Çile Farsçada 40 demek.

Beyinde bir bilginin bilince dönüşmesi için yani eminlikle yapılabilir hale gelmesi için 40 günlük, 40 tekrarlık, 40 sınavlık ( siz nasıl yorumlamak isterseniz) bir sürece ihtiyaç vardır.

İnsanın cehaletten uyanıp bilgiyi oluş haline çevirmesi için ihtiyacı olan temel programlardan biri bu nedenle çiledir.

Çocuğun ayakkabı bağlamayı tam öğrenebilmesi için  (dikkati başka bir yerde olsa bile ayakkabıyı kendiliğinden bağlayabilmesi için) geçen süresi de bir çiledir. Ve beden yeni bir şeyi öğrenirken konfor alanından çıktığı için “zahmet, sıkıntı” olarak algılanabilecek bir şey hisseder, hissedebilir.

Ama zahmet, sıkıntı sınır sistemindedir, Öz ise bu acıyı “kötü” algılamaz, aksine istediği yere yaklaşıyor olduğunu bilmenin işaretçisi olan bu acının arkasında her an neşededir.

Bu nedenle “sıkıntılı sürece” Aşkı ekleyemeyenler, süreci kendi başlattığı gerçeğini ekleyemeyenler bunun yerine şikayeti ve saklı kurban rolünü sürece eklerler. Yani hastalandığına hastalanan bir psikolojiyi sokarlar yola. İşte bu, Çileyi zaman içerisinde zahmetle ve acı çekmekle ilişkilendiren ve kollektifte de böyle anılmasını sağlayan zihindir.

Oysaki çileye başlamak heyecanlıdır, çilehaneye girmek ile ilkokul bir’e başlamak ya da kampa katılmak aynı şeydir. Duygusal yaralı bir lingamın bir yoninin içinde 40 kez gidip gelip ağlaya ağlaya yepyeni bir orgazma açılması da aynıdır.

Bu nedenle Çilenin kendisi de değişim aracılığıyla bedene, eski alışkanlıklara acı verse de her zaman içsel gülümsemeyle yaşanmalıdır. Çünkü uzun süredir beklenen değişim gelmektedir.

Ve çileden çıkmak da harikalıkla karşılanmalıdır. Çünkü kişi kendine, kendine özüne yaklaşmak için girdiği yolda adanmışlığını, kendine ekstra acı çektirmeden yolu yürümenin şefkatini ve kararlılığını bir kez daha deneyimlemiştir.

Tüm çilelerin, yani bilince taşıma süreçlerinin bittiği son bir oluş hali var mıdır bilmiyorum, ama oraya varana dek tüm çilelerime girmeyi, onları deneyimlemeyi ve onlardan çıkmayı aşkla bekliyorum.

Çile kavramına çile çektirmeden ondan ayrı düşmek, onu reddetmek yerine, onunla dost olup onun aracılığıyla kendimize sonsuz Şefkat ve Adanmışlığı bir arada vermek dileğiyle

Oğulcan Aksoy