Onca bilgi, eğitim, seminer, çalışma… ortalık sakinken karşılıklı birbirimize anlatıp o an kendimizi tatmin etmemiz için mi? Yoksa gerçekten hayatı algılayışımızı genişletmek için mi? Hemen her toplumsal olaydan sonra görünen sahne şu ki gani gani bilgiler yerini korku, panik, nefret ve bilumum negatif söylem gırla gidiyor. Hadi “bilmeyenler” bunu yapıyor da “bilenler” daha doğrusunu “bildiğini iddia edenler” bu hallerini nasıl açıklıyorlar? Biz bu bilgileri cidden kendi ruhsal masturbasyonlarımız için mi öğreniyoruz, yoksa gerçekten ihtiyacımız olan anlarda kullanmak için mi? Eğer ikincisi diyorsak kendimizi cidden gözden geçirmemiz gerekiyor sanki…

Şunu elbette anlarım. Tependen uçaklar geçerken, patlama ve silah sesleri çevrendeyken insan haliyle korkuyor. Sakin sakin durmak mümkün olamayabiliyor. Fakat korkmana rağmen içinde bir yerine çapa atabiliyor musun? Yaradan’a “Her yer sensen eğer ve bunu yaşıyorsak, sen bilirsin, sana güvenir, sana sığınırım” güvenini gösterebiliyor musun? Titremene rağmen kalbini açabiliyor musun o anda?

Hadi tamam o anda olmadı bu. Ertesi gün de travma sonrası stres yaşıyorsun. Ama en azından birkaç gün sonra geriye dönüp bu süreçte nelere daha farklı bakabileceğini gözlemleyebiliyor musun? Bilincini ve algını daha genişletebilecek potansiyelleri fark edebiliyor musun? Bir sonraki sefer için gereken mesajı alabiliyor musun?

Gerçekten bu bilgiler ne için? Hangi zamanlar için?

Ayrıca hadi size bir “spiritüel” bilgi daha:

Her birimiz dünyadaki bu kimliğimizi seçmeden önce neler yaşayacağımızı inceledik. Nasıl bir dönemde yaşayacağımızı, nasıl olaylarla karşılaşabileceğimizi gördük ve dedik ki “Evet, ben bu karaktere talibim. Ben Hasan Çeliktaş olarak geleceğim dünyaya…” Sonra bize sordular birkaç kere “Emin misin?” diye… Dedik ki “Evet!” “Dünyanın ne kadar zorlu bir oyun alanı olduğunu biliyorsun. Yaşadığın dönemde de bu zorluklar olacak. Emin misin?” diye yinelediler. Biz dedik ki “Evet!” Çünkü biliyorduk ki ruhumuza asla bir şey olmaz ve bu süreçte kazanacaklarımız çok fazla…

Biz tüm bunları bilerek ve isteyerek ve kabul ederek geldik. Şimdi Yaradan bize haksızlık ediyormuş gibi davranmamız niye?

Yine bir “spiritüel” bilgi daha… Bunlar benim inandıklarım, sizi hiç enterese etmeyebilir, belki tamamıyla yanlışımdır ya da doğruyumdur bilemiyorum. Bu sadece benim inancım…

Daha önce sayısız kere dünyaya ve diğer gezegenlere geldik. Bugünlerden daha da zorlu olayların içinde yer aldık, hem de öyle böyle değil. Hatta bir zamanlar hepimiz birbirinden karanlık roller de oynadık. Yarına ayrılırsak da bu dünyadan, en fazla bir kere daha ölmüş olacak bedenimiz ve bir kimliğimizle daha vedalaşacağız. Bunu söylüyorum, elbette elinde palayla beni doğramaya gelen bir adamdan korkarım. Ama öleceksem de ruhum değil, sadece bedenime olacak olan… Benim yolculuğum yine devam edecek…

Nitekim bundan birkaç gün önce uçaktayken, uçak irtifa kaybetti bir an. Tabii herkes panik. Koltuğuma yaslandım ve “Yanına gelmemi istiyorsan ve bu şekilde olacaksa kabul ediyorum.” deyip teslim ettim kendimi. Uçak yoluna devam etti, ama içime büyük bir dinginlik vardı. Şu anda da kendimi “ölü” kabul ediyorum aslında. Çünkü dünyevi varlığımı teslim ettim o anda… Yaşıyorsam da kendimi bırakabildiğim ölçüde bırakacağım Yaradan’a… Aksın benden olduğu gibi dünyaya diye…

Benim şu anki hislerim böyle… Elbette Türkiye’m için söylemek istediklerim de var ama onlar da bir sonraki sefere… 🙂

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...