İki sayıdır, gizli bir din savaşı hakkında düşündüklerimizi söylemeye çalıştık. İnançların aslında nasıl farklı siyasetleri yönlendirebildiğini gördük. Ancak asıl önemli konuya, “gizemcilik” ve siyaset ilişkisine tam değinemedik. Daha doğrusu etrafında dolaşıp kesin ifadeler kullanmadık. Bu sefer gizemcilik ve siyaset ilişkisine daha derin bir şekilde bakalım.
En eski zamanlardan bu ilişkiyi ele alalım öncelikle…
İlkel toplumların mitlerine ve inançlarına baktığımızda geçen sayıda belirttiğimiz gibi erginlenmenin önemini görüyoruz. Toplumdaki çocukların birey olmasında “sine qua non” olan erginlenme, mitosların çoğunda da kendini göstermiş.
Buraya kadar her şey normal. İlkel toplumlardaki bu erginlenme, toplumların varlığında ve sağlıklı işleyişinde büyük rol oynamış. Ancak zaman içinde toplumlar geliştikçe(!) bu erginlenme de şekil değiştirmiş ve gizemli bir şekle bürünmüş.
İşte kırılma buradan başlıyor.
Toplumların gelişme aşamalarında, önceleri, topluma hükmetmekle, gizemli güçlere hükmetmenin, öte alem ile iletişimde olmanın aslında çok farklı olmadığını ve birlikte yürüdüğünü görüyoruz. Eliade’nin deyimiyle, in illo tempore (o eski günlerde –biraz Sezen Cumhur Önal ifadesi gibi oldu ama, burada mitolojik zamanları düşünmek gerek) gerçekleşen yaratımı yinelemek için yapılan ritüeller de zamanla erginlenme törenleri ile karışmış ve ortaya aslında daha farklı bir mekanzimanın doğuşuna neden olmuştur.
Tarih boyunca, din ile ezoterik inançların birlikte varolması aslında bu mekanizmanın bir sonucudur. Aslında ezoterizm , erginlenmenin farklı bir şekli olarak toplumlarda varolmuştur.
Erginlenme ile, birey olarak topluma katılma, ezoterik düşünceyle birlikte, farklı bir boyuta, aslında bir zamanlar varolan kutsal bir zaman ve mekâna katılma şeklini almıştır. Böylece, sağlıklı bir toplumun can damarı olan bir sistem daha süblime olurken, bireyler bu “kutsal” ortama katılarak aslında toplumun sağlıklı yapısının da çözülmesine yol açmışlardır.
Bunu biraz daha açalım.
Çağdaş psikanaliz aslında ipuçlarını veriyor. Çocukluk imgelerini ve annenin güvenli kucağını bırakmak istemeyen zihniyetin kaçışı aslında anal dönemdeki gizliliğe yönelebiliyor. Erginlenme ile bu sorumluluğu almamak daha masalsı bir alemde bir kaçışa, farklı ünvanlarla avunmaya gidebiliyor.
Ezoterik düşünce, özünde bireyin kendini geliştirmesi ve Tanrısallığı bulması için bir araç olarak varolmuştur. Ancak bazı öğretilerde bu toplum içinde farklılaşmayı ve bireyselleşmekten kaçmayı sağlayan bir kuruma dönüşmüştür. Bireyselleşmeye dayalı erginleşme zorlu sınavları ve törenleri öngörür ve karşılığında kazanılan toplumun bireyi olmaktır. Daha çok erkekler için uygulandığını düşünürsek erkekliğini ele almaktır. Ancak bazı disiplinlerdeki ezoterik erginlenme, bireyselliğin ötesinde düşlenen bir tanrılaşmayı sunar. Ancak bu bireyselleşmeden tanrısallığa geçmektir. Sağlıklı bir yapı olmaktan uzak bir kandırmaca da diyebiliriz. Bu bağlamda gizemciliğin verdiği sahte güç, bireyselliğin önüne geçmiş olur ve kişinin toplumdan uzaklaşmasını ve toplumsal sorumluluğu daha yüce bir ideal uğruna gözardı etmesine neden olur.
Tarihte örnekleri boldur. Socrates’in yüce sözleri söyledikten sonra, basit sorumluluklarını ihmal ettiğinden karısından fırça yemesi gibi.
Bu topluluklar yönetici konumunda olmasa da yönlendirici olmayı başarırlar. Eski Mısır tarihinde örnekleri vardır.
Öyleyse gizemciliğe olan tutkunun aslında erginleşmeye olan yönelimin daha süblime olması ancak kişisel gelişimin önünü tıkaması şeklinde bir yorumunun yapılabileceğini söyleyebiliriz. Tıpkı lisede matematik okumadan mühendislik okumayı istemek gibi .
Tabii burada her türlü ezoterik öğretiyi bu şeklide algılamamak gerek. Kişisel gelişimi ön planda tutan ve bireyselleşmeden tanrısallaşılamayacağını savunan öğretiler de vardır.
Tarot kartları bu konuda çok güzel ders verir. Deli’den Büyücü’ye geçiş aslında bu yola girmektir. Aşıklar kartı ile anne ile olan ilişki kesilir. Tıpkı Perceval’in yola çıktığında annesinin ölmesi gibi. Son kart ise Dünya’dır. Tanrı kartı yoktur.
Eski toplumlarda ezoterizmi bu şekilde ortaya koyduktan sonra asıl konumuza, bugüne dönelim.
