“Senin evleneceğin kız, kitabını okuyarak gelecek sana… Uluslararası ilişkiler bölümünden mezun gibi görünüyor… Adı ise… Hmm… Maria mı? Yok yok değil, ama yabancı adlı gibi bir Türk kızıyla evleneceksin…”

 2003’te ilk kitabımın imza günü için İzmir’e gelmiş ve gelişimle de bu güzelim şehre aşık olmuştum. Bu aşk içinde dolaşırken sokaklarda, arkadaşlarım “Hadi Gül’e gidelim, hem güzel güzel sohbet ederiz, hem belki keyfi yerindeyse bize kahve falı bakar.” dediler. Ben de tabii kahve falını duyunca hemen atladım ve birlikte Gül’e doğru yollandık. Hoş beşten sonra, kahveler içildi ve Gül şöyle bir yoklandı keyfi hususunda. “Sizi mi kıracağım, hadi kapatın fincanları” cevabını aldıktan sonra da biz gayet alışkın bir şekilde kapattık fincanlarımızı. Alışkın diyorum, malum insanlık olarak geleceğimizi öğrenmeye meraklıyızdır ve falın her türlüsünü severiz. Türk milleti içinse kahve falı, içilen Türk kahvesinin üzerine bir nevi gelenektir. Ortamda az biraz anladığını hissettiren birileri varsa zaten olay bitmiştir. Herkes fincanı kapatır ve sıraya geçer. Hatırlıyorum zamanında bir keresinde babam, bir bayram gezmesi sırasında “Mahmut Bey, fal bilir misin?” sorusuna “Bilirim” yanıtını vermiş ve sonra da eline aldığı fincana bakıp, birşeyler uydurmuştu. Uydurmuştu fiilini emin olarak kullanıyorum, çünkü babamın falla falan alakası yoktur, sadece eğlenceyi sever. Gel gör ki söyledikleri tutmasın mı? Bu veri dalga dalga yayıldı ve babam artık bayram gezmelerinde “Falcı bacı” muamelesi görür oldu.

Fala milletçe düşkünlüğümüz böyleyken, ortalama bir Türk vatandaşının değişik boy ve ebatlarda kahve falcılarından yorumlar alması bir nev’i alışkanlığa dönüşmüştür. İşte bu ruh hali içinde kapatmıştım fincanımı ve sadece hafif bir ilgiyle sıramı beklemeye başladım. Ama o gün, hem bir kadim dost; hem de bana çok fayda sağlayacak bilgileri verecek bir “görücü” ile tanışmak üzere olduğumu bilmiyordum…

Gül’ün Falı

Sevgili Gül (Yerlikaya), o gün bana birçok şey söyledi. Bunların birçoğu ruhsal gelişimim ile ilgiliydi ki benim için çok değerli bilgilerdi bunlar. Zaten Gül’ün kendisi de bir “Anadolu” ruhsal şifacısı olduğu için ruhani bilgilerle çokça haşır neşirdi ve haliyle de bu bilgileri rahatlıkla aktarabiliyordu. Ama beni esas şaşırtacak olan Gül’ün evleneceğim kişiyle ilgili söyledikleriydi. Nitekim bu sarışın, kıvırcık saçlı, dünya tatlısı kadınla tanıştıktan iki sene sonra eşimle onu ziyarete gitmiştik… Eşim benim kitabımı okuyup bana mail atmıştı; kendisi uluslararası ilişkiler mezunuydu ve adı da Talia idi. Talia’yı Gül’le tanıştırırken Gül’e, “Yahu, hadi kitabı ve okulu anladım da; adını nasıl bildin arkadaş. Ben tanışana kadar Talia adının varlığından bile haberdar değildim. Helal sana.” dediğimi hatırlıyorum. İşte bu noktada insanın aklına şu soru geliyor: Geleceği gerçekten bilebilmek mümkün mü? Hadi eğlencesine yapılanları bir tarafa bırakalım da, çeşitli fal yöntemleri ile gelecek görünür hale gelebilir mi? Geliyorsa da nasıl yapıyorlar bunu bu insanlar?

