Hasan Sonsuz Çeliktaş:

Şu son dönem birçok kişi hayatımın amacı nedir sorusunu sormakta. Öncelikle sana şunu sorayım: Hayatımızın gerçekten bir amaca ihtiyacı var mı sence?

Begüm Güven Karace:

Hayatımızın zaten bir amacı var diye cevap vereceğim. Yani hiç bir şey amaçsız sebepsiz değil. Yaşadığımız her şey tüm deneyimler tatlıları acıları bir sebebe dayanıyor, bir hizmete ve büyük anlamda toplamda birlik içinde hepimizin çok önemli görevleri var.

Biz burada zaten yapmakta olduğumuz şey ile hayatımızın amacını gerçekleştirme yolunda gidiyoruz. Ancak bazen hayat yolumuzdan ayrılıyoruz, uzaklaşıyoruz bizim korkularımız, işte bilinçaltı kalıplarımız, bir takım aşmak üzere burada bulunduğumuz inançlarımız bizi hayat amacımızdan uzaklaştırıyor. Böyle zamanlarda kendimizi daha boşta hissediyoruz, bir yere bağlı değilmiş gibi hissediyoruz ve hakikaten içsel olarak bir şeylerin yolunda olmadığını hissediyoruz. Bunların tümü aslında bizi asıl amacımıza ve varmak üzere söz verdiğimiz noktaya götürmek için birer araç. Bunları anlamadığımız zaman, fark etmediğimiz zaman idrak edemediğimiz zaman bu defa hayat amacımızdan uzaklaşmışız ve amaçsızmışız gibi hissediyoruz. Burada en önemli nokta aslında her ne yaparsak yapalım amacımızı gerçekleştireceğimizin farkına varmak ve eğer biz buna tekamül diyorsak acı çekmek mecburiyetlerini bırakarak.

Hasan Sonsuz Çeliktaş:

Sen kendi hayat amacı sürecini nasıl yaşadın? Nerede kendini kaybolmuş, nerede hayat amacını bulmuş hissettin? Bu amacını nasıl eyleme dönüştürdün?

Begüm Güven Karace:

Ben kendimi şanslı sayanlardanım. Hayatım da pek çok dönemlerde pek çok şeyle uğraştım ve her birinde acısıyla tatlısıyla aslında yaşarken amacımı nasıl gerçekleştirdiğimi çok farkına varmadığımı fark ettim.

Okuduğum okuldan, yaptığım işten, sosyal hayatta yer aldığım durumlardan bazı zamanlar içimde büyük acılar korkular hissederek geçtiğim ya aslında benim burada ne işim var dediğim çok dönemler oldu. Fakat sonra geriye dönüp baktığımda bunların beni buraya getiren çok büyük adımlar olduğunu fark ettim şimdi yaşarken bakıyorum, içime dönüp dinliyorum yani ben acaba şu anda yaptığım şey ile mutlu muyum? Bu yaptığım şey acaba hayatıma bir doygunluk getiriyor mu ve bu yaptığım şeyi yaparken bolluk bereket içinde miyim, o zaman doğru yolda olduğumu anlıyorum.

Hasan Sonsuz Çeliktaş:

“Bir adamla birlikteydim. Ona beş senemi harcadım ve bunları kayıp sene sayıyorum.” Cümlesini sıklıkla duyuyoruz. Sen ise yaşadığım her deneyim bir adımdı diyorsun. Yani aslında kaybettiğimiz hiç bir şey yok, öyle değil mi?

Begüm Güven Karace:

Aynen öyle. Kaybettiğimiz hiçbir şey yok! Sadece bazı durumlarda çok fazla acı çekmemiz gerektiğine inanıyoruz. Bir şeylerden vazgeçmek veya yeni seçimler yapmak için zorunlu olma durumunda kalmaya çalışıyoruz. Ben bunu mecbur kalmasam yapmazdım demek istiyoruz. Halbuki buna hiç gerek yok. Gerçekten içimize dönüp dinlediğimizde seçimleri bir arada yapabilme şansımız da var. Aynı anda pek çok şeyi seçebilme şansımız da var ve en önemlisi neşemizi dinleme şansımız da var. Neşemizi dinleyerek yolumuzu bulabiliriz. O beş sene asla boşa gitmemiştir o noktada bir şeyler öğrenmeye, öğretmeye, kendimizi anlamaya çalışmışızdır. Fakat işte korkularımız negatif inançlarımız, annemizden babamızdan alıp geldiğimiz şeyler, ruhumuzun o büyük planında ilerlerken sanki yolumuzu engeller gibi görünmüştür. Hâlbuki geri bakıp onların bize nasıl hizmet ettiğini gördüğümüzde bu yaşananların her birinin aslında hayat amacımızın bir aşaması olduğunu da rahatça fark edebiliyoruz.

