Aşağıda Tripitaka’dan yaptığım bir tercüme var. Beni doğru zihin haliyle her okuyuşumda daha büyük bir anlayışın eşiğine getiren ve çoğu zaman içimde vipassana’yı yani sezgisel bilgiyi doğuran bu metin bu konuda gerekli eğitimi olmayan çoğu insana bir anlam ifade etmeyecek, bu metinde ne anlatıldığı bile anlaşılmayacaktır. Gene de ilgilenen ve bilgi sahibi olan bir grup insana da bana verdiği ilhamı vermesi dilekleriyle paylaşıyorum.

Haydut Kabilesinin Reisi:

“Geçmişte, mal mülk uğruna, kurban etmek uğruna öldürdüğüm herkes, iradelerini kullanmaya kalksalar da, ölümün karşısında tir tir titredi. Oysa sen, korkunun tek bir izini bile göstermiyorsun. Yüzün huzurlu ve ışıl ışıl. Herkesin ödünü patlatan bu korku karşısında sen niçin keder içinde değilsin?”

Saygıdeğer Adhimutta:

“Hasretleri ve arzuları olmayanlar için acı verici zihin halleri olmaz Reis. Kusurları bitenler tüm korkularını yenerler. Yeniden doğmaya neden olan arzu bittiğinde, olgular gerçekte oldukları halleriyle görüldüğünde, o zaman tıpkı bir yükü taşımayı bırakır gibi yaşam da bırakılırken, ölümün karşısında korku duyulmaz.

Kutsal bir hayatı dolu dolu yaşadım, özgürlüğe ulaştıran yolu kat ettim. Ölümde benim için korkulacak bir şey yok; tıpkı bir hastalığın bitmesine benziyor.

Kutsal bir hayatı dolu dolu yaşadım, özgürlüğe ulaştıran yolu kat ettim. Var olma düzeylerinin çekicilikten uzak olduklarını, tıpkı içildikten sonra tükürülmeye çalışılan birer zehire benzediklerini anladım.

Tutunmadan, kendilerinden geriye yeniden mayalanacak bir şey bırakmadan Öte Kıyı’ya ulaşanlar, görevlerini tamamlarlar ve hayatın sonunu, tıpkı idam sehpasından kurtulur gibi buyur ederler. Mutlak Hakikat’e ulaşanlar, tıpkı alevler içindeki bir evden kurtulur gibi dünyaya ilgilerini yitirir, ölüm anında kederlenmezler.

Bir araya gelen ne varsa, hangi varoluş düzeyi elde edilse de, bunların hiçbirinin yöneticisi yoktur: İşte bunu söyler herşeyi olduğu haliyle Gören (Budha).

Kim ki, Aydınlanmış Kişi’nin (Budha) öğrettiği şekilde bunun ayrımına varır, herhangi bir varoluş düzeyine (cennet, cehennem, insan, hayvan, tanrısal boyutlar vs), kor haldeki bir demir küreye ne kadar tutunursa o kadar tutunur.

Benim ne “olduğum” var, ne “olacağım”. Tüm dokumalar çözünüp, dağıldı. Geriye ilgi çekici ne kaldı? Kim ki olanı, en saf haliyle, yalnızca hızla dokunup duran bir dokuma olarak olduğu gibi görür, onun için korku diye bir şey kalmaz. Bu dünyayı sezgileri aracılığıyla, çimeni ve dalları bir görenler için bulunabilecek bir “ben-lik” yoktur. “Ben olan bir şey yok” diye düşündüğünde, geriye tek bir keder kalmaz.

Bu et yığınından haz almadığımdan, varolmakla ilgilenmiyorum. Zamanı geldiğinde bu beden dağılacak ve yeni bir tanesi olmayacak. Bu et yığınıyla istediğini yap. Yaptığından ne sevgi, ne nefret duyacağım.”

Bu huşu verici, tüyleri diken diken eden sözleri işiten genç adamlar, silahlarını fırlatıp attılar ve sordular:

“Ne yaptınız Efendimiz, ya da size kim bunları öğretti? Kederi ortadan kaldıran bu öğreti kimindir?”

Saygıdeğer Adhimutta:

“Her şeyi bilen, her şeyi gören fatih (Budha): İşte benim öğretmenim. Şefkat dolu bir öğretmen, tüm dünyanın şifacısı, onun öğretisi eşsizdir, sonuca ulaştırır. Bu öğretiyle keder, ortadan kaldırılır.”

Bunu duyan haydutlar, silahlarını bıraktılar. Kimi suç dolu hayatı bıraktı, kimi Öteye Geçmek üzere yola koyulmayı seçti. Öte kıyıya geçenin öğretisiyle yola koyulanlar, Aydınlanma için gerekli olan güçleri ve etkenleri geliştirerek, bilge, mutlu, sevinçli bir zihinle, becerilerini olgunlaştırdılar ve bir daha kurulmamak üzere Dağıldılar (nirvana’ya ulaştılar).

Cem Şen

1968 yılında doğdu. 1981 yılında savaş sanatları eğitimi almaya başladı. 1987 yılında Zen Budizm’in Türkiye’deki temsilcisi olan İlhan Güngören ile tanıştı ve 1987-1990 yılları arasında Güngören’in asistanlığını yaptı. Bir yandan Güngören’i Zen çalışmalarında ve Tai Chi Ch’uan derslerinde destekleyen Cem Şen aynı zamanda Namık Ekin, Mustafa Aygün gibi eğitmenlerle savaş sanatları eğitimini sürdürdü. 1990 yılında ilk çeviri eseri yayınlandı. Aynı yıl çalışmalarını tümüyle Taocu çalışmalara yönlendirdi. Sırasıyla Mantak Chia, Master Wang, Master Wu, Eric Steven Yudelove gibi ustalardan eğitim alan Cem Şen aynı zamanda bu ustalardan farklı Taocu sistemleri öğretme yetkisi de aldı. Halen ustalar ile çalışmalarını ve dünyanın farklı yerlerinde bulunan yaşayan büyük bilgelerle iletişimini ve arayışlarını sürdürmektedir. 1991 yılında Dharma Yayınları’nı ve ardından 2003 yılında bu yayınevinden ayrılarak Klan Yayınları’nı kurmuş olan Cem Şen’in içlerinde “Enerjinin Dansı: T’ai Chi Ch’uan” ve “Dolmuşa Binme ve Dolmuştan İnme Sanatında Zen” adlı kitaplarının da bulunduğu 8 kitabı ve yaklaşık 40’a yakın çeviri eseri bulunmaktadır.