Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Sevgili Cem, “The Wise”ın ikinci yaşına girdik ve bu yaşımızın kapak konusu olarak da renkli bir konuyu seçtik: Spiritüellik ve cinsellik. Senin bu konuda yazılmış kitapların var ve nice güzel bilgiler alabileceğimizi düşünüyorum senden. Önce doğrudan şu soruyla başlayayım: Seksin senin için anlamı ne?

Cem Şen
Üremek.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
!!!!!

Cem Şen
Evet! Bilirsin beni. Konunun özünü söylemeyi severim.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Üremek mi? Bu kadar basit mi yani? Hani kundalinin yükselmesi, tanrısallığa ulaşma, aşkın paylaşımı vs.? Tamamiyle hayvani bir güdüye inmiş olmadı mı sanki?

Cem Şen
Ben bu konuda eğitim aldım Hasan. Eğitim deyince çoğu insanın akına gelebilecek şeyleri biliyor ve hayal güçlerine gülümseyerek devam ediyorum. Bu konuda, doğru düzgün eğitim almış herkes çok iyi bilir ki, en ileri düzey cinsel tekniklerin tek amacı vardır: Seks dürtüsünü sonlandırmak. Hasan bu konuda çiçekli böcekli şeyler söylememi ister misin yoksa başka bir şey mi sormayı tercih edersin?

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Neyse onu duymak istiyorum. Çünkü merak ediyorum spiritüel yolculukta bir süre sonra insanlar aseksüelleşmeye başlıyorlar. Bunun sebebi nedir?

Cem Şen
Peki o zaman açıklamaya çalışayım Hasan. İlk olarak şunu anlaman lazım: her tür iradi eylem beraberinde bir gerilim yaratır. Bu gerilimler, farkındalığın eksikliği sebebiyle başka duygularla karıştırılır. Örneğin, bundan bir süre önce Kalp Yolu inzivası için Kaz Dağları’ndan öğrencilerimle buluşmaya giderken, kendi aracımla seyahat ediyordum. Yolda arabalı vapurla Çanakkale’ye geldiğimde, Aynalı Çarşı civarında fırınlanmış peynir tatlısı aşermeye başladım. O kadar büyük bir arzu ki ağzımda peynirin tadını bile hissediyordum. Aynalı Çarşı yakınında yaşlı bir usta vardır. En iyi peynir tatlısını o yapar. Acaba ileriden mi dönsem diye düşünürken, farkındalığım imdadıma yetişti. Kendi kendime şu soruları yönelttim: Aç mısın? Hayır. Arabalı vapurda tost yedim (gerçi bir şeye benzemiyordu ama doydum). Peki şekere ihtiyacın mı var? Hayır tabii ki. Bir insanın şekere ihtiyaç duyması, karbona ihtiyaç duyması kadar imkansız. Kaldı ki aç olmadığım için zaten şekere ihtiyaç da duyamam. Peki bu istek ne?

Sence böyle bir istek nereden gelebilir Hasan?

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Ona ihtiyacın varmış inancından…

Cem Şen
Şöyle sorayım o zaman: Susurluk desem insanın aklına ne gelir?

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Kaynanam.  (Talia’nın ailesi Susurluk’lu da…) Tabii ki tost ve ayran…

Cem Şen
Evet  Tost ve ayran gelir. Çanakkale, Aynalı Çarşı deyince de bazılarımızın aklına peynir tatlısı gelir. Çok ilginçtir, bizler arzuların kendimizden, bedenimizden ve zihnimizden kaynaklandığını sanırız; oysa arzular koşullardan kaynaklanır.

Orada hissettiğim aşerme düzeyindeki manasız peynir tatlısı yeme arzusu aslında sadece o koşulların bir uzantısıydı o kadar. Bu tür durumlarda yaptığım şeyi yaptım: 1. Düşüncenin kendisini (peynir tatlısı yemeli ya da yememeliyim) düşünmeyi bıraktım ki bu sayede düşünce güçlenecek enerjiyi bulamasın; 2. Bu düşüncenin bedenimin neresinde gerilim yarattığını gözlemledim. Eğer doğru gözlemleme ve gevşeme tekniğini biliyorsan ve bu konuda deneyim kazacak kadar meditatif çalışma yaptıysan, tüm düşüncelerin, kendilerini ARZU olarak hissetmene sebep olacak bir GERİLİM yarattıklarını anlayabilirsin. Bu GERİLİM doğru yöntemle bulunup gevşetildiğinde, beraberinde ARZU ve onu yaratan DÜŞÜNCE de ortadan kalkar.