Hasan Sonsuz Çeliktaş:

Seninle yaptığımız bir çalışmada, erdemler konusunu işlemiştik. Erdemler o kadar önemli bir konu ki… Mesela beş senemi harcadığım dediğin kişiyle kimbilir hangi erdemleri geliştirdin. Bir yandan da ruhlarımızın dünyaya erdemler geliştirmeye geldiğini düşünüyorum. Sen ne dersin?

Begüm Güven Karace:

Kendi kendimizle çatışma halindeyiz. Bir taraftan diyoruz ki evet harika bir evrende yaşıyorum her şey bol, benim için çok fazla seçenek var, olasılık var ve sevgi her şeyin temeli hepimiz bunu biliyoruz. En küçük parçasında hepimiz enerjiyiz ve bu enerji aslında sevgi. Çok seven ve evet diyen bir yaratıcı tarafından yaratıldık sonsuz kaynak sadece sevgi. Sonra kendi hayatımıza bakıyoruz ve diyoruz ki madem Allah beni çok seviyordu neden bunları yaşamama izin verdi ve orada bir isyan oluşuyor. İşte hayat amacımızdan uzaklaşmak bizi bu isyana götürüyor.

Aslında çok seven bir Yaradan var, ama bizim yaptığımız seçimler de var. Kendimiz için ruh ailemiz için içinde bulunduğumuz toplum için bir şeyleri ilerletmek geliştirmek için buradayız ve onları geliştirebilmek için daha önceki neslin öğrendiği yollar var. Acı çekmek, üzülmek, öfkelenmek bunları yaşayarak tekrar hayatımıza çekmeye çalışıyoruz. Aslında daha önce nesillerin geliştirmiş olduğu erdemleri tekrar hatırlamak için annemin, babanım, büyükbabamın bildiği şeyleri tekrar hatırlamak bu dünyaya topraklamak için onların geçtiği yollardan geçmeye çalışıyorum. Eğer annem yada büyükannem belli bir erdemi geliştirmeyi; mesela iyiliği, sevgiyi, kabulü, nezaketi belli bir adamla bir süre yaşayıp belli sıkıntılar çektikten sonra geliştirebilmişse; ben de bildiğim, DNA’mdan gelen bilgi bu olduğu için aynı yolu takip etmeye çalışıyorum. Ben de aynı şekilde annemin, anneannemin, babaannemin geçtiği yolu geçiyorum. Onların geliştirdiği erdemi hayatıma topraklıyorum ki bir adım daha gidebileyim. Belki büyükannem bunu elli yılda yaptı. Ben bunu beş yılda yapıyorum. Ama bildiğim yol o olduğu için oradan geçiyorum. Şimdi biz Theta Healing yaparken diyoruz ki bu erdemler zaten bizim  atalarımız tarafından ya da geçmiş yaşamlardaki biz  tarafından  ya da kolektif bilinç tarafından belli bir noktaya geldi; bunları kazalım çıkartalım. Yaşanan bu zorluklardan geliştirilen bu erdemin enerjisini bedenimizde hücrelerimizde hissettiğimiz zaman, bunu daha ileriye götürmemiz için artık aynı yoldan geçmemize gerek kalmıyor. Aslında olay bu ve hayat amacımız tamamen bu erdemlere bağlı. Hayat amaçlarımız bildiğimiz erdemleri, iyiliği, faziletleri aldığımız noktada bir ileri noktaya götürmek. Bunun için diyoruz ki farkındalığımızı arttıralım farkına varalım. Biz bu enerjiyi bedenimize ve dünyaya toprakladığımız zaman hayat amacımıza kolaylıkla ilerlemeye başlıyoruz.

