… Adam ayıyla göz gözeydi. Nasıl ortaya çıktığı konusunda hiçbir fikri yoktu ve bir önceki karşılaşmalarında ayı, onu çok ağır yaralamıştı. O ayı yüzünden yarı yatalak olmuştu. Haliyle de ondan korkuyordu adam ve o çok korktuğu ayı, onun karşısında duruyor ve ona bakıyordu. Adam korkmasına rağmen hiç kıpırdamadı ve ayının doğrudan gözlerinin içine bakarak “Hadi git, seninle artık bir işimiz kalmadı, hadi gidebilirsin artık” dedi. Ayı bir an durdu. Tekrar saldırsa adamı öldürebilirdi bu sefer, ama yapmadı. Arkasını döndü ve dağlara doğru gitti…

“An unfinished life” filminin, benim hiç aklımdan çıkmayacak sahnesidir bu, Morgan Freeman ile ayının yüzleşmesi. İnsanoğlu için, gelmiş geçmiş en önemli yanıtlardan birisini de içerir bu sahne; “Korkumuzla nasıl başa çıkabiliriz?” sorusunun yanıtını…

İstediğiniz kadar meditasyon yapın, çalışmalara gidin, düşünün, yendim diye kendinizi inandırın… Korkunuzu yenmenizin tek yolu, onun gözlerinin içine bakabilmenizde yatar. Biraz ürkütücü bir durum değil mi? Hani biz meditasyon yapsaydık diyesi geliyor insanın, ama başka bir çözümü yok maalesef. Onunla yüzyüze geleceksiniz ve onun gözlerinin içine bakacaksınız ve ona “bana kattıkların için çok teşekkür ederim, şimdi yoluna devam edebilirsin,” diyeceksiniz. O anın enerjisi, sizdeki değişimi başlatacak ve yüzleşme sonrasındaki iyileşme sürecinden sonra fark edeceksiniz ki artık o korku sizinle değil ya da belki de sadece kırıntıları kalmış ama sizi eskisi kadar etkilemiyor.

2008 Haziran ayı, korkularımızla yüzleşmemiz için zorlu ama bir o kadar da geliştirici deneyimler sundu bizlere. Güneş sisteminin ilk gezegeni Merkür, hadi bakalım o kadar düz yörüngede gittik birader; biraz da tersine dönelim ki ortalık biraz herc-ü merç olsun, hareketine girişti ki buna astrolojide retro-merkür deniyor, yani Merkür’ün ters hareketi. Bakış açınıza göre Merkür’ün tersinin tutması, sizin iflahınızı da gevretebilir ve yatıp kalkıp Merkür’e sövenlerden olursunuz, ya da Merkür’ün enerjisel etkisiyle diplerden yüzeye çıkmaya başlayan korkularınızla yüzleşme cesaretini bulur ve bu süreçten daha aydınlanmış çıkarsınız… Aslında tabii ki illa Merkür’ün ters olması şart değil bu yüzleşme süreçleri için, “seçmeniz yeterli”, amma velakin retro-Merkür’ün de tetikleyici olma durumu baki.

“Şimdi birader, nasıl olacak da olacak bu yüzleşme? Oturacam yoga matının üzerine, korkularım karşımamı çıkacak?” diye bir soru aklınıza gelebilir. Keşke o kadar basit olsa. Şöyle popomuzu yayla gibi serip, gel korkum gel yapabilsek; ama maalesef kazın ayağı öyle değil. Haşırt to the blackbord şeklinde işliyor bu evren, yani korkunuz karşınıza, günlük yaşantınızın içinde aniden beliriyor. İşte o noktada şunu unutmayın: O, size zarar vermek için orada değil, gözlerinin içine bakılmak ve kabul edilip tanınmak isteğinde. Hani korku filmlerinde olur ya, hayaletin tek isteği kayıp bedeninin bulunmasıdır. Vaziyet aynen bu. Onun gözlerinin içine bakabildiğiniz anda, onu yaratan sebebi de keşfettiğinizi fark edeceksiniz. Mesela tehdit edilme korkunuz mu var. Günlük yaşamda bir anda tehdit edilme şeklinde çıkacak bu korku. Bir şekilde tehdit alacaksınız yani. Ama o anda kaçmazsanız bu durumdan ve o tehdidin gözlerinin içine bakabilirseniz, örneğin çocukken anne-babanızın size istediklerini yaptırabilmek için yaptıkları tehditlerin; sizde tehdit edilme korkusunu yarattığını göreceksiniz. Zaten bunu keşfettiğiniz zaman da yolu yarıladınız demektir. Kalan yarısında ise o korkunun, bu hayatta size neleri verdiğini keşfetmeniz var. Çünkü evren sizi haybeye korkuyla karşılaştırmaz, mutlaka alacağınız bir şeyler vardır. Yine tehdit örneğinden gidersek, hayatınızın ve sizin ne kadar değerli olduğunuzu fark edersiniz tehdit aldığınızda ve önceki hayatınızı istersiniz geri. Ama şimdi kendinizin değerini bilerek çıkmanızdır evrenin amacı ve bu fırsatı yaratan tehditçiye ve korkuya (içsel de olabilir) bir şekilde şükranlarınızı ilettiğinizde, onlarla vedalaşırsınız. Sonrasındaki birkaç gün halen yüzleşmenin etkileri sürebilir, ama bir süre sonra tamamen iyileşeceksiniz.

Korku, berrak bir zihinle bakabildiğinizde, bizlerin gelişimi için büyük fırsatlar sunan bir enerjidir ve onun altında ezilmek yerine, onu merdiven yapabilmeyi başarabilirsek; onun da varlığını onurlandırırız. Merdiven olarak kullanmayı seçmeniz ve gereken adımları atabilmenize ise cesaret denir. Cesaret, korkmamak değil, korkmanıza rağmen hareket edebilme yetinizdir.

Korkularınızın gözlerinin içine bakabilmeniz dileğiyle…