Senin anlayacağın en temelde tüm düşünceler, şu ya da bu türden bir arzu yaratırlar ve bu arzu, gerilimle özdeşleştiği için bir şekilde gevşetilmeye ihtiyaç duyar. SEKS en ciddi gerilimlerden, yani arzulardan bir tanesidir. Koşullarca şartlanır, düşüncelerle belirir, düşünme aracılığıyla ARZUYA ve GERİLİME dönüşür. Bu süreci bilmeyen insanlar da ona en kabasından ve en ilahisinden anlamlar yükler. Ruhsal yolda ilerlemek aynı zamanda gerilimden de belli bir ölçüde arınmak demek olduğu için, beraberinde düşünceler ve arzular da ortadan kalkar. İşte dışarıdan aseksüellik gibi görünen budur.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Şimdi olayımız seksten bir an peynir tatlısına gitti geldi. Ben yine ana rotadan sorayım. Karşında seni müthiş etkileyen bir kadın var. Hani bazen öyle anlar olur ki karşındakiyle öyle tutar frekansın ve elle tutulacak kadar yoğunlaşma hissedersin onunla aranda cinsel anlamda. Kalbinin ritmi hızlanır, hele bir de karşıdan da bu sinyaller geldiğinde hepten coşarsın. Şimdi böyle bir durumda nasıl bir gevşeme ve gerilim boşaltma olabilir ki rahatlatsın seni. Bir de genelde bu yanlış anlaşılır ve seks bu yüzden binlerce yıldır kötü görünür. Bu istekler bastırılmaya çalışılır, kaçılmak istenir ve daha da beter patlarlar sonunda. Senin söylediğin buralara uzanabilecek bir süreç. Bu yüzden cidden daha çok açıklanması gerekiyor. Tüm insanlık tarihi bu yanlış anlaşılma üzerine gelişti nerdeyse.

Cem Şen
Evet. İlk olarak gerçek anlamda manevi anlamda seksin yeri bir gelişim yöntemi olarak yok. Elbette Tantra ya da Taocu Seks dışarıdan bakıldığı zaman öyle görünür ama olayın aslı öyle değildir. Bunu belirttikten sonra sorunu daha net yanıtlayabilirim.

Cem Şen
Senin bu sorduğun sorunun aslında seks ile alakası yok. Eğer çok etkilendiğin bir kadından seks objesi olarak etkileniyorsan zaten Susurluk ayranı arzusu durumundasın. Yok eğer duygusal bir durumdan bahsediyorsan o zaman iş şu an seks arzusunun dışında bir yerde başka bir konu olur. İlk olarak bu ikisi arasında ayrımı ortaya koyalım. Bana tam olarak hangi soruyu sormak istersin: Süper seks deneyimi yaşamak için ne yapmak lazım diye mi sormak istersin yoksa anlamlı bir ilişki kurmak için seksin rolü nedir diye mi sormak istersin? Sorunu bir kez daha alabilir miyim?

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Aslında her ikisi de insanın aklını kurcalıyor. Şimdi tam erkek bilinciyle soracağım. Bizim kafamızda malum evlenilecek ve eğlenilecek kadın ayrımı vardır. Konu eğlenilecek kadınsa yani gelecekte bir ilişki düşünmeden o anlık eğlencelik istediğimiz bir kadınsa sorum süper seks denetimi yaşamak için ne yapmak lazım diye sorarım. Ama bir de çok etkilendiğim ve hayatımı geçirmek istediğim bir kadın varsa da sorum anlamlı bir ilişki kurmak için seksin rolü ne olur diye sorarım. Bende her iki soru da mevcut aynı anda.

Cem Şen
Anlıyorum. Dürüstlüğün için teşekkür ederim. Belki bu konuda bir kaç yıl önceki yanıtım başka olabilirdi ama şu an ulaştığım anlayış seviyesinden konuşursam cinsel arzu ve tatmin üzerine konuşmak benim için çok anlamsız. Sebebi çok basit: Kalıcı tatmin olanaksız. Bununla birlikte cinsel anlamda kelimenin gerçek anlamında yaşanabilecek en ileri düzeyde deneyim ancak ve ancak işin içine duyguların katılması ile başarılabilir. Duyguları kullanmayı bilemeyen bir insan için yaşanabilecek en yoğun deneyim, arzunun iki taraf için de artırılabilecek kadar artırılması, tatminin uzun süre gecikmesi, arzu çıldırtıcı boyuta geldiğinde ise haz ile tatmin arasındaki dengenin kontrol edilmesidir. Yani en yüksek ihtiyacın, sürekli olarak yetersiz karşılanması, artık arzu duygulara hasar verecek, insanın aklını çılgınlığın eşiğine getirecek seviyeye ulaştığında ise hayal gücünü serbest bırakmak ve bedenin ve hayal gücünün kendini her tür kısıtlamanın ötesinde serbest bırakmasını sağlamaktır. Çok zor bir şey değil. Bununla birlikte uyarıma kulak vermeni tavsiye ederim: Bu ne yazık ki çıkmaz sokaktır. Bu arada elbette, seks teknikleri, nefes teknikleri, dışarıdan kullanılacak yardımcılar vs. her zaman vardır. Bunlar amatörlere göredir. Konuya hakim olan insanın ihtiyaç duyduğu tek şey bedeni, zihni ve hayal gücüdür.

Cem Şen
İş duygusal konuya geldiğinde, elbette burada öncelikle bu konuda duygularımızdan emin olmamız gerekiyor. Söz konusu seks olduğunda işin içinde ender olarak şefkat ya da yeterli miktarda şefkat vardır. Bu da insanın içinde ciddi bir boşluğa sebep olur. Özellikle Taocu açıdan bakarsak, kalp ve böbrek arasındaki denge hasar alır. Duygusallık söz konusu ise o zaman şefkat daha baskındır. İlk olarak hissettiğinizin ne olduğuna karar verebilmek için belki bunu kontrol edebilirsiniz. Eğer kendinizi duygusal bir süreç içinde bulduysanız, bu durumda “karmik olan her şey gibi” (ki karmik olmayan bir şey yok gibidir), bu durumun da bir yakıtı vardır. Bu yakıt geçmiş yaşamlardan getirdiğiniz bir şey olabileceği gibi, bazen bu yaşamda oluşturduğunuz bir yakıt da olabilir. Yakıt derken bunu uygun koşullar gibi algılayabilirsin.

