Çoğumuz hatta sanırım tüm insanlık bir büyük aşk bekler dururuz. Kafamızda hayaller kurarız, şöyle olacak böyle olacak diye kimdir o hayallerde baş söz sahibi? Beynimiz tabii, hiç farkında olmayız hiç. Kalbimiz bir tek şey söyler hep “sevgi, sevgi, bir sevgi istiyorum”.” Yılları durduracak, güneşi doğduracak, dünyamı dolduracak bir sevgi istiyorum” bir şarkı vardı da o geldi aklıma birden.
Beynimiz ise başlar çaktırmadan tarife tipi: şöyle olacak, o su böyle olacak, bu su şöyle olacak ve yavaş yavaş hayalimizdeki adam şekillenmeye başlar ya da kadın.
Bekler dururuz artık. Kalbimiz bekler en çok . Özlemiştir o özel sevgiyi. “Bir gelse” der, “şöyle ayrı olduğumda özleyeceğim, kendimi yarım hissedeceğim, beni anlayacak, kendimi anlatmak için yırtınmayacağım, beni hissedecek, beraber kahkahadan yıkılacağım, çok eğleneceğim, saatlerce konuşmaktan bıkmayacağım, kollarında uyurken huzur ve mutluluk dolu olacağım filan filan…”
Şimdi saf niyetler kalbin niyetleridir malum ve yaratıcı olan da saf niyet olduğu için evren de kalbin tanımını kaale alır ve arar, arar en uygununu küt diye getirir karşınıza. İlk başlarda küt diye hissedersiniz zaten bir tuhaf olur bütün sistem “allaaaah! Ben gidiyom gümbürtüye, fena çarpılıyom ha, işte geldi sanırım” dediğiniz an hop beyin efendi alır sahnedeki yerini.Başlar sinyallerini yollamaya önce bir donuklaşır ortam saf kalbin kafası karışır “nası yani değil mi” “ama nasıl olur bütün o hissettiklerim?” beyin tam gaz çalışmaktadır zira vakit çok azdır hemen işi halletmek lazımdır. Birbiri ardına sıralar sinyalleri “ senin aşkın şöyle olmalı, böyle olmalı baksana şuna alakası var mı ? bunun şu yönü var bu yönü var, o su öyle busu böyle” Neredeyse ışık hızıyla sıralar tüm verileri. Saf kalpler kala kalmıştır. Kalpler diyorum zira her iki tarafta da aynı faaliyet sürmektedir. Sonuçta her beyin kendi için en uygun aday için çarpışır. Kalıplar kesindir. Neden mi? Çünkü beyin rahat bozulsun istemez, dalgalanma istemez, kolay işleri sever kolay.Mühim olan hayatın en az değişimle devam etmesidir, tehlikesiz, problemsiz.
Evet saf kalpler kalakalmıştır. Bir kez daha kendilerini dinlemezler, bir kez daha iliklerine kadar hissettikleri büyük sevgiyi görmezlikten gelip “ya öyle galiba yok, bu değil” derler. Bazen bir şüphe olur? “Peki bu hissettiğim büyük sevgi ne?” Atlar beyin hemen “canım sevgi var tabii, o ayrı, sen yine sev bunu, dostun olsun, kardeşin olsun ne bileyim ben, bulursun bir sıfat şart değil hayatından çıkarman ama o aşkın bu değil, biz onu beklemeye devam edelim hatırlıyormusun o şöyle olacaktı, böyle olacak tı….”
Kös kös oturur yerine kalpler ve eski hayallere dönüp beklemeye başlarlar. Çoğu zaman sevgi hakikaten o kadar büyüktür ki o kişi çok sevilmeye devam edilir, hayatta ona bir yer verilir,çünkü kopmak çok zordur, herşey paylaşılır hayata dair, hatta ironik bir şekilde aşklar beraber beklenilir, ama o aşk değildir, o başka bir şeydir. Nedir? Belli değildir.
Aşk başka bir şeydir! Nedir? Yemediği için gerçeklerden kopmamızı sağlayan kocaman bir balon. Bir havuç. Koş dur peşinden.
Oysa sevgi gerçektir ve hiç bitmez ve onu ancak kalp bilir , saf kalp, kendi sesine güvenemeyen, beynin kalıplarına yenilen zavallı masum kalp.