Tüm bu yaşananlar İnsanlığa, İnsan olmaya ve Bir’liğe çağrıdır. Duyalım artık bunu arkadaş. Bir’den bize gelen bu çağrıyı, bizden bize gelen bu seslenişi duyalım artık. Ruhumuz duymadığı ve nefsimiz doymadığı için bunları yaşıyoruz. Bu bize içimizde var olan Dostun, tüm Yaratılışın seslenişidir.

Depremler sarstı, fırtınalar silkeledi, ateşler yaktı ve savaşlar yıktı. Hepsi bizi kendimize getirmek içindi. Biz uyanalım da, kendi sebep olduğumuz bu gidişata artık dur, içimizde ki gerçek ‘Ben’e de duy diyelim diye. Dur ve Duy artık ey İnsanoğlu. Artık şaşıran beşerden, insanoğlundan İnsanlığa geçiş zamanıdır. Geçelim artık bu Bir’lik kapısından da, Öz’ü itibariyle eşit görelim her şeyi. Cismi farklı olsa da Öz’ünde her şey aynıdır, böyle bakarsan da hepsi sana aynadır.

Dini, felsefi ya da herhangi bir inanç sisteminden bahsetmiyorum burada. Kaldı ki, “Komşun açken tok yatma” ile yardımlaşmayı, “Sağ yanağına tokat atana sol yanağını dön.” ile karşılık beklemeden vermeyi ve “Sana nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına da öyle davran.” İle de empatiyi bulabiliriz. Hangi dinden, inançtan, milletten, renkten ve ırktan olursan ol; dünya üzerinden yaşayan bir İnsan’sın sen. Bundan dolayı da artık sorunlu değil, sorumlu davranmalısın. Nedir bu sorumluluk? Sen bunu bilmezsen işte hayat sana bunu kendi yöntemleriyle gösterir ve öğretir. Önce hafifçe seslenir, sonra daha yüksek sesle bağırır, yine mi duymadın hafifçe dürter, ondan da mı anlamadın o zaman da sertçe bir darbe indirir ki, uyan ve farkına var, İnsan olmanın ne demek olduğunu anla diye.

Bizim cinsimiz İnsandır. İnsan olmak demek; “İns” olmak demektir. Cins kelime manası olarak “uyanık-hassas” olmak, “İns” ise “içinde-yakın” olmak demektir. İnsan uyanıklık içinde, Yaratılışa yakın olan hassas varlık demektir. İnsan İnsan’ın devamıdır ve birbirinin içindedir. Bütün İnsanlık ve hatta tüm Kainat İnsan’a yakındır, içindedir. İnsan kainat değildir, ancak kainatta ne varsa İnsan’dadır. İşte budur İnsan olma bilincinin temeli. Komşun açsa sen de açsın, sol yanak sana aitse, sağ yanak da sana vurana aittir, kendine nasıl davranıyorsan, başkaları da kendine öyle davranır. Sen-ben-biz-siz kavramı yoktur gerçekte. Bunlar görüntü yanılgısı ve algı yanılsamasıdır.  Çıkan yangınlar, kopan fırtınalar, savaşlarda patlayan bombalar, aslında hep bizim içimizdedir. Bizler İnsan olduğumuzu fark edip, içimizde ki bu savaşları sonlandırıp, fırtınaları dindirip, ateşleri söndürebilseydik…

İnsanlık ve Bir’lik bilincine en çok ihtiyacımız olan zamandayız. Bu yaşananlar bunun sınavıdır. Üst akıllar, ülkeler, dış güçler, teoriler, virüsü kimin gönderdiği, vs. bunların hiçbiri beni ilgilendirmiyor. Benim sınavım kendi insanlığımla, savaşım kendi benlik virüsümle. Ben içimde ki ışığa odaklanır, neden ve niçin yaratıldığımı anlarsam; ayrım-ikilik benim için biter ve ben artık hiç olup, yok olurum. Ben olarak yok olduğumda ise, İnsan olarak tekrar doğarım. Hepimiz hiçlikte yok olduğumuzda, tek Bir bilinç olarak yeniden doğacağız. İşte o zaman; ne savaşlar, ne doğal afetler, ne de hastalıklar bizi etkileyebilir. Tüm bunlar sevgi ışığında eriyerek, Birliğe karışacaktır. Hiç birşey, evrenin Yaratım gücünün yansıması olan Aşk’ın ışığı karşısında var olamaz. Bu o kadar güçlü ve kuvvetli bir ışıktır ki, evrenin sıfırdan yaratılış enerjisidir. Evreni yoktan var eden ve yaratan bu enerji, bizim hak ettiğimiz dünyayı yaratmak için yeter de artar bile. Biz yeter ki isteyelim ve sorunlu değil, sorumlu davranalım.