Cem Şen
Herhangi bir şeyin oluşması ve varlığını sürdürmesi için onu destekleyecek koşulların varlığına ihtiyaç vardır ve bu koşullar tümüyle bizim elimizde değildir. O nedenle duygusal ilişkilerimizin ne kadar süreceği, bundan neler öğreneceğimiz çoğunlukla koşulların ne şekilde oluştuğu ile ilgilidir. Bazen bir insanla bir araya gelmemizi sağlayan koşullar zaman içinde tükenir ya da değişir. Bu durumda aramızdaki mesele her neyse tamamlanmıştır ve artık bir arada kalmamız olanaksızlaşabilir.

Cem Şen
Burada karşımızdaki kişinin önemi ikinci derecededir. Belli türden bir karmik eylemin sonucunun deneyimlememiz için illa ki o kadınla ya da o adamla bir arada olmamız gerekmeyebilir; ancak kaçınılmaz olarak o adama ya da o kadına çok benzeyen bir insanla birlikte olmak zorundayızdır. Bazen birlikte olduğumuz insanla o karmanın sonuca ulaşmasını sağlamak o kadar imkansızlaşır ki o zaman o insandan ayrılırız ve o insana çok benzeyen ama o karmayı daha kolay sonuçlandırabileceğimiz başka bir insanla bir arada geliriz. Bu sebeple geçmişte ilişkimiz olan insanlar arasında belli bir benzerlik olur. Elbette geçmiş zamanlarda bir ilişkiden ayrılıp başka bir ilişki kurmak mümkün olmadığından bu karmayı bir sonraki hayata ya da hayatlarda tamamlamamız gerekirdi. Bugün daha şanslıyız. Eskiden üç dört yaşamda tamamladığımız karmik bir süreci bugün üç dört ilişkiyle tamamlayabiliyoruz. Elbette bu sözlerimden daldan dala atlamamızı gerekli gördüğüm ya da desteklediğim sonucuna varmamalısınız. Bazen (elbette her zaman değil) işler çok zorlaşsa da o karmayı ilişkinin içinde kalarak sonuçlandırmak daha iyi olabilir.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Aslında dediklerin cuk diye yerine oturdu. Mesela kendi hayatıma bakıyorum. Hayatımda etkili olmuş tüm kadınların pinkod rakamı 1. Hani bilmeyen okurlarımız için söyleyelim, bu bir nevi numeroloji gibi bir hesaptır ve herkesin temelde bir rakamı vardır doğum tarihine göre. Ben de hep 1 kadınlarıyla birlikte oluyorum. Bunu takip ettim ve vardığım yerlere bak: Hayatımda ilk defa karşı cins olarak tanıdığım kişi, yani kız kuzenimin pinkodu 1. Daha da ötesi annemin pinkodu 1. Ben de 9 olduğum için toplamda ilişki rakamlarımız 1 çıkıyor hepsiyle ve benim hayatımı etkileyen kadınlarla hep ilişkilerim zorlayıcı olmuştur. Ben de açıkçası artık yoruldum bundan ve bu paradigmanın değişmesini talep ediyorum. Söylediklerin bu yüzden etkileyici oldu benim için. Esasında tek gecelik görünen insanların bile hepsinin hayatımıza girme sebebi var bu durumda. Şöyle bir eşelediğinizde, hele ki numeroloji veya insanın pinkodu gibi tekniklere aşinaysanız, hepsinin ortak özelliklerini görebiliyorsunuz dehşet verici biçimde. Tekrarlayan bilgisayar programı gibi ve daha da beteri ka-ça-mı-yor-su-nuz! Mutlaka yeniden karşınıza çıkıyor. Mesela sadece aşkta da değil, benim bir de aslan burçlarıyla böyle bir karmam vardır, birinden kaçsam bile diğeri gelir. Peki bu noktada şunu sorayım. Tamamlanma ve bu tekrar sürecinden çıkışı nasıl başarabiliriz?