Geleceği görebilmek mümkün mü?

Heyecanla beklediğiniz yanıtı hiç uzatmadan vereyim: Hem evet, hem hayır. Bu yanıtı açıklamadan önce, “görücüler”in, geleceğe dair verileri nasıl elde ettiklerini kısaca anlatayım.

Benim üniversitede Pırıl adında bir arkadaşım vardı ve kahve falına harika bakardı. Hani bilmediği şey yoktu, özellikle de mevcut durum ve geçmişi çatır çatır söylerdi. Fakat onun baktığı fallardan sonra ben deyim yerindeyse “yere yapışırdım”. Kafamı bile kaldıramazdım, çok yorulurdum. Sonradan ruhsal konuların içine girdiğimde anladım Pırıl’ın bunu nasıl yaptığını. Pırıl’ın bir nev’i telepatik yeteneği vardı ve size dair bilgileri auranızdan alabiliyordu. Bunu yaparken de, herşeyin enerji oluşundan gelen bir durumla ve yaşanan enerji aktarımı nedeniyle insanda yorgunluk baş gösteriyordu ki bundan Pırıl da etkileniyordu. Özellikle geçmişi ve bugünü çok iyi bilen “görücüler”in (“Falcı” yerine bu kelime çok daha uygun, bu kişilerin yaptıklarını ifade etmede.) farkında olarak veya çoğunun olmayarak kullandığı yeti, telepatidir. Ama insan aurasında sadece geçmiş ve şimdinin bilgileri bulunmaz, aynı zamanda geleceğe dair bilgiler de mevcuttur. (Şimdi bunun açıklamasını da yapabilirim elbette, ama “zaman”, “kuantum fiziği” gibi konulara da girmem gerekiyor ve konuyu pek dağıtmak istemiyorum; kısaca siz auranızda, size dair her türlü bilgiyi taşırsınız.) “Görücüler” ise bir nev’i dekoder cihazları gibidirler ve bu bilgileri çözebilirler. Telepati güçlü ise geçmiş ve şimdiye dair bilgileri algılayabilirler, ama konu gelecek olduğunda kod çözme tekniğine yeni bir kavram eklenir: Prekognisyon yani geleceği görebilme.

Hangi Gelecek?

Tabii konu prekognisyon ve telepati olunca, bu fenomenlerin sadece “fal”la ilgilendirilmesi ve sınırlandırılması, onların içeriğinin büyüklüğü açısından yanlış olur. Pırıl, yeteneğinin farkında olmayan bir telepattı ve bu yetisi kahve falı bakarken ortaya çıkıyordu, çünkü “yoğunlaşıyordu”. Ama prekognisyon konusunda algısı daha azdı ki geleceğe yönelik tahminleri pek tutmuyordu. Gül de ise hem telepati vardı, hem de prekognisyon; aynı zamanda medyumluk özelliği de hafiften mevcut olduğu için baktığı “görüler”den daha elle tutulur bir sonuç çıkıyordu. Ama iki arkadaşım da bunu keyif için yaptıkları için bu yetilerinin üzerine gitmeyi akıllarından geçirmiyorlardı. Nitekim bu tarz kişilere hayatımızda rastlarız ve en çok da bizlere “fal” bakarken bu yetileri ortaya çıkar. Bu noktada akla şu soru geliyor: Peki bu kişiler, bu yetilerinin üzerine gitseler ve onları geliştirseler; onlardan geleceğe dair daha da net bilgiler alabilir miyiz? Yani az önce sorduğum soruya dönüyoruz yeniden: Geleceği görebilmek mümkün mü?