Hasan Sonsuz Çeliktaş:

Sen bunu anlatırken şöyle bir farkındalık oluştu bende. Bilincin seviyeleri vardır; çocukluk bilinci, ergenlik bilinci, olgunluk bilinci diye. Çoğumuz ergenlik bilincinde yaşıyoruz ve çoğunlukla bu bilinçte yaşadığımız zaman ya aman annem, babam ne biliyor ki deyip her şeyi reddediyoruz. Şuan da bir şeyi anladı: Evet ya! Annem ve babam kendilerinin geliştirdiği erdemleri bana hediye ettiler. Ama ben bu tarafa bakmadım hiç. Onlardan alacaklarımı aldım, ama onlar bir yandan bu armağanları da sundular. Bunun daha önce farkında varmamıştım bu şekilde.

Begüm Güven Karace:

Yani aslında bunun iki taraflı olduğunu bazen unutuyoruz. Yani ebeveynlerim yaşadığı zorluklar sebebi ile bana öğrettikleri bir takım olumsuz inançlar vardır ve ben sürekli kendimi bu olumsuz inançlardan temizlemekle uğraşırken buluyorum. Sürekli kendimizi olumsuz olana kanalize ediyoruz. Çünkü ancak sanıyoruz ki ancak olumsuz olana baktığımız zaman oradan onu temizleyip altından olumlu olanı çıkarırız. Bu doğru ama çok uzun ve meşakkatli bir yol. Halbuki bir şey daha var: Hiç bir şey sadece olumlu ya da olumsuz değil, olumsuz olarak yaşadığımız her şeyin içerisinde ya da atalarımızın yaşadığı her şeyin içerisinde bir sürü güzellik var, erdem var ve hiçbiri boşa yaşanmamış. Onları da beraberce aldığımda bu yolları açmak çok daha keyifli ve kolay olur.

Hasan Sonsuz Çeliktaş:

Olumsuza gitmekle ilgili bir de şu inanç var: Yeterince acı çekersem tanrı beni cennetine alır. Kendimize özellikle acı çektiriyoruz ki bak ben yeterince dövdüm kendimi, süründüm hadi beni içeriye kabul et. Biraz da acı severliğimizin, sadistliğimizin, mazoşistliğimizin altında bu var gibi geliyor.

Begüm Güven Karace:

Bilinçaltı programlarımız, inanç programlarımız, kısaca bizim çalışma sistemimiz yoğun duygusal durumlarla oluşuyor. Herhangi bir bilgiyi bilinçaltına geçirmek için ancak yoğun duygulara ihtiyacımız var. Çünkü enerjiyle kaydediyoruz biz bir takım şeyleri. Yoğun dediğimizde aklımıza hep acı, öfke, nefret geliyor. Halbuki bu yoğun duygular arasında yüksek coşku, neşe, keyif de var. Bunlarla da bir takım bilgilerin deneyimlerini bilinçaltımıza ekleyebiliriz. Ancak atalarımız bunu, acıyla tekamül edilir diyerek yapmışlar. O deneyim artık bitti. Onlar bunu yapmış zaten. Çok çileler çekilmiş, ama bunları artık bitirmişler. Bunları artık tekrar tekrar hayatımızda minik minik de olsa yaşamamıza gerek kalmadı.

Hasan Sonsuz Çeliktaş:

Peki somut olarak bunu nasıl yapabiliriz? Hayat amacımızı nasıl bulabiliriz?

Begüm Güven Karace:

Çok uzaklara gitmeden daha yakın deneyimlere bakabiliriz. Diyelim annem veya babam zor ve acılı bir deneyim yaşadı. Bakıyorum ben de onlarınkine benzer bir durum yaşıyorum. Bu durumda ben bu döngüden nasıl kurtulurum?

