Sezen Aksu söylüyor: “Bu kızı yeniden büyütmeliyim / kor ateşlerde yürütmeliyim. farkındayım… farkındayım…”

Aksu, şarkısında, şu günlerde yeni bir dalga halini alan ‘farkındalık’ kavramına gönderme mi yapıyor, yoksa tamamen ‘bifarkında’ olarak mı bu cümleyi seçti; onu bilemiyoruz. Ama bizim yoğun bir ‘farkındalık’ durumu yaşadığımız kesin. Popüler kültür, şimdilerde güçlü bir ‘farkındalık’ hortumuyla sürükleniyor. Bilmeyenler için ‘farkındalık’ kavramını açalım. Owo Yayınları’ndan çıkan “Farkındalık ve Dengeli Yaşamın Anahtarı” adlı kitapta şöyle deniliyor:

“Ben sana bir ahlâk dersi vermiyorum. ‘Bu doğru, bu yanlış, bu ahlâklı, bu ahlâklı değil’ demiyorum. Ben sana çok basit bir kriter veriyorum: ‘Farkındalık’. Eğer ‘farkındalık’la bir şey yaparsan doğru olmak zorundadır, çünkü ‘farkındalık’la hiçbir şeyi yanlış yapamazsın.”

Anın farkında olmak, böylelikle yaptığın her davranışın neden yaptığını bilme hali. Anı bilinçli seçme durumu bir anlamda. Şöyle cümleler geçiyor farkındalık durumunda: “Sigara içiyorum ama ben bunun farkındayım. Bu halimle kendimi onaylıyorum ya da Ahmet’i olduğu gibi kabul ediyorum, bunun farkındayım” Bu onaylamalar ve farkındalıklar sonrasında kişi sigaradan kurtuluyor, sinir olduğu Ahmet’i onaylıyor, hayatı olduğu gibi kabul ediyor, kendini seviyor, yanlış davranışlarından kurtuluyor, dünyaya kendine ve pembemsi bir gül kıvamında bakmayı başarıyor. Elbette bunun çeşitli egzersizleri var; meditasyonlar, imgelemle bir durumu negatiften pozife çevirmeler, evrensel enerji reiki yapmalar, düşünce sistematiğini değiştirme durumları, doğayla barışma, sözcük tekrarlama vesaire vesaire. Farkındalığa varıyorsun, sonra kendini bu farkındalıktan sonra yeniden programlıyorsun.
Aslında ‘farkındalık’, ‘kişisel gelişim’ başlığı altında toplayabileceğimiz kavramın bir yan ürünü. Gel gör ki, ‘farkındalık’ şu anda kişisel gelişimden fazlasıyla rol çalmış bulunuyor. Öyle ki, ABD’de açılmış bir Farkındalık Okulu bile var. Üstelik bu okulun eğitmenleri bütün dünyayı gezerek seminerler veriyor. Hatta geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye de geldiler.

Yoga, Uzakdoğu felsefesi, NLP, feng shui, reiki, pozitif enerji, beden dili, kişisel gelişim, Kyron, Ramta vs… Tüm bu New Age felsefesi yurdum insanını sarmış durumda. Herkes bir ‘farkındalık’ içinde ya da peşinde. Duygularının farkında ol, rahatla, genişle, pozitif düşün, kendini sev, başkalarını sev, düşmanına kızma, negatif enerjini pozitife çevir, gülümse, pembe baloncuklar oluştur, geçmiş karmalar, şu bu… ‘Çakra’lar açılıyor, pıtrak gibi yeni kozmik uzmanlar, gurular türüyor, toplu şifa, toplu anlayış…

Dolar bazında seminerler, kurslar; ‘farkındalık’ olayı da bir hayli pahalı yani. Bedavaya ‘farkında’ olamıyorsunuz. Bir sektör doğuyor; ‘farkındalık’ sektörü.

Bu satırların yazarı ben, bir ‘spritüalizmsever’im. İleri sürülen tezlerin çoğunun işe yaradığını düşünüyorum. Ama bir yazarın deyişiyle, “hakikat topluca aranabilir bir şey değildir.” Bireysel ‘farkındalık’a ulaşmak, kendini Tanrı’nın bir parçası gibi hissetmek, gerçekten birlik duygusuna varmak, yaşadığın anı anlamak bu kadar kitlesel bir kültür, böyle hap gibi verilen bir şey olamaz. İnsan belirli süreçlerden geçmeden, belirli bir izana ulaşmadan ‘farkında’ olamaz, oysa bugün herkes ‘farkında’.

HAMMADDE DOĞUDAN, PAZARLAMA BATIDAN!

