Sabah buz gibi suyunda canlandığım havuzun serin sularına, aynı günün öğleden sonrası bıraktım kendimi yine. Güneş ısıtır zannetmiştim suyu ama halen soğuktu çok. Tabii biraz daha kalabalıklaşmıştı. Suyun altından bir uçtan diğer uca gitmeyi gözüm yemiyordu pek bu sefer, sabah yaşadığım hayalkırıklıklarının ardından. Aslında çok da önemsemiyordum ya hani, önemli olan havuzda olmaktı, bunun keyfini yaşamaktı. Derken içimde bir soru uyandı: Neden kulvarı takip ediyorsun ki illa. Neden nerede olduğunu bilmek istiyorsun ki? Suyun altındaki filtreleri saymıştım ve tam 11 taneydi. Suyun altından yüzmeye başladığımda bunları saymaya başlıyordum ve bir süre sonra, henüz altıncıdayım offf yahu daha 5 tane daha var, bu nefes yetmez ki bana, boğulurum be… düşünceleriyle sudan hızla çıkıyordum. Daha önce havuzu geçmeme yardım etmiş yöntem işe yaramıyor, bilakis önümde engel olarak duruyordu artık. O anda soru yinelendi içimde: Neden illa nerede olduğunu bilmek istiyorsun ki?

Su buz gibiydi ve ben bu sefer benim için zorlu bir denemeye hazırlanıyordum. Ne kulvar çizgilerini takip edecektim, ne de filtreleri sayacaktım… Mavi düz fayanslara baka baka yüzecektim, havuzun neresinde olduğumu bilmeden özellikle. Sonunu görebileceğime dair pek bir umudum yoktu. Ama yine de bilinmezliğe bıraktım kendimi… Yüzdüm, yüzdüm, yüzdüm. Gözlerimin önünde sadece ne zaman biteceği belli olmayan mavi fayanslar vardı. Ben sadece yüzüyordum ve yine keyif almaya başladım bundan. Sonunu görmeyi umursamaz olmuştum ki bir anda kendimi öteki uçta buldum. Bitmişti havuz. Gelmiştim dibine yine. Hem de beni en zorlayacak şekilde yapmıştım bunu…

*****

Ertesi gün oldu ve ben yine atladım havuza, bu sefer fayansları takip etmeye başladım, önceki günün verdiği tecrübeyle ama gelin görün ki dibini bulamadan çıktım sudan. Sakin sakin yüzdüm en uca. Artık çok aldırmıyordum, yapmışım yapamamışım. Benim için felsefi bir oyuna dönmüştü sadece havuzun altından tek nefeste yüzmece. Sonra kızımı gördüm havuzun ilerilerinde. Ona oyun yapayım dedim, hesapta suyun altından gidip yakalayacaktım bacaklarını. Atladım yine, bu sefer tamamen ileri ve yukarı bakarak yüzüyordum. Güneşin ışınlarıyla birlikte havuz enfes görünüyordu bu şekilde. Yüzdüm… Yüzdüm… Yüzdüm… Benim kız o arada çıkmıştı havuzdan ve ben onu ararken, bir anda kendimi en uçta buldum. İlk günde başaramadığım ilerilere doğru bakarak en sona gelmeyi başarmıştım bu sefer, hem de tek nefesle…

Arkadaş, havuza mı giriyorsun, hayatımı çözüyorsun ben de anlamadım ya diyerek çıktım yüzeye. Köşeye yaslandım ve güneşi izleyerek kendimi sulara bıraktım. Dinginleştikçe ilhamlar akıyordu içime: Bir uçtan diğerine gitmenin tek bir yolu yoktur hayatta. Herkesin kendi yolu olduğu gibi, senin de farklı farklı gidişlerin vardır. Bir yolda başarılı oldun diye de sürekli onu tekrarlamaya kalkma hani, keşfedeceğin sayısız yol vardır. Eğer sürekli dibi izleyerek gidecek olsaydın, suyun içinde oynaşan güneş ışıklarını nasıl görebilecektin? Nerede olduğunu bilsen illa, belirsizliğe nasıl kucak açabilecektin? Yolculukta kimi zaman duraklarını bilirsin, kimi zaman nereye gittiğinden haberin bile olmaz, kimi zaman yolu izlersin, kimi zaman öteleri… Yaşam yolculuğunda geçerli tek bir formül yoktur. Bir kelebeğin fotoğrafını çekmenin tek bir yolu olmadığı gibi… Kelebek kanatlarını açmışsa ayrı bir yol izlersin, uçuyorsa ayrı; kanatları bitişikse farklı bir kadrajdır o, güneşin altındaysa farklı. Peki ya kelebeğin yarısı karanlık, öteki yarısı aydınlıksa onu nasıl kadrajlarsın ki? Hayat da kelebek fotoğrafı çekmek gibi işte. Öylece duran bir site havuzunu bile dipten geçmenin sayısız yolu var ve her gün ayrı birisini keşfediyorsun. Hayat belirliliklerle, denenmişliklerle, bilinmişliklerle kısıtlanabilecek bir süreç değil hani… Sen neden bu kadar sonsuzken, kendini azıcıkla sınırlandırıyorsun ki?…

Bu ilhamlar içinde kendimi buz gibi sulara yeniden bıraktım… Bakalım bu havuzdan daha neler çıkartacaktım ben…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...