Sorumluluğumuzun sınırlarını bir kez çizdiğimizde,
Görevimiz olan şeylerin tüm mesuliyetini üstlenir ve olmayanları bırakırız
Böylelikle, diğerlerini desteklemekten daha büyük keyif alır ve
Daha uyumlu, işbirliğine dayalı ilişkiler yaratırız

Salim bir kafa istiyorsanız,

kâinatın genel müdürlüğünden istifa ediniz.

                           –Larry Eisenberg

“Birlikteyken ayaktayız, bölünürsek yıkılırız… Bir elin nesi var iki elin sesi var… Hiç kimse hepimizden daha akıllı değil…” Bu ilke pek çok şekilde ifade edilmiştir, ama her bir ifade aynı düşünceyi anlatır: Birlikte çalışarak, bir gökdelen inşa etmek veya bir oyun sahnelemek gibi ortak bir çaba harcanmaksızın yapılması çok zor hatta imkansız işlerin üstesinden gelebiliriz.

İnsanların farklı sorumluluk seviyelerinde birlikte çalıştıkları her işte, bazı insanlar daha görünür olacaktır; fakat bu insanlar, tüm çabalarının onlar olmadan sonuçsuz kalacağı diğer insanlar tarafından desteklenmektedirler. Müzik teknisyenleri olmadan bir rock yıldızı ne yapabilir? Şirket veya Yönetim Kurulu başkanları iyi çalışan sekreterleri olmadan şirketi yönetebilir mi?  Politikada ya da sanayide başaranlar yükseldiğinde, kuruluşlarının temelini oluşturan diğerleri tarafından destekleniyorlardır.

Aileler, şirketler veya imparatorluklar sınırları içindeki işbirliğinin ve sorumluluğun kalitesine ve seviyesine bağlı olarak yükselir ya da düşer. Bireysel düzeyde, insanlar olarak yaptığımız işlerdeki fonksiyonelliğimiz, büyük ölçüde içsel işbirliği anlayışımıza bağlıdır.

Diğerlerine yardım edebilmemiz için, öncelikle içsel evimizi düzene sokmak için kendimize yardım etmemiz ve birbirleriyle çelişen alt kişiliklerimiz arasında uzlaşma sağlamamız gerekir: birbirine karşıt gibi ya da çitin farklı taraflarındaymış gibi görünen tüm kimlikler, inançlar, değerler ve fikirler arasında… Hatta bunu yaparken beynimizin sağ ve sol yarımküreleri arasında aktif bir işbirliği sağlamalıyız. Uyuma ulaşabilmek için de önce, uyumun nelerden oluştuğunun– kafa karıştıran, ya../ya, evet/hayır, yapmalıydım/yapmamalıydım gibi ifadeler – farkına varmamız gerekir çünkü her karar kendi avantajları ve dezavantajlarını içinde barındırır. “Parçalarımızı” uyumlu hale getirmeye yarayan pek çok yaklaşım bulunmaktadır; Alt kişilik çalışmaları, Sesli Diyaloglar, Nörolinguistik Programlama (NLP), Simya Hipnoterapisi ve beynin iki yarımküresini bütünleştirmeye yardımcı olan diğer eğitim metotları gibi…

 

Kendimizle, başkalarıyla ve kendi şartlarımızla olan ilişkilerimizde, denge noktamızı keşfetmemiz, kendimize has sorumluluk düzeyinin sınırlarını belirlememiz ve şekillendirmemiz; değerlerimizin, ihtiyaçlarımızın ve önceliklerimizin ailelerimizinkilerden, kardeşlerimizinkilerden, eşlerimizinkilerden ve diğer kişilerinkinden çok daha değişik olabileceğini fark etmemiz gerekir.

Diğer insanları desteklemek, onlara hizmet vermek ve yardım etmek konusunda güçlü bir güdü hissedenlerimiz, verme isteği ile, bazen işbirliğinde o kadar aşırıya kaçarız ki, bu hem bizi hem de hizmet verdiklerimizi zayıflatır. Bazı uç durumlarda, bu aşırı yardım eğilimi, kendimizi başkalarının hayatlarına obsesif biçimde odaklanarak kaybettiğimiz, karşılığında almadan yalnızca dışarı saçtığımız, birine karşı aşırı bağımlılık noktasına kadar gider. Aşırı bağımlılık gösteren insanlar, diğerlerinin hayatıyla ilgili bir ebeveynin, arkadaşın veya çalışanın normal görevlerinin çok daha ötesine geçen bir sorumluluk yüklenirler. Değerlerini, öz-değerlerini hatta kendi kişiliklerini; diğer insanlara yardım edebilme becerileriyle, her zaman kendilerininkinden önce başkalarının ihtiyaçlarına odaklanmalarıyla ölçerler. Bu, bir tür paspas, hatta köle rolü oynamaktan başka bir şey değildir. 