Kişisel gelişim kitaplarıyla patladı önce her şey. Ekonomik krizlerin sarstığı, işsizliğin ürkütücü boyutlara ulaştığı, depremlerin, felaketlerin önlenemediği, geçmişinde sayısız acı, iç kargaşa ve çatışma olan bir toplumun çocuklarının bir de yoğun kapitalistleşme sürecinde kendinden uzaklaştırılması, yabancılaşması, aklı başında herkesin biraz sıyırmasına yeterdi. Ve yetti de… Bunların sonucunda bütün Batı’yı saran kişisel gelişim ve New Age furyası Türkiye’de de uygun zemin bulmakta gecikmedi.

Batı, bilgeliği Doğu’dan hammadde olarak alıp, işleyip, süslü püslü paketlerle bize pazarlıyor; satışlarsa gani gani…

90’lı yıllarda patlayan kişisel gelişim furyası tam bir çılgınlığa dönüşmüş durumda. Artık büyük kitapçılarda, kişisel gelişim ve spritüelizm kitapları tek başına bölümler oluşturuyor. Git gide daha fazla yayınevi bu pazara giriyor. ‘Kişisel gelişim’ yok satıyor! Örneğin sadece Sistem Yayınları’nın 100’e yakın kişisel gelişim kitabı var. Doğan Cüceloğlu’nun “Savaşçı” kitabı bugüne kadar 100 bin satmış.

Akın akın kişisel gelişime koşan insanlar kısa yoldan hayatlarını değiştirme peşinde. 10 derste NLP ile kendine güveni, beş seminerle ‘farkındalık’ı kavrıyorlar! Ardı ardına basılan her kişisel gelişim kitabı mutluluk formülleri öneriyor ama nedense kimse hâlâ çok mutlu değil. Agora Kitaplığı’ndan çıkan Will Ferguson’un “Mutluluk” romanı tam da bu konuya parmak basıyor. Kitap, kişisel gelişimcileri eleştirirken, bu tuhaf hale “kitlelerin yeni afyonu” diyor.

“KİŞİSEL GELİŞİMDE YALNIZLAŞMA VAR”

“Barış Sanatı”, “Çok Düşünen Kadınlar”, “Tibet’in Gençlik Pınarı I-II” gibi çok satan kitapların yayıncısı Dharma Yayınları’ndan Cem Çobanlı’ya göre durum şöyle:

“Belirsizlik, karamsarlık, yalnızlaşma, yabancılaşma, bencillik ve günü kurtarma telaşı içindeki insanların sevgi anlayışları bile değişti. İnsanlar artık birbirlerini hayatlarındaki çeşitli eksiklikleri, yaşanmamışlıkları gidermek adına seviyorlar, bu şekilde aşk yaşadıklarını sanıyorlar. Bu yüzden ‘sevgi’ başlıklı yığınla kitap yayınlanıyor; yok kendinizi nasıl seversiniz, başkalarını nasıl seversiniz; yok korkulardan kurtulmak, kaygılardan kurtulmak şeklinde kitaplar çıkıyor.”

Çobanlı, “Keşke kitaplarda yazılanlarla, önerilen ‘tekniklerle’ bu işler mümkün olabilseydi” diyor ve ekliyor: “Kişisel gelişim denilen kavramın içinde bile apaçık biçimde yalnızlaşma ve yabancılaşma olgusu var. Eskiden insanlar topluca gelişmeye çabalarlardı. Şimdilerdeyse kişisel olarak herkes başının çaresine bakıp, tek başına kurtulmaya çalışıyor.”

Yayınevi olarak Doğu öğreti ve uygulamaları üzerine kitaplar yayınladıklarını anlatan Çobanlı, “Avustralya yerlileri Aborijinler ile ilgili iki kitabimiz müthiş ilgi gördü ve çok sattı. Çünkü orada gerçekten başka bir dünya var; kaygıdan, korkudan uzak, sevgi, umut ve barış dolu, küçük ama evrensel genişlikte bir dünya. Ama acaba kaç okur, Aborijinler’in dünyasını en azından kendi içinde yaratabilmeyi, bir sabah başka bir dünyaya uyanabilmeyi başardı bunu bilmiyorum” diyor.

“AZ ÖNCE KEÇİ EZDİK, FARKINDA MISINIZ?”

Yıllardır kişisel gelişim ve ‘farkındalık’ kavramlarıyla uğraşan, Kuraldışı Yayınları’nın kurucusu, hipnoterapi, reiki ve NLP uzmanı Nil Gün’e göre ise mesele bu işi kimin yaptığıyla ilgili. Gün, doğru yaklaşımı şöyle açıklıyor:

“Bu kavramı en iyi açıklayan kişi Krişnamurti’dir. Bir gün Krişnamurti birkaç arkadaşıyla birlikte arabayla giderken, arkadaşları farkındalık üzerine derin felsefi bir tartışmaya dalarlar. Bir ara araba sarsılır ama sohbet kesilmez. Bir süre sonra arkadaşları Krişnamurti’ye bu konuda ne düşündüğünü sorar. Krişnamurti, ‘Farkındalık üzerine konuşuyordunuz, değil mi, biraz önce bir keçiyi ezdik, farkında mısınız?’ diye cevap verir. Bireysel gelişimin tanımı farkındalığın artmasıdır. Gelişkin insan, yaşamı farkındalıkla yaşar. Farkındalıkla yaşamış olsaydık, daha kendimizle barışık, daha duyarlı ve daha insan olarak yaşardık. Bireysel gelişim eğitimi, bu gelişimi daha da hızlandıran, dolayısıyla zaman kazandıran bir süreçtir.”