Cem Şen
Deneyimi boşa harcamayarak Hasan. İlk olarak suçlama döngüsünden kendini kurtarmalısın. Bunun karşılığı olarak suçlanmamayı beklemeyi bırakmalısın. Sen suçlamak, beklenti vs. gibi şeylerden kendini kurtarıp bu yaşadığın deneyimi, ne kadar acı ya da tatlı olsa da, tahammül edebileceğin kadar tahammül edip tam yaşamalısın. Bir deneyimden kaçmaya çalışmak intihar etmeye ya da birisini öldürmeye benzer. Tahmin edeceğin üzere deneyimi sonlandırmaz; hatta deneyimin şiddetini bile artırabilir. Bu nedenle elinizden geldiğince deneyimi direnmeden yaşamalı ve o deneyimi oluşturan koşulların kendini tüketmesini beklemelisiniz. Elbette bu bazı durumlarda mümkün olamaz. Fiziksel ya da duygusal şiddet görürüz mesela ve bu da bizi çok yıpratır. Bu tür durumlarda bazen ilişkiden bir çıkış aramak kaçınılmaz olur. O nedenle kimseye bir ilişkiden çıkmamasını söylemek doğru değildir ancak elimizden geldiğince o ilişki türü için koşulların tükenmesini sağlamak en doğrusudur. Peki koşullar en hızlı nasıl tükenir? Açıkçası sabırla. Tahammül en hızlı yöntemdir. Koşullar tükendiğinde artık kendimizi o tür bir ilişkiye çekilirken bulmayız. Başka bir ilişki türüne çekiliriz.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Peki diyelim bir ilişkide artık tahammül sınırlanın ötesine geçildi. Belki fiziksel şiddet de var ya da çok sıkı bir kısıtlama durumu. O kişiden bir şekilde ayrıldık. Bunun anlamı, yeniden aynı tarz bir ilişki daha yaşayacağımız mıdır?

Cem Şen
Bahsettiğin durumda bire bir aynı olmasa da eskiden ilişkide olduğun kişiye benzer bir insanla bir arada olacaksındır. Elbette aradaki farklar sana o insanı farklı gösterecektir. Hatta yaşayacağın olaylar bile farklıymış gibi gelecektir sana. Yine de aslında aynı deneyimi bu kez farklı bir şekilde yaşamaktasındır ve deneyimin kaldığı yerden, şüphesiz ki bazı farklarla da olsa, devam etmektedir. Eğer bu ayrılık, sizi bir araya getiren karmanın tükenmesinin sonucuysa o zaman işler biraz daha farklı olacaktır. Belki yine bir önceki ilişkinde birlikte olduğun insana benzer bir insanla birlikte olabilirsin ama bu kez, belki zorlukları azalmış bir türüyle birlikte olursun diyebilirim. Bu durumda artık zorluklar bitmiştir ve başka bir tür deneyim başlamıştır. Bu anlattığım duruma onlarca farklı örnekte tanık oldum. Kişilere aslında aynı tür insanlarla birlikte olduklarını gösterdiğimde ne kadar şaşırdıklarını görürüm hep. Aslında şaşıracak bir şey yok. Bu insan yaşamımızda, sahip olduğumuz nitelikler, belli bir tür deneyim yaşamamıza uygun olduğu için, bu deneyimi belli türde insanlarla yaşamaktan daha doğal bir şey olamaz. Aslında çoğu insana, özellikle de mutlu ilişkilere sahip olan pek çok insana biraz zihinsel berraklık kazandırdığımda, nihayetinde birlikte olacakları insanları aslında çocukluklarından beri, neredeyse fiziksel özellikleriyle her zaman bildiklerini fark ediyorlar. Bunun, bu konuyu bilmeyen bir insan için heyecan verici bir bilgi olabileceği tahmin ediyorum: Aslında bir şekilde kiminle birlikte olacağımızı bir düzeyde bilmekteyiz.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Peki bu noktada şunu sormak istiyorum: Eşruh diye bir kavram var mıdır sence? Ben hep şunu düşündüm, birden fazla hatta binlerce birlikte olabileceğimiz insan var bu gezegen üzerinde. O anda neyi kiminle yaşamamız gerekiyorsa onu çekiyoruz. Amma velakin bunların hepsinin ötesinde, gerçekten bir eşruhu var mıdır insanın? Hani benim diğer yarım diyebileceği?

Cem Şen
Hayır, Hasan öyle bir şey yok. Çok romantik bir fikir şüphesiz ama gerçek değil. Elbette, bu hayatta, hatta peşpeşe pek çok hayatta aynı insanla birlikte olmam mümkün. Bu hayattaki tüm koşullar benim belli bir insanla birlikte olmamı gerektirebilir. Bu insan bu hayatta benim çok büyük sevgi duyacağım bir insan olabilir ve ben henüz koşullar oluşmasa da sezgisel olarak onunla birlikte olacağımı bildiğim için onu arıyor olabilirim; benim için durum buydu örneğin. Bazen de bir önceki yaşamlardan birinde çok büyük sevgi duyduğum bir insanı ve o insanla olan yaşamımı anımsıyor olabilirim. Bu tür durumlarda umutsuzca yine bu aşkı ve bu insanı arayabilirim. Hatta bazen bu insanla bu hayatta bir araya bile gelebilirim. Aramızda tam olarak tükenmemiş bir şey vardır ama koşullar bir ilişki için uygun değildir. Bunlar ne yazık ki yaşamanın trajedileri olabilir. En ideal olanı elbette bir an önce yaşamın tüm trajedilerinin üzerindeki kalıcı mutluluğa ve bilgeliğe ulaşabilmek.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Peki geçmişteki azizleri, ermişleri, bilge insanları düşünelim. Neden bu insanlar hiç seks yapmazlardı veya bundan vazgeçmişlerdi gibi biliyoruz. Mesela Buddha, aydınlandıktan sonra hiç seks yapmadı mı? Eğer öyleyse muhtemelen bu bir oluş halinden ötürüdür. Öyle bir bilinç haline dönüşmüşlerdir ki artık ihtiyaçları yoktur. Amma velakin henüz bu bilinçte olmayan, ama bu kişilere öykünen milyarlarca insan geldi geçti bu dünyadan. Seksi günah saydılar veya bu üstatlar vazgeçtiyse bir bildikleri vardır deyip bastırdılar, reddettiler, kaçtılar. “Samsara” diye bir film vardır. Bir mağaraya aylarca kapandıktan sonra bir gün köye indiğinde bir kadın göğsü görüp tüm öğretiden vazgeçen bir rahibin öyküsüdür bu. Bu noktada sorum şu: Bu aydınlanmış üstatları seksten vazgeçiren nedir? Veya gerçekten vazgeçmediler de kendilerini böyle mi gösterdiler? Ayrıca bunlara öykünerek nereye varılabilir?