Hayat amaçlarımdan birisi, annemi anlamak ve onun geliştirdiği erdemi bir tık ilerletmek. O zaman annemin hatalarına konsantre olmaktan vazgeçip, annemin buradan elde ettiği neydi diye bakmaya başlamak zorundayım. Bu süreçlerin sonunda ne elde etti? Neyi sağladı? Kendine neyi kazandırdı? Sonra dönüp kendi hayatıma bakacağım, hayatımın neresinde bu kazanç var? Aynı yerde mi, başka yerde mi? Sonra o kazancın enerjisini bedenime indirmem lazım. Evet, annem bunu yaşadı, sonunda bunu elde etti, evet bu böyle bir duygu ve bu hayatımın şurasında var ve ben bu duyguyu yaşayabilirim. Bu duyguyu biliyorum zaten. Kendime tanıtacağım, zaten bu duyguyu zaten bildiğime göre, zaten öğrendiğime göre artık bu sürece ihtiyacım yok. Bu süreci hayatımda pratik haline getirmeliyim artık. Her ne öğrendiysem bunu pratikte ortaya koymalıyım. Diyelim ki annem çok kötü bir evlilik yaşadı ve çok sıkıntı çekti sonunda ne öğrenmiş olabilir? Sonunda işte babamdan ayrıldı belli bir yaştan sonra çalışmaya başladı gücünü eline aldı, bize çok güzel baktı, bir kadın olarak değil bir insan olarak var olmayı öğrendi hayatın içinde ve bize yine sahip çıktı. Şimdi ben bir insan olarak hayatımın içinde var olmayı biliyor muyum? Güçlü olmayı biliyor muyum? Böyle miyim? Evet, aslında gerçekten böyleyim bende bir birey olarak hayatın içindeyim, güçlüyüm ve aileme sahip çıkmayı biliyorum. O zaman benim artık bu acılara, bu ıstıraplara, bu terk edilmelere, bu yalnız kalmaya ihtiyacımı bitirebilirim. Ben güçlüyüm ve ben ayaktayım ve ben bir bireyim kendimi böyle kabul ediyorum dediğim noktada buna ihtiyacım kalmaz.

Hasan Sonsuz Çeliktaş:

Yaşamın içinde hayatımızın amacını zaten gerçekleştiriyoruz. Peki bunu bilmemizin nasıl bir faydası olabilir?

Begüm Güven Karace:

Hayat amaçlarım beni kutsal zamanlarıma götürüyor ve hayat amaçlarım bulunduğum duruma göre değişebilirler de. Hiçbir şeyin sebepsiz olmadığını anlamam bir kere çok önemli  ve hayat amacım konusunda da şunu bilmemiz gerekiyor: Her halükarda hayat amacınızı gerçekleştireceksiniz. Her şekilde bu gerçekleşecek. Neşeyle, keyifle, sevgiyle hareket edersem bu amaca çok daha rahat bir şekilde ulaşıyorum. Yok zorlanırsam, kasılırsam, üzülürsem bu biraz daha meşakkatli bir yol haline geliyor. Hayat amacımı bilmeme gerek var mı? Bildiğim zaman, eğer kutsal zamanlarıma bakarsam bu bana daha bir içsel rahatlık veriyor. Ama asıl itibariyle bende içsel rahatlık olduğu zaman, zaten hayat amacımı o anda gerçekleştiriyorum. Önemli bir nokta da şu ki, hayat amacımı gerçekleştirmek için yaptığım şeyden, yaşadığım şehirden, ailemden, işimden uzaklaşmak durumunda değilim. Yani siyahla beyaz arasında seçim yapmak durumunda değilim, her şey gri olabilir. Ben zanediyorum ki hayat amacımı gerçekleştirmem için bu işten ayrılmam lazım, bu evden ayrılmam lazım, bu aileden ayrılmam lazım, bu adamdan ayrılmam lazım, bu kadından ayrılmam lazım. Böyle bir şey yok! Ben zaten keyifle, neşeyle, mutlulukla, iyilikle ve erdemlerle yaşamaya başladığımda gelen geliyor, giden gidiyor, önüme farklı iş fırsatları çıkıyor, zorunlu kalmıyorum. Yani bütün derdimiz aslında, zorunlu olmadığımız halde kendimizi zorunlu olduğumuzu hissettiğimiz ve kendimizi kasıp durduğumuz şeylerden kurtulmak.

Hayat amacımız bazen bir kişiye, bazen de büyük topluluklara dokunmaktır. Kimi zaman öyle bir kişiye dokunursunuz ki o bütün dünyayı değiştirir. Özetle elimizden gelenin en iyisini, en özelini yaptığımız zaman her şey yoluna giriyor aslında.

Hasan Sonsuz Çeliktaş:

Bize bu konuyla ilgili nasıl bir meditasyon yaptırabilirsin bize?

