Eveett… Nerede kalmıştık… Uzun zamandır yazmıyordum. Yazamıyordum. Nedenini ben de bilmiyorum. Hep bir koşuşturma içindeydim. Sanki bir şeylere yetişmeye çalışıyor gibiydim. Bir yandan da bir şeylerin hazırlığıydı belki. Başta İtalya’ya gelmeyi çok isterken geliş günü yaklaştıkça bir zor geldi. Şimdi aslında anlıyorum neden zor geldiğini. O zamanlar saçma gelmişti. Bildiğim ve sevdiğim bir ülke, sadece yapmak istediğim şeylere ayıracağım bir zaman, gereksiz sorumlulukların çoğundan kurtulma… Peki neden gidesim gelmiyordu? Çünkü aslında bu bir nevi inziva olacaktı. Ruhum bunu gayet biliyor ve hissediyordu ama egom direniyordu işte. Gül abla demişti bir dönüşüm yaşıyorsun direnç ona İtalya’ya gitmenle ilgisi yok diye. Haklıymış. Vipassana deneyimlerimi paylaşmıştım. İnziva fikrini severim ve çok da dönüştürücü bulurum. Vipassanada konuşmak, kitap okumak, müzik dinlemek, yani zihni meşgul edecek her tür şey yasaktır. Ama bu belli bir süre içindir. Çevrenizde kampta konuşamasanız da sevdiğiniz insanlar vardır. 5 gün en fazla 10 gün sürecektir. Hani kalabalıklar içinde yalnız olmak deyimi vardır ya benim şu an bulunduğum durum da onun bir benzeri. Kitap okuyabiliyorum, her şeye erişimim var, istediğimle konuşmakta özgürüm ama yine de bir nevi inzivadayım. Benim dilimi konuşan yok diyeceğim ama bu bildiğimiz anlamda dil değil. Neyse ki İtalyanca biliyorum ve iletişim kurabiliyorum. Bu daha farklı bir duygu ve kelimelere dökmek zor. Onun için inziva diyorum ? İnzivalarda lüksten kaçınılır. Kur farkı sayesinde o zaten otomatik olarak geliyor. Kaldığım yere ulaşım dert olduğu için saat sınırlamam var. Öyle istediğim saat istediğim yere gidemiyorum. Yani bütün koşullar inzivamı destekliyor ?
Peki bu inzivanın getirileri neler olacak? Bunu tabii ki zaman gösterecek. Henüz 2 hafta bile olmadı. Ciddi sorgulama getiriyor o kesin. Ne yapmak istediğiniz, gerçekte kim olduğunuz, hayatınıza nasıl devam etmek istediğinizle ilgili. Henüz sorular geldi cevapları gelmedi o ayrı ? Yani az çok cevapları da biliyorum aslında ama çok netleşmeden yazmak istemem. Her gün yeni bir gün ama bir o kadar da aynı gün. Nedense algılarım fazla açıldı gibi hissediyorum bir de. Çok uzaklardaki sesleri duyabiliyorum sanki ve sabah alakasız biri geliyor aklıma uyanınca ne zamandır konuşmadığım. Sonra facebook hatırlatıyor 5 sene önce bugün o insanla bir yerdeymişiz. Zamanı sorguluyorum bu sefer. Aslında geçmiş ve gelecek yok mu? Sarmal mı? Aynı anda paralel zamanlarda mı yaşıyoruz? Korkmayın delirmiyorum ? Ama ekonomi yerine felsefe bölümüne gelseymişim daha iyiymiş ?
Zamanımı kullanmak konusunda tamamen özgür olduğum için neleri yapmaktan keyif aldığımı daha iyi anlıyorum. Kesinlikle ilk sırada gelen şeylerden biri gezmek, seyahat etmek. Keşif gezilerine çıkıyorum devamlı. Bildiğim yerlerdeki ayrıntılara, doğaya dikkat etmeye çalışıyorum bu sefer de. Denize yakın olmak kesinlikle bana çok iyi geliyor. Her fırsatta kaldığım dağ kasabasından denize gitmeye çalışıyorum. Girebiliyorsam giriyorum; giremiyorsam izliyorum. “Artık bakmayacaksın; göreceksin” demişti Gül ablam. Şimdi bu daha bir anlamlı geliyor bana. Çevremdekileri algılamam değişti sanki.
Bir yanda özenilecek, ne zamandır özlemini çektiğim bir özgürlüğüm var bir yanda ise tek başınalığım. Özgürlüğün getirdiği sorumluluğu hissediyorum ve aynı zamanda kendime koyduğum kısıtları fark ediyorum. Hani zengin olsam şunu yapardım; sağlıklı olsam şunu yapardım; ah piyango bana çıksa bak neler yapardım dedikleriniz var ya… İşte zengin de olsanız piyango da çıksa onları yine de yapmayacaksınız, yapamayacaksınız. Çünkü kendinize çizdiğiniz sınırlar yüzünden yapamıyorsunuz onları paradan puldan zamandan ötürü değil. O sınırları kaldırdığınız da zaten o para da gelir size zaman da. Bunu zaten biliyordum da idrak etmem buraya nasipmiş. Burada geçirdiğim günlerin en büyük dersi şimdilik bu oldu bana. Gerisini zamanla hep birlikte öğreneceğiz ?

https://www.facebook.com/kalbincileri/

İdil Göksel