirler. Kişinin spiritüel gelişimi onun sevişmesine ya da sevişmemesine bağlı değildir. Hatta Tantra ya da Beyaz Kaplanlar gibi bazı spiritüel gelişim ekollerinde, bu yolda ilerlemek için cinsellik çok yoğun bir şekilde kullanılır. Ruhsal gelişim enerji ile yakından ilişkilidir ve enerji de zihinsel huzurumuzla yakından ilişkilidir. Bu nedenle cinsellikten uzak durmak bir insan için daha huzurlu, tek eşli ya da çok eşli olmak bir başka insan için daha huzurlu olabilir. Bunlar kesin ve değişmez durumlar değildir. Nasıl ki spiritüel gelişim için vejetaryen olmak bir zorunluluk değilse, hatta çoğu durumda spiritüel gelişime zarar veriyorsa, aynı şekilde spiritüel gelişim için cinsellikten uzak durmak da bir zorunluluk değildir hatta çoğu durumda zararlı bile olabilir.

Spiritüel cinsellik ile ilgili doğru bilinen pek çok yanlış; bunların ötesinde spiritüel cinsellik ile ilgili bilinmeyen pek çok gerçek de bulunmaktadır. Cinsellik bu boyutta yaşamın olması için kaçınılmaz bir gereksinimdir. Bu hayat ise ruhumuzun hızlı evrimleşmesi için anne ve babalarımız tarafında bizlere verilmiş büyük bir armağandır. Nasıl ki bize bu armağanı verdikleri için onları suçlayamazsak, cinselliği de ruhsal gelişimin karşısında bir yerlerde göremeyiz. Cinsellik o kadar büyük bir güçtür ki, baskı altına alınmaya kalktığında, tıpkı suyun içine batırmaya çalıştığınız bir top gibi bir süre orada kalır ve onu daha derine ittikçe daha yukarıya fırlar. Bu nedenle dini baskıların geçerli olduğu pek çok rejim, ne yazık ki aynı zamanda cinselliğe bağlı suçların ve cinsel sapkınlığın o derecede arttığı rejimlerdir. Yine tatmin edilmeyen ve yanlış yaklaşılan bir cinsellik insanları dışarıda güç aramaya ve kontrol ettileri alanı baskı altına almaya itebilir. Doğru cinsellik, kesinlikle spiritüel gelişim için bir zemin hazırlamakta ve insanlara en önemli şeylerden bir tanesi olan sevgiyi deneyimleme olanağı tanımaktadır.

Spiritüel cinsellik konusunda yazılabilecek çok şey olmasına karşın, bu yazının yalnızca bir dergi yazısı olduğunu ve bir yerlerde durmam gerektiğini hatırlatmak zorunda kaldım sık sık kendime. Bu nedenle de yazılandan çok daha fazlası yazılmadan kaldı. Öyleyse diğer bir çok konuda da yapmamız gereken şeyi yapalım bu konuda da: kendimizi doğal halimize getirelim önce. İyi amaçla bile olsa müdahale etmeyelim ona. Doğal yolu izleyelim. Ardından gelişime buradan başlayalım. Spiritüel yolda ilerlemeye niyetlenen bir insan nasıl ki her alanda önce en doğal haline ulaşmak zorundaysa, bırakalım cinsellikte de en doğal haline ulaşsın önce. Burada kendini doğal bir şekilde ifade etsin. Ondan sonrası için bir yol bulunacaktır elbette.