Aşırı bağımlılığın özünde yatan aşırı işbirliği duygusu, bozulmuş veya abartılmış bir sorumluluk hissine işaret eder ve bizi, diğerlerinin davranışlarının sonuçlarından ders almalarına izin vermek yerine, onların hatalarını düzeltmeye çalışmaya yöneltir. 

Diğer insanlarla aşırı bir işbirliğine gitmemiz durumunda, onlar bundan pek yakınmayacaklardır. “Sen de çok yumuşaksın!” gibi sözleri onlardan nadiren duyarız. Ancak, kısa bir zaman sonra fark ederiz ki zihnimizin sarkacı aşırı işbirliğine doğru fazlaca salındığında nihayetinde ters yöne doğru da salınacaktır: az işbirliğine doğru… bu dönüşüm birkaç gün de sürebilir; haftalar, aylar hatta yıllar boyu da. Ama er ya da geç gerçekleşir.

Gerekenden az işbirliği durumunda da, duygusal olarak geri çekilirken konuya bütünüyle gireriz. Bu, düzeltilmemesi durumunda bir ilişkinin ölümüne sebep olabilir.

Neyse ki, travmatik ya da kronik işbirliği konularından muzdarip ilişkiler de kurtarılabilir veya bazı durumlarda canlandırılabilir. “Mucize”ye giden yol, vermek ile almak arasında yeni bir denge kurmak ve müşterek destekleyici bir ilişki oluşturmaktan geçer. Açık iletişim, sorumluluğun daha eşit paylaştırılmasını ve bağımlılığa eğilimli kişilerin omuzlarındaki psikolojik yükün kaldırılmasını sağlayabilir. Ancak, yeni bir denge oluşturmadaki sorumluluğun büyüğü, yine bu tip eğilimleri olanlarda kalacaktır.

Sorumluluğun arzu edilen bir nitelik gibi görünmesine rağmen, aşırı derecede sorumlu hisseden –aşırı derecede yardım etme isteği içinde olan bazılarımız, tavırlarını ve hareketlerini değiştirmeye, doğru bir işbirliği ve dengelenmiş sorumluluk durumuna ulaşabilmek için kendi denge noktalarını bulmaya ihtiyaç duyar.

Güçlü bir işbirliği ve destek, bazen diğer insanları işlerini kendilerinin yapmaları yönünde cesaretlendirmek ve güçlendirmek anlamına gelebilir. En iyi yardım çoğu zaman doğru taleplerde bulunabilmek demektir.

Sorumluluk Kuralı, kendi rahatlık alanımızı bulmanın, buna saygı duymanın ve bu alan içinde çalışmanın değeri ve gerekliliği hakkında önemli bir hatırlatmadır. Bir bakıma hepimiz burada kendi rahatlık alanımızı genişletmek için bulunmaktayız –onu yok saymak için değil. Bu kural bize kendi içsel değerlerimize saygı duymayı ve kendi denge noktamızı bulmayı hatırlatır.

Rosalyn ve Tanya örneğini ele alalım: her ikisi de iki genç çocuk sahibi birer anne. Hem Rosalyn hem de Tanya önceden San Francisco’da reklam müdürü olarak görev yapıyorlardı. Rosalyn, kariyerine ara vererek, evinde çocuklarıyla birlikte olmaya kararı aldı. Diğer taraftan Tanya ise, çalışmaya devam etti ve o işteyken çocuklarıyla ilgilenecek iyi bir dadı buldu. Rosalyn ve Tanya farklı tercihler yaptılar. Buradaki konu şu: İkisi de gerçekten istedikleri şeyi değil, “yapmak zorunda” olduklarını hissettikleri şeyi seçtiler.

Rosalyn evde kendini hedeflerine ulaşamamış hissetmesine rağmen, “iyi bir anne” olmak için tüm gün çocuklarıyla birlikte kalmaları gerektiğine inanıyordu. Tanya ise her gün çocuklarından ayrılmaktan nefret ediyor, ama “eşit fırsatlar”a sahip “modern bir kadın” olmak istiyordu; kendi annesi gibi “eve bağlanmış” değil…

Her iki kadın da, bir bakıma, kendi ihtiyaçlarına kulak vermek yerine, bir başkasının ne olmaları ve ne yapmaları “gerektiği” konusundaki inançlarına ve düşüncelerine aşırı derecede bağımlılık göstermekteydiler. Neyse ki, her ikisi de şu anda kendilerine iyi gelen denge noktasını bulmayı başardılar. Tanya evden çalışmanın bir yolunu buldu –böylece çocuklarını daha çok görebilecekti. Rosalyn ise ofise geri döndü –artık yarı-zamanlı çalışıyor ve bunu seviyordu. Böylelikle diğer ihtiyaçları da karşılandığı için, çocuklarıyla geçirdiği zamanın değerini daha iyi anlıyordu.

