Mısır yolculuklarımızda ben öyle program falan vermem yazılı. Derim ki “Bu bir ruhsal yolculuk. Elbette ki bir akış var ama siz takmayın buna, şimdi nereye diye. Bırakın kendinizi, her şey gayet güzel hazırlandı. Siz tadını çıkartın…” Derken yolculuğun bir sabahı otobüse binerken bir arkadaşımız “Hasan, yarın nereye gideceğiz?” diye sordu. “Bugünü yaşadık mı?” diye yanıtladım. “Evet, ben sana tek tek nereye gideceğimizi söylerim, ama önce bugünü yaşayalım. Yarın zaten oraya gideceğiz. Ben gideceğimiz yerin adını söylerim ama zaten şu anda orayı görmediğin için bir şey ifade etmeyecek, sadece kuru bilgi olacak, Sen buna takılma, harika bir gün. Etrafını izle” diye ekledim…

Düşünüyorum da aslında Dünya üzerindeki yaşantımda da bu sefer ben yolcuyum. Saatte 1.675 km. hızla hareket eden bir gökcismi üzerindeyim. Tıpkı bir uçakta olmak gibi aslında bu. Uçak saatte 800 km. hızla hareket eder, ama biz içinde rahatça hareket edebildiğimiz için bu hızı fark etmeyiz bile. Dünya da koccaman bir uçak gibi aslında. Kendi ekseni etrafında 1.675 km. hızla hareket etmesi bir şey değil aslında. Saatte 108.000 km. hızla da Güneş’in etrafında dönüyor. Woow di mi? Güneş sistemi Samanyolu galaksisinde saatte kaç km. hızla hareket ediyor biliyor musunuz? 720.000 km. Peki Samanyolu galaksisi uzayda? 920.000 km. Wuhuuu… 500 milyon kilometre yol yapıyoruz kısaca bu evrende her sene. Akılalmaz derecede hızlı bir yolculuktayım, yolculuktayız kısaca. Bir evren kadar geniş, sonsuz bir lunapark içinde oynayan çocuklar gibiyiz hepimiz ve ben her sabah kalktığımda o günü yaşamak yerine, sonraki günlerin derdine düştüm hep. Sürekli olarak sonraki günlerimi yönetmeye, garanti altına almaya çalıştım. Yeniyi keşfetmeye kendimi açmak yerine, garanti bildiğim yerlere götürmesini istedim şoförden beni hep… Bu yüzden de 39 senedir aynı restoranda yemek yiyip, aynı sahilde denize girdim. Belki bir sonraki koy daha da mutlu edecekti beni. Ama direndim buna. Çünkü korktum. Burası iyiydi de daha iyisinin olabileceğine inanmadım. Aslında daha iyisi diye bir şey de yoktu belki de, yepyeni deneyimler vardı sürekli de ben hep aynısını tekrar ede ede, iyiyi de sıkıcı hale getirmiştim. Kendi gönlümle katıldığım yolculuğu, yönetmeye kalktım hepten.Halbuki harika bir plan hazırlanmıştı benim için. Sadece tadını çıkartması kalmıştı geriye, bugünü yaşaması… Ama teslim olmadım hiç, çünkü “en iyisini ben biliyordum”. Daha önce bilmediğim ülkelerde dolaşsam bile. Birileri “iyiymiş, öyleymiş” dediği için oraları en iyi bilen rehbere güvenmedim de dedikoduların, söylentilerin peşinden gittim hep. Keyif için çıktığım yolculukta, tur firmasının genel müdürlüğüne soyundum hep. Keyfi zehir ettim. Hep kasıldım hep kasıldım…

Halbuki plan hep hazırdı. Tek yapmam gereken arkama yaslanıp tadını çıkartmaktı, ama ben koskaca galaksileri haldır haldır döndüren bu güce güvenmediğim için her şeyi kendim yönetmeye çalışıyor ve komik durumlara düşüyordum. Geçiyordum otobüsün önüne ve hiç bilmediğim bir ülkede, koca otobüsü o sokak benim, bu sokak benim dolaştırıyor, çoğu zaman da çıkmazlara düşüyordum. Ne zaman inadımdan vazgeçiyor ve yolu bulmayı şoföre ve rehbere bırakıyordum, o zaman her şey yoluna giriyordu. Sağolsun rehber ve şoföre çok naziktiler, beni uyarıyorlar ama kırmıyorlardı. Ne dersem “Burası doğru yol değil, ama madem istiyorsunuz pekala” diyorlardı.

İşte ben bugün otobüsün önünde yol tarif etme, yolculuğu yönetme, genel müdür olma çabalarımdan istifa ediyorum. Yerime geçip manzaranın tadını çıkaracağım artık ve durduğumuz duraklarda da gittiğimiz yerleri doyasıya yaşayacağım… Kendi isteğimle çıktım bu yolculuğa… Kendi irademle de bırakıyorum akışına… Zaten işin aslı da bugüne kadar geldiğim noktalara öyle çabamla falan da gelmedim. Hedef koyup peşinde koşup ulaşmadım. Hatta neyin peşinden koştuysam o benden kaçtı uzaklaştı. Ne zaman peşini bıraktım, o benimle yürümeye başladı, tıpkı kedinin kuyruğu gibi…

Bu benim kendi hayatımın seçimi. Artık yolculuğumda yerime geçip oturup tadını çıkartmanın zamanı… Bugün bakalım nereye gideceğiz? Merak ediyorum… Ama yarını değil. Bugünün hangi güzellikleri getireceğini… Bugün rehberimin beni nerelere götüreceğini…

Tamamiyle teslim oluyorum ilahi plana…

Bakalım bu şekilde nasıl oluyormuş yolculuk… 🙂

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...