Cem Şen
Hasan aslında bu sorunu yukarıda yanıtlamıştım zaten. Eğer, gerilim ortadan kalkarsa, o gerilime neden olan arzu ve o arzuya neden olan düşünce ortadan kalkar demiştim. Yani tatmin ihtiyacım seks arzusundan, seks arzum ise seksin bana verecekleri ile ilgili kusurlu düşüncelerimden kaynaklanıyor. Bu sadece seks için değil çoğu arzum için geçerli. Arzular her zaman üzerimizde reklamlar gibi çalışırlar: büyük vaatleri vardır ama içleri boştur! İyi bir seksin bize kendimizi muhteşem hissettireceğine dair bir düşünceye kapılırız. Bu düşünceden doğan arzu o kadar büyüktür ki şiddetli bir gerilime sebep olur. Gerilim büyüdükçe arzu daha artar ve arzu/gerilim arttıkça o arzunun (geçici) tatminiyle ulaşacağım muhteşemlik ve kendimi iyi hissetme vaadi de o kadar artar. Buradaki önemli yanılgılardan bir tanesi, arzunun henüz düşünce yokken orada olduğunu varsaymamdır. Oysa hakikatte, düşünce olmadan arzu da olmayacaktır. Yani arzu tarafsız bir durum değildir. Koşullarca yaratılan taraflı bir durumdur. Eğer düşüncem olmasa arzu da olmaz. Arzu olmazsa gerilim de olmaz. Yani aslında beni belli bir eyleme (ki bu örnekte sekse ya da seksle tatmin aramaya) zorlayan durum aslında kendi başına orada yok; düşüncelerimle yaratılıyor. Eğer düşüncelerim tarafından yaratılıyorsa, aslında peşinde koştuğum arzu tarafsız, kendi başına bir arzu değil; benim düşüncelerim. Eğer ben, düşüncelerimden ibaret olmadığımı, yalnızca egomun düşüncelerimden ibaret olduğunu anlayacak bir farkındalığa ulaştıysam; bu farkındalık tatmin arayışıyla sonuçlanan ama asla tatmin edilemeyen arzuların bu düşüncelerden kaynaklandığını anlamamı sağlıyorsa; yine bu farkındalık düzeyi düşüncelerimi tümüyle denetleyebilme becerisi geliştirmemi sağlıyorsa, o zaman herhangi bir arzuya ne ihtiyacım olabilir ki? Sonuç itibariyle, farkındalıkla baktığımda her arzunun, bir gerilim olduğunu ve her tatminin de gerilimin gevşetilmesi olduğunu fark ediyorsam; bu farkındalığın sonucunda gerilimsiz yaşamayı başarıyorsam bu durum SÜREKLİ TATMİN HALİNDE YAŞAMAK anlamına gelmez mi? Bu durumda aslında var olmayan bir gerilimi, örneğin seks arzusunu yaratmanın nasıl bir mantığı olabilir ki? Amaç sevgiyi ifade etmekse bunun daha romantik (hatta estetik) yolları da olabilir. Elbette seksin kısıtlanmasından da bahsetmiyorum. Her iki aşırı uç da aynı yere çıkıyor.
Filmlerde anlatılanlar o hikayeyi anlatanın hayal gücüdür çoğunlukla Hasan; o kadar da aldırma orada anlatılanlara. Eğer bir insanın bulunduğu gelişim seviyesinde seks gerekliyse, sanki bir Budha’ymış gibi davranıp seksten uzak kalmasını anlamsız buluyorum. Seks için uygun zaman vardır, seksten özgürleşmek için uygun zaman. Manevi gelişim ilk olarak gerçekte olduğun gibi olmayı gerektirir.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Bana yukarıda da yazdın da aynı yanıtı ne yalan söyleyeyim çok uhrevi ve uzak geliyor bu düşünce. Hele ki benim gibi bir akrep burcuna. Bizim burcun doğasında vardır seks derler. Doğası demişken, peki her insanda doğasından gelmiyor mu bu seks arzusu. Şimdi sen düşüncelerimizdedir bu arzu dedin de; acıkmak veya susamak gibi bir dürtü değil mi bu? Acıkmak ve susamak bizim doğamızda var ve biz bunu düşüncelerimiz ya da arzumuz olarak görmüyoruz. Bunun gibi cinsellik de doğal bir dürtümüz değil mi? Yani bu şu anlamada mı geliyor, cinselliği “aşabiliyorsak”, bir gün yeme içmeye de ihtiyacımız kalmaz? Biraz fazla uzak olmadı mı bizim için?