Gerçekten kulağa hoş geliyor öyle değil mi! Peki bu, bu kadar kolay mı? “Hentbolde Zihinsel Antrenman ve Bireysel Farkındalık” konulu bir konferans veren, Başkent Üniversitesi öğretim üyesi, Doçent Dr. Doğan Kökdemir, kişisel gelişim kitaplarının özellikle ABD tabanlı olduğuna dikkat çekiyor:

“Öncelikle kişisel gelişim ve bunun için yapılan çalışmalar mucize değildir. Pek çok NLP seminerinin reklamında olduğu gibi bir hafta sonu eğitime katılıp, gelecek pazartesi gününden itibaren bambaşka biri olmanız pek mümkün değil. Keşke her şey piyasada bu tür eğitimleri yürüten pazarlamacıların dediği kadar kolay olsa. Yüzlerce yıllık psikoloji çalışmaların sonucunda bile psikologlar bu kadar kısa sürede böyle değişimler olacağını söyleyemiyor.”

Doçent Kökdemir, “Elbette kişisel gelişime yönelik eğitimler yoluyla bireylerde farkındalık yaratmak ve kişinin hayatında farkedilir yansımalar yaratmasına olanak sağlamak mümkün” diyor ve ekliyor: “Aslında farkındalık kişisel gelişim için inanılmaz derecede önemli bir süreç ve bu da kendi hakkımızda gerçekten bilgi almak, kendimiz üzerine düşünmekle başlıyor.”

Kendinin farkına varmak, gelişmek, öğrenmek bu kadar kolay olsa… Hap gibi “10 derste mutluluk” kabilinden vaatlerle sorunlar çözülebilse… Şarkıyla başladık şarkıyla bitirelim:

“Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda/ ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında.”

“BU YAKLAŞIMLAR SORUNLARI ÇÖZMEZ, YENİLERİNİ YARATIR” CEM MUMCU / Psikiyatr

Duygusal süreçler yüzey çalışmalarıyla değiştirilmez. İnsanın iç dünyası o kadar aptal değildir. Aksine çok karmaşıktır ve bireysel, kolektif tarihimizin ayrıntılarıyla şekillenmiştir. Bütün bu New Age durumların tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Hatta son zamanlarda değil bu tür saçmalıkların, psikiyatrinin bile lağvedilmesi gerektiğini düşünmüyor değilim.

Self-Help yollarla hayatı çözmeye çalışan kitaplar var. Belki bunların akut dönemde bir yararı olabilir. Daha doğrusu birey öyle zanneder. Şöyle bir örnek vermek gerekirse; hastanın apandisti varsa ağrı kesici verilmez, çünkü ağrıyı dindi sanırsınız ve apandist patlar.

Bu tür kitaplar gerçekten işe yarasaydı bu kitaplardan biri 100 milyon satardı ve başka kitaplara gerek kalmazdı. Burada büyük paralar dönüyor. Bir rant alanı. Aslında manevi boşluğu biraz daha derinleştirmekten korkmak, çabuk elde etme arzusunda bitiyor her şey. Bir kitap okuyorsun, hayatın değişiyor! Bu tür yaklaşımlar, başka hastalıkların üremesine neden oluyor. Bu yaklaşımlar yeni savunma mekanizmaları oluşturuyor ve yeni sorunlara yol açıyor. Üstelik madem bir arayıştasın, neden Uzakdoğu’ya gidiyorsun ki! Tasavvufta bunların hepsi var. Bu tür kitapların çoğu birbirinizi sevin, insan sıcağına dokunun, çocuğunuza şöyle davranmayın, iş yerinizde şöyle yapın, hayatın derin anlamını hissedin ve yaşayın, yüreğinizdeki yaşama dokunun, ilişkinizi yeniden gözden geçirin, kendinizi gerçekleştirin, falan filan… Bunlarla kısa süreli davranış değişiklikleri yaşarsınız ama duygularınızı ve kişilik özelliklerinizi değiştiremezsiniz.

Aycan Aşkım Saroğlu

İngiliz Dili ve Edebiyatı Mezunu. Hürriyet Vakfı'nda gazetecilik eğitimi aldı. Sırasıyla TV'de 7 Gong, Hürriyet Dış Haberler, Gezi Traveler, Aktüel dergilerinde; Akşam ve Habertürk gazetelerinde çalıştı. Tam 15 senelik gazeteci, doğduğundan beri spritüel. "Kum Saatinden Ezoterik Manzaralar" adında bir kitabı mevcut. Yay burcu.