Hoşgörüsüzlüğü, hoşgörü ya da daha çok hoşgörüsüzlük ile değil, “Bir Görü” ile yenebiliriz. İzleyip hoş görerek boşa gezmek ya da hoş görmeyip üzerine gidip ezmek yerine; fark edip, istediğimiz değişim olup karşımızdakini dönüştürmeliyiz. Zira karşımızda sandığımız da aslında bizden bir parçadır, bizim bir yansımamız, algı yanılsamamızdır. Yanılsamadan kurtulup, yargılamak ve yadırgamak yerine, yalnızca Olmalıyız. Hayal ettiğin İnsan sensin, sen ol onu. İstediğin dünya senin içinde, sen bunu dışına taşı ve cesurca yaşa.

İhtiyacından fazlasını satın alıp stoklayan, işleri tehlikeye giriyor diye personelinin maaşını eksik ödemeyi teklif eden insanlar duyuyorum. Kendisinin huzuru, sağlığını korumak ve var olmak adına, başkasını yok sayan, onun insanlık haklarını çiğnemeye çalışanlar görüyorum.  Peki sorarım sizlere ey dostlar; bugüne dek böyle yaşamadık mı ? Birbirimizi, doğayı hiçe sayarak, farklılığa saygı duymadan, hakkı hukuku tanımadan, maneviyattan uzak ve maddi isteklerimizin esiri olarak yaşadık. Peki ne oldu? Doğrusu bu olsaydı, bugün bunları yaşıyor olmazdık. Koskoca ülkeler doğayı katletmez, insanoğlu birbirini daha çok para için öldürmez, bizler de anamızla babamızla, eşimizle dostumuzla ters düşmezdik. Neyin doğru-yanlış olduğunu söyleyecek değilim, ancak neyin değişmesi-dönüştürülmesi gerektiği artık çok belli. Öfkemizi sevgiye, hırsımızı paylaşmaya, benliği Bir’liğe dönüştürmek gerekiyor artık. Bugün ihtiyacından fazlasını alarak karnını doyuran kişi, yarın ondan daha güçlü yine ihtiyacından fazlasını alan kişi yüzünden aç kalacak. Bugün işini korumak için işinden ettiği kişinin ahı, onu yarın işinden edecek. Bugün kendi menfaati için başkasını yok sayan, yarın doğa tarafından yok edilecek. Kısa vadeli ve anlık düşünmeyelim. Bizler An zamanda sonsuz yaratımda olabilecek güçteyiz. Böyle zanlarda kalıp, bencil davranarak kendimizi dar zamana hapsetmeyelim. Kendimizi tüm yaratılışla Bir görelim ve birbirimize destek olalım. Unutmayalım kime ne yaparsan yapalım, aslında kendimize yaparız. Sistemin şaşmaz bir kuralıdır bu. Bak ve gör bunu…

Davet:

Ben Dünya üzerinde yaşayan bir İnsan’ım ve İnsan olmanın ne demek olduğunu çok şükür farkındayım. Dinimin, inancımın, ırkımın, rengimin önemi yok. Ben herkesi Bir ve Öz’ünde eşit görüyorum. Herkesi de bu bilinç ile İnsanlığa ve İnsanlığını görmeye; Bir’liğe davet ediyorum.

Aşk ile…

Yunus Emre Berk

Yunus Emre, 1976'nın karlı bir Ocak sabahında, İstanbul’da doğdu. Çocukluk yıllarında başladığı “niye” sorularına, daha sonra “neden” i eklemiş, evrende özüne doğru çıktığı bu seyahatte kendi kitabını okumaya, hep dinlemeye ve izlemeye niyet etmiştir. Geçimini hukuk danışmanlığı yaparak sağlamaktadır -çok şükür- asıl işi ise “3H” dir: Haddini Bilmek - Hizmetini Bulmak - Hakkını Vermek. Kendini keşif ve hizmet yolculuğunda Mevlevi, Sufi, Şaman ve Budist Hocalar ile çalışmış, UCLA’den Mindfulness/Meditasyon eğitimleri almış ve çok sayıda inzivaya katılmıştır. Çok değer verdiği ustasının inisiyasyonuyla Reiki Master’ı da olmuştur. Tüm bunların ötesinde ise halen ve aslen, Rab sisteminde öğrenmeye ve eğitimine devam etmektedir. Adını taşımaktan gurur duyduğu Yunus Emre gibi; her yaratılanı Yaratan’dan ötürü sever ve Olmak için ölmeden önce ölmeye çalışmaktadır.