Cem Şen
Dediğim gibi Hasan herkesin seviyesi neyse onu kabul etmeli. Bu bir yarış değil. O nedenle seksten uzak kalmak herkes için doğru bir şey değil. Zaten ben seksten uzak kalayım diye de kalınmaz. Gelişim seviyenin doğal bir sonucu olarak olur bu. Sen neredeysen senin için hakikat o düzeydedir. Köleliğin hüküm sürdüğü dönemde, zenci haklarından bahsetmek belki uygun olmaz ve karşılık bulmaz, bu fikir çok uhrevi ve uzak gelebilir; o çağ için öyledir de. Yine de o çağ için öyle olması insan haklarının ve ırklar arası eşitliğin doğru olmadığını göstermez. Elbette bu ideale ulaşmak için uygun koşulların oluşması gerekir. O zaman bu ideal en az zahmetle oluşur. Bir bakarsın o ülkede zenci bir Başkan var. Aynı şekilde bugün senin için uhrevi ve uzak olan, yarın ya da ilerideki yaşamlarından birinde o kadar uzak ve uhrevi olmayacak. Bugünse, en azından kölelerine kötü davranmamayı öğrenebilirsin.
Arzuyu zor hale getiren şey genellikle hayati ihtiyaçlara yapışmış olmasıdır. Örneğin açlık hayati bir durumdur ve hayatta kalmamız için beslenmemiz gerektiğini anlatır. Pasta yemek sadece bir arzudur. Hayati değildir. Bununla birlikte bu arzu, beslenme denilen hayati işleve bağlandığı için, pasta yemek hayatiymiş gibi algılanır. Üremek soyun devamlılığı için gereklidir. Eğer besin bolsa daha çok üreriz, azsa daha az üreriz. Spermlerimiz çoksa çok üreriz azsa az üreriz. Üremek bizim için hayati değildir ama soyumuz, türümüz için hayatidir. Bizim için değil sürümüz için hayatidir yani. Dolayısıyla seks arzusu hayati değildir; ancak kendini sürümüz için hayati olan bir işleve bağladığı için hayati algılanır. Bu nedenle doğal afetlerden ya da savaşlardan sonra bebek patlaması yaşanır. Hatta bildiğin gibi 2. Dünya Savaşı’nın hemen arkasından gelen dönem Baby Booming, yani Bebek Patlaması dönemi olarak adlandırıldı. Bugün savaş yok, doğal afet yok, üstelik erkeklerin sperm sayısı beşte birine filan düşmüş durumda. Nüfus anormal bir seviyede. Senin anlayacağın seksi hayati hale getiren bir şey yok. Yine de bu arzu kendini hayati bir ihtiyaca bağladığı için tıpkı pasta yemeyi hayati zannetmek benzeri seksi de hayati sanıyoruz. Seks yapamazsak mutluluğa ulaşamayacağımızı sanıyoruz. Sekse bu anlamda ihtiyaç duymadığımız gerçeği uhrevi ya da uzak bir gerçek değil, aslına bakarsan bu hayali ihtiyacın kendisi kocaman bir yanılgı balonu.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Esasında bu noktada seks arzusunun altını deşmemiz gerekiyor sanırsam. Mutluluğu arıyoruz kilit bir nokta. Seks bize ne sağlıyor; mesela bir erkek olarak bizler hangi güdülerle hareket ediyoruz biraz bunlara bakmak lazım. Mesela seks kendini BİR hissetmeyi sağladığı için mi bu kadar bağımlıyız, yoksa mutlu ettiği için mi, yoksa kabullenilmiş hissettiğimiz için mi, yoksa bir kadını elde etmek bize güç verdiği için mi? Sen bu işin arzusal tarafının altında yatanları nasıl gözlemledin? Çünkü sonuçta altında yatanı görünce bu sefer bu etki hafiflemeye de başlıyor. Nereden kaynaklanıyor bu seks arzusu?

Cem Şen
Tüm arzular gibi seks arzusu da temasla oluşuyor. Temas, (varsayımsal) arzu nesnesinin duyularımızla ilişkiye geçmesini anlatıyor. 5 duyumuz ve bunlara ek olarak düşüncelerimiz ile düşüncelerimizin ürünleri (kurgular, hayaller, duygular vs) bu temas ile tercihte bulunmaya başlar. Bu tercih, kolay anlaşılması açısından söyleyecek olursak, istenen ve istenmeyen şeklindedir. Duyularım bir nesneye temas ettiğinde bu nesneyi güzel-çirkin, zevkli-zevksiz, istenen-istenmeyen gibi karşıtlara ayırır. Her zaman güzel olan, zevk veren, istenen, lezzetli olan gibi şeyleri tercih eder ve karşıtları tercih etmez. Tercih edilenlere ulaşmak ve tercih edilmeyenlerden uzak kalmaya çalışmak arzu sürecini başlatır. Arzu ettiğime ulaşamazsam gerilimim artar. Arzu ettiğime ulaştığımda onu kaybetme tehlikesiyle gerilimim artar. Arzuladığım şeye ulaştığımda ondan tam istediğim tatmini alma çabam ve bu tatmini eksik elde edeceğim gerçeği gerilimimi artırır. Tam hazza ulaştığımda bu hazzın biteceği gerçeği gerilmeme sebep olur. İstemediğimden uzak kalamıyor olmam gerilimimi artırır. İstemediğimden kurtulduğumda, onunla yeniden karşılaşma ihtimali gerilimi artırır. İstemediğim şeyi deneyimlememin sonucunda yaşayacaklarım gerilimimi artırır. Genel olarak istediğime ulaşamamak, istemediğimden kurtulamamak, istediğime ulaştığımda bunun kalıcı olmaması, istemediğimden kurtulduğumda bunun kalıcı olmaması sürekli gerilim halinde yaşamama sebep olur.