Evet! çünkü geleceğe dair görüntüler alabilmek mümkündür; hayır! çünkü görülenler mutlak değil, sadece olması muhtemel geleceğe dair görüntülerdir. Yani sıkı bir “görücü”, sizin o anki ruh haliniz ve seçimleriniz doğrultusunda, yaşamanızın en muhtemel olduğu gelecek senaryosuna dair bilgileri algılayıp, size anlatabilir. Ama hayatınızı etkileyebilecek birçok parametre vardır ve bu parametrelerdeki herhangi bir değişim, sizin geleceğinizi değiştirebilir. Veyahut siz, geleceğinize dair bilgileri duyduktan sonra senaryonuzu –bilinçli ya da bilinçsizce- değiştirebilirsiniz…

Ben kendi adıma geleceğime dair öngörüleri, geleceğimi şekillendirmek için kullanırım. Yani bana “dikkat et” denilen noktalara cidden dikkat ederim veya “şunu yaparsan daha iyi olur” önerisini aldığımda da, bu öneri içime sinerse de uygularım. Tabii bu noktada “görücü”nün kim olduğu da önemlidir.

“Fal” korkutucu ve tehlikeli midir?

Bu sorunun yanıtı tamamen “görücü”nün kim olduğu, yeteneğinin ne olduğu ve genel ruhsal halinin nasıl olduğuna bağlı olarak değişir. Benim Pırıl ve Gül ile yaşadığım deneyimlerde, onların “fal” bakmadıklarının, kahve fincanını aracı olarak kullanarak psişik bir deneyim yaşadıklarının farkındaydım. Ama karşıma çıkan bir sürü de “falcı bacı” oldu. Özellikle bilinç düzeyi düşük “falcı bacılar” bir fecidir. Bunlar fincana çok emin bakarlar ve size kesin tarihler ve olaylar söylerler. “Bir, iki, üç; evet üç vakte kadar araba alacaksınız…”, “Çevrende sinsi biri var, yılan görüyorum aman ha”, “Kız senin için kabarmış…”, “Sizin üzerinizde göz var göz, nazarlık tak” gibi sayısız “falcı bacı” cümlesiyle haşır neşir olmamış olanımız pek azdır. Bunların yaptıkları, kahve fincanındaki telveyi benzettikleri şekilleri, toplumsal kültürden aldıkları verilerle açıklamaya çalışmaktan ibarettir. “Deve” bereket demektir, çünkü toplumun geçmişinde “deve” kervanı yani zenginliği çağrıştırır. “Yılan” düşmandır, çünkü yine toplum özellikle de Havva-Adem hikayesindeki şeytan-yılan bağlantısı nedeniyle, “yılan”ı düşman algılar. Yine “ata binmiş erkek görüyorum kııız, büyük kısmetler geliyor size” yorumundaki “erkek murattır” ilişkisi de ataerkil toplumda erkeğin yeri ile ilintilidir. Yani bu tarz “falcı bacılar” aslında toplumsal bilinçaltını aktarırlar bizlere. Ayrıca bu tarz fallarda bir sürü olumsuz ve can sıkıcı bilgiler de söylenir ki bu tarz yorumlar aslında cidden tehlikelidir; çünkü “falcı” aslında karşısındaki insanı yönlendirir de. Yani siz onun yorumlarına inanarak, onun söylediği geleceği yaratabilirsiniz de.

Toplumsal bilinç düzeyinde kimsenin farkında olmadığı gerçek; ağızdan çıkan her sözle, yürekten inanılan her düşünceyle geleceğinizi yarattığınızdır. Bir “falcı” size, “Kız senin evinde karalar görüyorum, yılan dilli birisi var, çok fenalıklar yapmak istiyor bu sana” dediğinde (okurken bile içiniz sıkıldı di mi?); siz otomatikman kim bu diye düşünmeye başlarsınız ve paranoyaya bağlarsınız. Halbuki ruhsal anlamda da gelişmiş bir görücü, böyle bir cümleyi kullanmaz size. Bu tarz bir enerji görse bile önce onun enerjisini içinde, kendinde dengeler; sonra da size aktarırken “Sana çok yakın birileri, sana büyük bir hediye sunacak; bunu önce olumsuz olarak algılayabilirsin, ama sakın canını sıkma, sana sunduğu hediyeyi görmeye çalış” şeklinde ifade eder. Çünkü ruhsal boyutta “fenalık” yoktur, ruhların birbirlerine sundukları “deneyimler” ve “armağanlar” vardır, her ne kadar size günlük yaşamın akışında olan bitenler olumsuzluklarmış gibi hisettirseler de. Bu noktada, “falcı bacılar”la pek haşır neşir olmamanızı öneririm ve ayrıca “fal”ınıza bakan kişi, size “olumsuz” ifadeler kullanıyorsa, ona da bir daha “fal” amaçlı yaklaşmayın derim; kişilerin baktıkları “fallar”, onların da ruh hallerini yansıtırlar. Ben her zaman sevimli, canlı, pozitif arkadaşlarımın bana “fal” bakmalarına özen gösteririm, diğerlerinden uzak dururum. Hele ki profesyonel “falcılar”a asla bulaşmam.

