Bana birşeyler oluyor arkadaşlar, birden kendimi sürekli araştırır bir halde buldum niyese artık sadece kendim için değil hepimiz için araştırıp, bulduklarımıda sizlerle paylaşmak istiyorum..Bu ilham perileri beni cidden sevdi..:)))

Dün akşam eve gittim, tırım tırım aranmaya başladım, inanın başka birşeyler ararken elime 2 kitap geçti, Yüksek Bilinç Seminerlerine katıldığım dönemlerde Şuurlu İnanç diye 2 kitap vermişlerdi ve birden elime onlar geçti, Yazarı belli değil ancak sunan kişi bizim seminerleride yönlendiren Işık Bey, ona burdan bir kez daha teşekkür ederim içimdeki ışığı çıkarmamda açtığı yol için..Şimdi o kitaptan bazı başlıklar ve bu başlıklar ile ilgili açıklamaları sizle paylaşmak istiyorum..

Sevgiyle ve ışıkla kalın..

BOZULMUŞ TOPLUM DÜZENİ :
Toplumdaki düzen bozulmuşsa, bu onları mahva götürecek bir işaret değildir. Namussuzlukların artması, doğrunun hasretinin çekilmesine, fenaların çoğalması, iyilerin artmasına sebep olur. İyiye, güzele, doğruya olan hasret bir toplumu sarsmaya başladımı artık o toplum kendisini, hasretini çektiği şeylere kavuşturacak, aynı zamanda da realitesini yükseltecek kudreti kazanıyor demektir.

SEVGİ
Sevgi bir zaaf değil bir değerdir. Fakat bunun ne kendisine ne de başkasına zararı olmaması gerekir. Zarar veren sevgi ise zaafın ta kendisidir.

ACI VE ÜZÜNTÜ
Birçok insan, kendi ruhi ihtiyaçlarını idrak edemiyen geri muhitlerde denenirler. Bir insan için diğer insanlar tarafından anlaşılmamak çok zordur. Acı olan ise, bir insanın düşünüp sevdiği, kendini heba ettiği insanlar tarafından yanlış tanınmasıdır.
Bu haller acıdır, üzücüdür fakat acı ve üzüntü; çekenler için bir değer memba’ıdır. Onlar bu memba’dan sabırla içebildikleri kadar değerlenir, ruhen tekamül ederler. Çok kereler kazanılan bu değerler, dünya hayatlarında da roller oynarlar.
fena yoktur. her olan şey iyidir, çünkü iyilik içindir.

BÜYÜK İNSAN, BÜYÜK ADAM
Büyük insan, inanarak savunduğu realitesi uğrunda riya’ya sapmadan, müşküllere göğüs gerendir.
Büyük adam’lara gelince onlar, büyüklüklerinden birşey kaybetmemek için manen küçülebilirler.

DUALİTE
İçinde bulunduğumuz ve her türlü kanununa tabi olduğumuz nizamın; değerleri, karşıtları (zıtları) ile belleyebilmemizi sağlayan bir kanunudur. Mesela bu nizamda güzeli tanıyabilmek için çirkine, iyiyi öğrenebilmek içinse kötüye ihtiyaç vardır. Bizler nısbi (mutlak olmayan, rölatif) varlıklar olduğumuzdan dolayı maddi, manevi tüm değerleride ancak, karşıtlarının hüküm sürdüğü bir nizamda öğrenebilmekteyiz. Aydınlığı, karanlığın yardımıyla; sadakati ise ihaneti görerek değerlendirebiliyoruz.
Dualite kanunu, içinde bulunduğumuz madde kainatının esas unsuru olan >nin daha temelinde (+) ve (-) değerler ile kendisini göstermektedir.

DUALİTE VE MANEVİ YAKINLIK
Maddeli kainatta, dolayısı ile dünyada, pozitif negatifi, dişi erkeği çeker. Çirkinlikler güzellikleri, aydınlıklar karanlıkları, yükseklikler alçaklıkları belirtir. Fakat ruh bir kere maddeden kurtulunca, onun güzeli görebilmesi için çirkine, aydınlığı anlayabilmesi için karanlığa ve bir şeyi sevip beğenebilmesi, onu çekebilmesi veya ona doğru çekilmesi için ne erkek ne de kadın olmasına lüzum kalır. Artık o yakın değerlerin birbirini çektiği bir maneviyat alemindedir.

O yakın değerlerki, dünya hayatında da kendilerini (maddi tesirlere rağmen) hissettirir. İşte bir insana zaman zaman çirkini güzel, güzeli çirkin gösteren; çirkini sevdiren, güzelden nefret ettiren budur. Çünkü, bir insana çirkin bir insanın ruhu çok yakın olabilir. Bu yakınlık fazlalaştığı oranda karşılıklı tarafların bedene verdikleri değer azalır. ve sonuçta; iki yakın ruh, çirkin bedenlerini güzel görürler veya, çirkin (veya kusurlu) bedenlerini önemsemeden birbirlerini sevebilirler.

Bu sevgiyi ortaya çıkaran cazibe; madde kainatındaki artı-eksi alakasını (artı-eksi alakası; dualiteyi karakterize etmektedir) yenecek kudretteki manevi cazibedir. Madde dünyasında, madde ölçüleri dışına çıkarak birbirlerini sevebilen ruhlar, yeterli, ölçüde değerli ve değerce birbirlerine yakın ruhlardır.”