Bu ramazan benim için çok özel. Hayatımda yıllar sonra ilk kez evimde, kendimle başbaşayım. Bütüne hizmet etmek üzere kendi işimi yapmayı seçtiğim için bilinen anlamıyla mesai saatlerinde işe gitmem gerekmiyor. Mesaimi beni iç huzura ulaştıran üretimler ile gerçekleştiriyorum; şuanda bu yazıyı yazmak gibi. Bu nedenle oruçlu olduğum zamanın çoğunu namaz ve zikirle, yüksek bilince yaklaştıran okumalar, araştırmalar, yoga ve nefes pratikleri, bilinçli farkındalık uygulamaları ve tefekkürle geçiriyorum. Hayatımda ilk kez kendi halimde bir inziva içindeyim. Ve görüyorum ki; Allah’a yaklaştıran tüm aktiviteler kalpten bir adanmışlıkla ve duygu, düşünce, davranış bütünlüğünde yapıldığında ibadete dönüşüyorlar. Ve anlıyorum ki; ibadet içindeki ben o ilahi Aşk içinde nasıl bir tutum sergiliyorsa dünyasal Aşk’ta da ancak bu potansiyeli ortaya koyabiliyor. Aşağıda okuyacakların, bir sabah ezanını dinlerken içimde yakınlığın, samimiyetin, neşenin, hafifliğin ve coşkunlukla harekete geçme isteğinin uyanmasının ardından tefekkür ile bunun uzun zamandır hasret kalınan bir sevgilinin çağrısını andırdığını idrak etmemdendir. 

Eninde sonunda insan, Allah’a gösterdiği teslimiyet kadar teslim olabiliyor sevgilisine. Hatta belki o kadar bile değil…

Allah’ın lütfunu kabul edebildiği kadar alıcı olabiliyor sevgilisine. Hatta belki o kadar bile değil…

Allah’a gösterdiği özen kadar özenli davranıyor sevgilisine. Hatta belki o kadar bile değil…

Ezan bir davetse sevgiliden ve ben ezan okunduğunda Allah’ın davetine icabeti geciktiriyorsam, sevgiliye kavuşmak için niyetimi netleştirememiş olduğumu kabul edebilirim.

Kutsal davete icabet etsem ama (mesela en sevdiğim dizi kaçmasın diye) çok hızlı kılıp namaz işini aradan çıkardığımda kendimi sadık ama maalesef özensiz bir sevgili olarak tanımlayabilirim.

Allah korusun ki O’nun davetini duyamıyorsam yada duyup gözardı ediyorsam maalesef henüz kendi kendime, özüme, içimdeki sevgiliye dair herhangi bir farkındalığım olmadığını ve dolayısıyla bu yarım kalmış hal içinde dünyasal bir ilişki içinde tamamlanma ihtimalim olmayacağını düşünebilirim.

Yücelerin yücesi ilahi Aşk ile olan ilişkim, ibadeti algılayış ve ona yaklaşım biçimim; dünyasal sevgili ile olan ilişkimi ve dünyasal aşkı deneyimleme biçimimi anlatıyor. Çünkü dışarıda deneyimlediğim tüm aşklar sadece kendimden kendime olan bu Aşk’ın birer yansıması. Hepimiz birer aşık olarak doğduk ve bu aşk deneyiminin zirvesine ulaşmak belki de hayatlarımızın nihai amacı. İçimizde saklı kalmış olan aşığın potansiyeline uyanmak, evrenin zamanına uyumlanmak ve doğru zamanda doğru yerde olmak için tek yapmamız gereken çağrıya kulak vermek. Özümüzden gelen Aşk’ın çağrısına…

Aşk’ın Muhabbetini bekletiyorsan, O’nu geri çeviriyorsan, ateşlere atlamayı göze alamıyorsan, niyetinden cayıp yoldan dönüyorsan, muhabbette eriyip kaybolamıyorsan, bırakmıyorsan sen sandıklarını alevlere ve hiç olamıyorsan, hizalanamıyorsan tüm bedeninle, aklınla, duygularınla… ‘Semi’allahu limen hamideh’ derken sevgilinin seni duyduğunu hissetmiyorsan… Sen nasıl bir aşıksın?

Davet ondan… Duyan da O, duyulan da… Seven de O, sevilen de…

Sen nasıl bir aşıksın?