Tüm arzular için durum aynıdır Hasan. Elbette bu temelin üzerine öğrenilmiş şeyleri, kültürel farkları, kişisel özellikleri ekleyebiliriz ama sonuçta kaynak aynıdır. Duyularım ve düşüncelerim tercihlerde bulunmama sebep olur. Bu da arzuları yaratır.

Peki ne yapacağım? Bu hangi seviyede bulunduğuna bağlı. Bence ilk olarak konuya gerçekçi yaklaşmakta fayda var. Taocuların tavsiyesini dinleyebilirsin: “Düşüncelerini sustur ve aklın istediğinde değil, bedenin istediğinde seviş.” Başlangıç düzeyde bunun öğrenmek bile bence büyük bir başarıdır. Önce bu öğrenilmeli, seksten özgürleşmek oldukça ileri bir aşama. Tahminimce günümüzde 10.000, belki de 100.000 insandan bir tanesi bu aşamayı deneyecek düzeyde olmalı.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Bedenin istediğinde sevişmeyi öğrenmek derken? Bunu biraz açabilir misin? Nasıl öğrenebiliriz bunu? Hani tantra, kama sutra gibi öğretiler vardır, bununla bağlantılı mıdır? Ne bileyim boşalmayı geciktirmek için yollar yöntemler vardır, bunun gibi çalışmalar mı gerekir? Yoksa bambaşka bir anlayış mıdır?

Cem Şen
Hiç gerek yok öyle şeylere. Akıl karıştırıyor bu tür şeyler çoğu zaman. Üstelik doğal da olmayabiliyorlar.
Seksle ilgili düşünceleri beslemeyi bırakırsan eğer; bu durumda arzu, yerini doğal dürtülere bırakır. Çoğu zaman seks arzusunun aslında seksle ilgili düşünceler, hayaller ve fanteziler olduğunu fark etmelisin. Bedende öyle bir güç bile yokken fanteziler ya da düşünceler, bedende seks dürtüsünün yaratılmasını sağlarlar. Erkekte daha kolay, kadında biraz daha zordur bu dürtünün açığa çıkması ama temelde aynı mekanizma işler. Oysa bedenin doğal ritimleri vardır. Bu ritimler yaşlara ve mevsimlere göre değişir. 30-40’lı yaşlarda ortalama bir insanda, beden 20 ila 40 gün arasında gerçek anlamda depolarını doldurur ve seks dürtüsü doğal olarak gelişir. Eğer bahar aylarındaysak bu süre kısalır, kış aylarındaysak uzar. Aynı şekilde et, tohumlar, yumurta, bal vs. gibi güçlü besinler bu ritmi kısaltır. Günümüzde güçlü beslendiğimiz için bu dürtü suni olarak artırılıyor. Elbette suni artış bedenin tükenmesine sebep olabiliyor.
Anlayacağın, gerçekçi olarak beden ancak 20 gün civarında, düşüncelerle tetiklenmeye ihtiyaç duymadan seks dürtüsü hissedebilir. Bu dürtü bir anlamda bedenin canlılığının bir göstergesi olarak açığa çıkar, düşüncelerden bağımsızdır. Bu sebeple de örneğin ereksiyon çok güçlü olsa da insanın aklı başındadır ve duygusal olarak dengesizleşmediği için daha şefkatli, daha duyarlı, bazen de daha oyuncu olabilir.
Buradaki kilit noktanın seks ile ilgili düşünce geliştirmemek olduğuna dikkatini çekerim. Ne yazık ki günümüzde ürün pazarlamanın temelini cinsel haz vaadi oluşturduğu için kafamızı çevirdiğimiz her noktada (bir tür) seks ve haz vaadi vardır. Bu da elbette işi biraz zorlaştırıyor.

Bunun bir yolculuk olduğunu anlamalısın Hasan. Bir günde her şeyi değiştirmek mümkün değildir. Zamanla düşünceleri denetlemek mümkün olacaktır. Elbette doğru yöntemi kullanarak. Doğru yöntem zihni sakinleştirmek, farkındalığı artırmaktır.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Esasında seks pazarlaması altının çizilmesi gereken bir faktör söylediğin üzere. Çok fazla uyaran var ve hani tıpkı kendimi ilk defa İstanbul’daki o devasa alışveriş merkezinde hissettiğim gibi hissettiğimi farkettim konu bu pazarlama olduğunda. İstanbul’un o en lüks alışveriş merkezine girdiğimde bir süre sonra resmen kulağımda şu sesleri duydum: “Beni al, beni al, ancak bu şekilde kabul edilebilirsin, ancak bu şekilde değerli olabilirsin…” Üstüme üstüme çöktü o enerji. Konu seks olduğunda ise benzer bir enerji var aslında. Bizler seksin kabullenilmek, güçlü hissetmek için bu kadar bağımlısıyız. Çünkü bir yandan da bu yönde uyarılar alıyoruz sürekli. Güzel bir farkındalık oldu. Peki seksin ruhsal yolculukta hiç mi faydası yok? Yani karşındaki bir insanla birleşerek daha üst boyutları hissedebilme, Birliği deneyimleme gibi bir yardımcılığı yok mu? Hani kundalinin uyanışı diye de anlatırlar, kökten tepeye çıkar, sonra tepe çakrasından yayılır, oradan da köke yeniden iner. Seks buna yardımcı olamaz mı? Yoksa bu da bir fantezi mi?