Begüm Güven Karace:

Atalarımızla ilgili bir meditasyon yapalım derim ben. Bu ataları biz seçip geliyoruz ve onların bir takım zorlamaları olduğu gibi, çok büyük hediyeleri de var bizlere. İnsanlığı belli bir noktadan alıp bugün benim bulunduğum noktaya getirmişler . Onların hediyelerini zarafetle kabul etmeye yönelik bir meditasyon yapabiliriz. Bu çalışmayı herkes kendi başına evde uygulayabilir.

Hasan Sonsuz Çeliktaş:

Bunu hep birlikte yapalım ve atalarımızı hakkıyla onurlandırıp; onlardan aldığımız o büyük hediyelerin hepsini kabul edelim.

Begüm Güven Karace:

Başlayalım o zaman…

Derin nefesler almaya başlayalım ve nefesler bizi rahatlatsın.

Burnumuzdan nefes alır ve bu nefesi ağzımızdan üflersek ve bu nefesle de bedenimizdeki gerginliği de gönderdiğimizi düşünelim. Her bir aldığımız nefesle rahatlığı, huzuru, sevgiyi içimize çektiğimizi ve verdiğimiz her bir nefesle bedenimizdeki gerginlikleri, öfkeleri, birikmiş enerjileri de gönderdiğimizi hayal edelim.

Şimdi ayaklarımızın altından, dünyanın merkezinden çok güzel bir enerjinin geldiğini imgeleyelim. Bu enerji ayaklarımızdan yukarı doğru çıksın. Tüm çakralarımızdan geçerek başımızın üzerinde çok güzel bir ışık topu haline gelsin.

Şimdi bilincimiz bu ışık topunun içinde olsun ve yukarı doğru gitsin. Bedenimizden ayrılsın, dünyadan, hızla yukarı çıksın. Pek çok parlak ışığı geçsin ve sadece incimsi beyaz ışığın olduğu alana gitsin. Şimdi bu incimsi beyaz ışıkla bir olduğumuzu düşünelim ve orada kendimizi oradan aşağıya bakalım. Kendimizi kocaman bir meydanın ortasında görelim. Yemyeşil ağaçların olduğu, yerlerin çim olduğu çok huzurlu etrafta çiçeklerin olduğu harika bir yerdeyiz. Orada ayaktayız ve tam karşımızda annemizin ve babamızın olduğunu imgeleyelim. Annemizin ve babamızın gözlerine bakalım ve diyelim ki teşekkür ederim. Şimdi onların önünde saygı ile eğilelim.

Bana verdiğiniz yaşam hediyesi, tüm deneyim, tüm bilgelik ve erdemler için teşekkür ederim. Başımızı tekrar kaldıralım onların gözlerindeki huzuru, minneti ve sevgiyi görelim. Sonra onların arkasına doğru bakmaya başlayalım. Görüyorum ki şimdi annemin arkasında onun annesi babası, onların arkasında onun annesi babası, babamın arkasında kendi annesi babası onların arkasında onların anneleri babaları ve dev bir topluluk olmuş. Ucunu bucağını göremediğim tüm atalarım orada. Tekrar eğiliyorum önlerinde. Atalarım olarak varlığınızı onurlandırıyorum, tüm hediyeleriniz için teşekkür ediyorum. Benim için en doğru anne baba ve atalar sizsiniz varlığınızı onurlandırdım. Oradan akan enerjiyi onlardan gelen desteği, sevgiyi tüm hücrelerimde hissediyorum. Teşekkür ederim. Hiç arkamı dönmeden geri geri oradan uzaklaşıyorum ve kendimi tekrar ışık topunun içinde buluyorum. Bu ışık topuyla aşağı doğru iniyorum. Bedenim üstüne geliyorum ve bedenimin içine giriyorum. Şimdi bu enerjiyi tüm bedenime getirdim. Tüm hücrelerime bu enerjiyi dağıtarak ayaklarıma kadar gidiyorum ve ayaklarımda bu enerjiyi dünyaya topraklıyorum. Tüm hücrelerime dağılıyor derin bir nefes alıyorum ve teşekkür ederim diyerek gözlerimi açıyorum.

Bunu her zaman yapabilirsiniz.

Hasan Sonsuz Çeliktaş:

Sana teşekkür ediyorum hem söyleşi, hem de meditasyon için.

Begüm Güven Karace:

Ben de teşekkür ederim.

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...