Sorumluluk Kuralı’nı uygulayarak diğerlerini destekleriz, aynı zamanda da destek almayı kabul ederiz; bu ikisi arasında bir denge kurarız. Yapmamız veya olmamız gerektiğini düşündüğümüz şey ile, kalbimizin gerçekten istediği şey arasındaki farkı buluruz. Kendimiz için iyi olduğunu hissettiğimiz şeyi yaparız. Eğer kendimizi iyi hissetmiyorsak, duygularımızı açıklar ve uzlaşmaya gideriz: “Bu kadarını ben yapacağım, ama kalanını da sen yapmalısın”. Sorumluluğun kalbi ve işbirliğinin ruhu budur.

Aşağıdaki egzersizler, Sorumluluk Kuralını doğrudan deneyimlemenize ve uygulamanıza yardımcı olabilir.

 

Sorumluluğu Deneyimleme

Kendimize ve diğerlerine karşı dengeli bir sorumluluk hissi geliştirebilmemiz ve gerçek işbirliğine ulaşabilmemiz için, öncelikle bunu kendi içimizde deneyimlememiz gerekir. Bu görsel egzersiz bilinçaltımızı çalıştırarak, çelişen yönlerimizi uyumlulaştırmayı sağlar. Biraz pratik ile, bu bir ya da iki dakika sürer. Bu egzersiz, ihtilafların çözümü konusunda da değerli pratik bilgiler vermekte ve diğerleri ile dengeli ve ortak fayda sağlayan uzlaşmalara varabilmek için iyi bir model oluşturmaktadır. 

1. Dünyada veya evrende sakin ve özel bir yer hayal edin. Bu, dağların yükseklerinde bir yayla, gizli bir vadi veya sessiz bir çimenlik –sizin kendi özel iç alanınız olabilir.

2. Burada bir masa ve her iki kenarında birer sandalye bulunduğunu hayal edin.

3. Size ait iki karşıt yönü, kendilerini açığa çıkarmaya ve masanın etrafına geçip karşı karşıya oturmaya davet edin. Davet edecekleriniz; beyninizi temsil eden bir bölüm ve vücudunuzu temsil eden bir bölüm, sevdiğiniz bir yönünüz veya sevmediğiniz bir yönünüz, geçmişten bir parça ve gelecekten bir parça ya da hüküm verici yanınız ve affedici yanınız olabilir. Duygularınızın karışık olduğu veya iki yöne bölündüğünüzü hissettiğiniz her zaman, bu duyguları yansıtan iki ayrı tarafa ulaşabilirsiniz.

4. Her bir tarafa, sizin için ne gibi bir olumlu sonuç ya da niyet sunduğunu sorun. Bir tarafınız olumsuz gibi görünse de, bilinçaltınızın her yönünün bir varolma sebebi olduğuna ve bütüne hizmet etmek için elinden gelenin en iyisini yaptığına inanın.

5. Her bir taraf  aklınızın gözünde belireceğinden, onun neye benzediğini, nasıl hareket ettiğini, oturup kalktığını ve nasıl davrandığını not edin. Her ikisi de masaya oturduğunda, birbirleriyle nasıl ilişki kurduklarını gözlemleyin.

6. Her iki taraftan da gelecekte birlikte çalışabilmeleri için bir işbirliği, uyum ve iletişim alanı bulana kadar kendilerini ifade etmelerini isteyin. 

7. Tamamlandığını hissettiğinizde onlara teşekkür edin, vedalaşın ve buluşmalarından keyif almaları için onları yalnız bırakın.

Sorumluluk Kuralının Uygulanması

1.      Biri sizden yapmanızı istediğinde, sizin de yapmayı isteyeceğiniz şeylerden veya yapmayı istemeyeceğiniz şeylerden oluşan kısa bir liste yapın. Çizgiyi nerede çekiyorsunuz ve neden?

2.      Evde veya işyerinde diğerleri için yaparken kendinizi rahat hissettiğiniz ve rahat hissetmediğiniz şeylerden oluşan bir liste yapın.

–  Bu işlerin ne kadarını yapmaya devam ediyorsunuz ve neden?

–  Çocuklarınız, eşiniz veya yakınlarınız için bir şeyler yapar ve sonra bundan şikayet eder misiniz?

-Diğer yetişkinlerin hatalarından veya yaşamlarından kendinizi sorumlu hisseder misiniz?

       3.  Yaşamınızda aşırı derecede sorumluluk hissettiğiniz, aşırı derecede yardım etme eğilimine girdiğiniz ya da kırgınlıkla geri çekildiğiniz alanları kısaca gözden geçirin. Eğer kendinizi sömürülmüş veya takdir edilmemiş gibi hissetseydiniz –ıstırap çeken biri ya da bir paspas gibi- yaşamınızda daha iyi bir denge noktası bulmak için neler yapardınız?

© Dan Millman  (Life You Were Born To Live‘den alınmıştır…)

Konuk Yazar