Cem Şen
Çoğu fantezi. Elbette hepimizin sıradışı güzellikte cinsel deneyimlerimiz olmuştur. Bunlar kalıcı deneyimler değildir ve tekrarlanmaları güçtür.

Seks birbirini seven iki insan arasında şüphesiz ki anlam bulur ve güzelleşir. Buna şüphe yoktur; ancak bu bile geçicidir. Deneyim asla kalıcı olmayacaktır. Elbette başka bir şeye dönüşebilir.

Manevi gelişim için ne yaptığın değil onu nasıl yaptığın önemlidir. Seks tam farkındalıkla uygulanıyorsa o zaman manevi gelişim için bir araç olur. Örneğin, aydınlanmış bir öğretmen olan Dipa Ma, çocuklarıyla ilgilenmekte olan ve meditasyon yapacak zamanı olmayan bir kadına, bebeğini emzirirken onun emme sesine odaklanmasını tavsiye etmiştir. Tavsiyesini uygulayan kadın kısa sürede aydınlanmıştır.

Bir başka kadında ise zeka geriliği vardır. Ona sadece nefes alıp verirken karnını izlemesini tavsiye etmiştir. Bu tavsiyeyi aklında tutabilmesi kadının bir yılını almış. Sonunda aklında tutmayı ve karnının hareketini izlemeyi başarmış. Bunun sonucunda zeka geriliği olan o kadın da ilk aydınlanmasını yaşamı ve senden benden daha zeki bir insan olup çıkmış. Gördüğün gibi kim olduğumuz, ne yaptığımız o kadar önemli değil. Seks pazarında çalışan bir beden işçisi olabilirsin ve yalnızca yatmak zorunda olduğun adamlara odaklanarak bile aydınlanmış bir insana dönüşebilirsin. Daima umut vardır. Ne yaptığına değil nasıl yaptığına odaklandığın sürece daima umut vardır.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas
Vay be, yalnız hani bedenlerin birleşmesinden ortaya çıkacak güzelim ışıklarla tatminlerle, mutluluklarla, işte partnerimizi nasıl cennete uçuracağımızla ilgili bir muhabbet döndüreceğimizi sanan okurlarımız eminim şu anda çok şaşkındırlar, bu arada ben de şaşkınım. Ne soracağımı bilemedim bir an. Hani bunca muhabbetin üzerine tam bir sokaktaki adam sorusuyla tamamlayalım bu güzelim sohbeti: Eee be birader karşına Adriana Lima çıksa ve senin de üzerine atlamak için yanı tutuşsa, sen de ona atlamayacak mısın şimdi? Öylecene mutlu mutlu bakıp yoluna devam mı edeceksin? Hani bu gezegen deneyimdi, ondan vazgeç, bundan özgürleş nereye varacak bu işin sonu. Adriana Lima’dan da kafa çevirecek duruma geliyorsa insan, neylemişim bu hayatı demez mi? Yoksa ötelerde bişiler mi var?

Cem Şen
Hasancım, biz buna kendi aramızda, Kalp Yolu derslerimizde, “Mara seni görüyorum,” diyoruz. Kabaca şu anlama geliyor: Bir arzunun tatmini için 100 kez uğraşırsın. Diyelim ki 100 kadınla birlikte olur ve her seferinde daha güzel, daha çekici, daha umut vaadedici birisine devam edersin. Sonra karşına 101. kadın çıkar. Diğer 100 tanesi kadar umut vaadedicidir ama sonuçta diğer 100 tanesiyle aynıdır. Mesele 100 kadında da, 101. kadında da değildir. Mesele sendedir. Bu nedenle 101. kadın kalıcı haz umudu vaadettiğinde, “Ah, ben seni tanıyorum! Bu deneyimi bundan önce farklı yüzlerde ve bedenlerde 100 kere denedim. Senin ne olduğunu, neden yapıldığını, bana ne vaadettiğini, ne verebileceğini biliyorum. O nedenle bu yola bir kez daha sapmamın bir mantığı ya da kazancı olmadığını görüyorum,” dersin. Bu sayede arzuyla savaşmayı bırakırsın. Deneyimi unutmayı bırakırsın. Anımsamayı seçersin.
Mara ya da yanılgının kaynağı, onunla savaşarak değil, onu anımsayarak, onu fark ederek ortadan kaldırılır. Bu sebeple kendi aramızda ne zaman bir arzuyla ya da bir öfkeyle vs ile karşılaşsak, “Mara seni görüyorum, bu sefer beni kandıramayacaksın, unutmadım,” diyoruz.

Anımsayın. Fark edin. Anımsayın. Hepsi bu kadar.