Nerede bulunur bu “görücüler”?

“Falcılar’a bulaşmayın dedin de, Hasan Kardeş; bu “görücüler”e nerden ulaşabiliriz? Çok merak ediyorum geleceğimi.” sorusu aklınıza gelmiştir eminim. Bu kişilere kulaktan kulağa bilgilerle erişebilirsiniz. Ama bu, her övülen kişinin de “görücü” olduğu anlamına gelmez. “Kııız, karşıda birine gitmiş geçenlerde bizim apartmandakiler, bir bilmiş bir bilmiş…” şeklinde yüceltilen kişiler, size hitap etmeyebilir. Mesela eşim hamileyken, bir arkadaşımız birisini çok övmüştü ve biz de baktırdık “hadi nasılmış” diyerek. Kadının, eşimi bir komaya sokmadığı kaldı. “Hastalanacaksın da… yataklardan kalmayacaksın da… daaa… daaaa… daaa…” Bir kere kadının enerjisinden hoşlanmamıştım ben. Nitekim eşiyle sorunları nedeniyle çok sıkkın olduğunu öğrendim sonradan ve o negatif haliyle bize fal bakmaya kalkmış ve canımızı sıkmıştı. Eşime “Aldırma bunun söylediklerine, kendi sıkıntılarını yansıtıyor sana” dedim. Nitekim eşim değil yatmak, doğumdan bir gün önce halen çarşı pazar geziyordu. Yine soruya dönecek olursak; “görücüler”, karşınıza hayat tarafından çıkartılabilirler; yani onları aramanıza gerek bile kalmaz, onlar sizi bulurlar.

Kısaca özetlemek gerekirse, “falcı bacılar”a aman dikkat! İnsanı olumsuz enerjilerle dolduran “falcı bacılar”ı kendinize yaklaştırmayın! Bir “görücü” ile karşılaştığınızı hissediyorsanız da önce onun anlattıklarını ruhunuza bir sorun. Size yaşam yolculuğunuzda yardımcı olabilecek bilgiler ve öneriler sunuyorsa eyvallah; böylesi kişi için de bir fırsat olabilir.

Bu arada tabiiki de hayat yolculuğunuzda böyle birisinin olması da şart değildir. Yaşanacaklar zaten yaşanacaktır. Böyle birisinin varlığı, biraz daha farkında ve dikkatli hareket etmenize yardımcı olabilir diye düşünüyorum. Ayrıca sevgili R. Şanal Günseli’nin söylediği bir cümle de beni çok etkilemiştir: “Geleceğinizi mi bilmek istiyorsunuz, o zaman bir kağıda geleceğinizde neyi yaşamak istiyorsanız onu yazın ve sonra da her gün o yazdıklarınızı okuyun. Onların gerçekleştiğini göreceksiniz.”

Geleceğinizi öğrenmeye çalışmak veya herşeyi akışına bırakmak veya istediğiniz geleceği yaratmak için çabalamak… Seçim size kalmış… Neyi seçerseniz seçin, sizin için yaşanabilecek en hayırlısı neyse, onun olmasını dilerim…

(İlk Yayın: Cosmopolitan)

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...