Hz. PİR’in aşk ve sevgi okyanusunda buluşan güzel insanlara merhaba…
Merhaba onun mühibbanı olan tertemiz arınmış canlara, can yunuslarına…
Hz. PİR’in feryadına kulak kabartanlara, yokluk teknesiyle(beden), vuslat okyanusuna kürek çekenlere, bu uzun tekamül macerasında, neşe ve sevinç zırhı giyenlere, cesaret kılıcı kuşananlara, muhabbet kalkanıyla bütün kötü ve olumsuzluklara göğüs gerenlere, doğruluk mızrağını yanından ayırmayıp, aşk okuyla kararmış gönülleri kanatanlara merhaba…
Canlarıyla oynayan hiç bir limanda (para, mal, şöhret) karar kılmayan, yelkenlerini rüzgarla değil yanmış bir ciğerden gelen HU nefhasıyla dolduran cihad-ı ekber levendlerine merhaba…
Bu uçsuz bucaksız denizde coşan, kabaran fırtınaya aldırış etmeyip, gönlünde kopan binlerce fırtınalı gecenin sabahı gibi sukuta bürünmüş, dingin ve huzur içinde olanlara merhaba…
Bu uzun seferde pusulası mesnevi, dürbünü basiret olanlara merhaba…
Med cezire aldırış etmeyen, med cezir de ne ki! Bir işaretliyle ayı ikiye bölen kainatın efendisi Ahmed-i Muhtar’a ümmet olma gibi yüce bir sancağa sahip olanlara merhaba…
Uykudan uyananlara, kendinden yine kendine, kendi denizinde sonsuz soluk seferine çıkanlara merhaba…
Ve yine merhaba;
dönüşü olmayan bu sefere çıkan aşıklara, sahilden el sallayanlara, yazık diyenlere, timsah gözyaşı dökenlere…
Merhaba!
Sultan-ı fena, şah-ı beka olan, tahtının üzerinde -halidi- ne ebeden -yazan zata… HÜDAVENDİGARA… demine, devranına, aline, evladım, yaranına, muhibbanına…
HUUU…