Ezoterik öğretiler yine varlıklarını sürdürmektedirler. Bugünden geçmiş baktığımızda, en yakın geçmişten en uzak geçmişe, kaçınılmaz olarak siyasetin içinde olan topluluklar vardır. Kendini koruyabilmiş, güncelliğini yitirmemiş ve kişisel gelişimi sağlayan kurumlar da… Gizemcilik ise her zaman ilgi odağı olmuştur. Simyacılar, büyücüler, kabalistler her zaman toplumda yönlendirici olabilmişlerdir. Hatta farklı akımların doğmasında da neden olmuşlardır. Ancak gizemci akımlar da bu yönlendirilmede kullanılmışlardır.
On dokuzuncu yüzyıl, spiritüalizmin doğuşunu görmüş ve medyumik celseler bu dönemde popüler olmuştur. Tarihte daha önce örnekleri görülse de , “ruhsal tebliğler” bu dönemde ortaya çıkmışlardır.
Yirminci yüzyıl ise bu konuda çok farklı gelişmelere sahne olmuş ve elini sallasan bir ruhsal varlıktan tebliğ alan birine çarpar hale gelmiştir.
New Age öğretileri çerçevesinde olan tebliğler ise genelde, yaklaşan yeni çağ, sevgi , ışık vs gibi temalar etrafında dönmekte ancak gizliden gizliye politika ve siyasete bulaşmakta, hatta kişisel gelişimi tam anlamıyla durdurabilecek ve yön değiştirtebilecek açıklamalarda bulunmaktadırlar.
Bunlardan bir bölümü, mitolojik isimleri ve sembolleri kullanmaktadırlar. Örneğin, “Namaste” diyebilen bir Poseidon gelip su üzerine tebliğler verebilmekte ve araya garip mesajlar da koyabilmektedir (tabii “Selamlar sevgili varliklar. BEN POSEIDON’um. Dünya Gezegeninin SU MATRIX’ININ RESTORASYONUNDA görevli olan “12 ler KONSEYI” adina konusuyorum -ayrica SEVGI MATRIX’I olarak adlandirilir- Dünya için İlahi Plan’in parçasi olarak simdi meydana gelen olaylar üzerine insanliga biraz açiklik sunmak istiyoruz.” diyen bir Poseidon hoşunuza gidiyorsa ve fazla DVD seyrediyorsanız olay farklı). Oysa mitolojiden biraz haberi olan biri buna sadece güler. Zamanında, ben çocukken, Haluk Egemen Sarıkaya, uzaylı komutanlar Athena, Avalon gibi şahsiyetlerden tebliğler yayınlardı ve uzaylıların toplu inişlerini bekler dururdu.
Öte yandan bir çoğu da garip takma isimler altında “sevgi” içerikli mesajlar verip durmaktadırlar. Gençliğinde biraz Erich Fromm okumuş biri olarak bir şey öğrendim. Sevgi kolay değil, ve en önemlisi insan kendini sevmeden başkalarını sevemiyor. Ben “herkesi koşulsuz seviyorum” dersem bana kimse inanmaz çünkü ben günde bir paket sigara içiyorum. Ancak “koşulsuz sevgi” nutukları atmak, Evren’i ve varlıkları kucaklamak vs vs. aldatmacaları altında yapılanlar ilginç.
Türkçe’ye de tercüme edilen bir kaç tebliğe bakalım;
Bunlardan ilginç olanlarından bir tanesi Tobias denilen zat. Bu tebliğler siyasetle o kadar içiçe ki, 9/11 olayının aileleri bile bu celselere gelip pişman olduklarını söylüyor. Ya da bu varlıklar Musa ve Muhammed’in geldiğinden, aynı varlıklar olduklarından ve Mesih enerjisine hizmetlerinden vs vs söz ediyorlar. Aslında dikkat ederseniz Hristiyan içerikli, hatta misyoner amaçlı mesajlar. Hristiyan derken, gerçek Hristiyanlık değil ama Evanjelizmin aşırı bir kolunu anlamak gerekiyor. Zaten Kryon bile Yahudi mistisizmini kullanıyor (Merkebah gibi). Bu Tobias, «Dünyanın her yerindeki kiliseleri (dini kuruluşları) başlatan sizsiniz. Bugünlerde onlarla ilgili karışık hisler beslemeniz şaşılacak bir şey değildir! Ama bunları başlatan sizlerdiniz. Bunlar tapınaklardı. Bunlar, Mesih bilincinin büyüme işlemine başlayacağı ve sonra diğer insanlara uzanacağı kiliselerdi. 2000 yıldır sevgili Shaumbra, bu enerjiyi nasıl getireceğinizi öğrenerek ve onun büyümesi için gerekli enerji ve alanı sağlayarak, bir yaşamdan ötekine gelip durdunuz. Ve sizinle geçmişte konuştuklarımızdan, bunun ortaya çıkma zamanının şimdi olduğunu bilmektesiniz» diyerek yarım inançlı bir Hristiyanı da çelmeye çalışıyor.
Ya da “Green Card” aldığını tahmin ettiğim bir başmelek Mikail, “Bu büyük çalkantının ve medya cinnetinin üstüne yükselebiliyor; içinde Kendi Hakiki varlığınızın bulunduğu özünüze yönelebiliyor ve bu Sevgi-Işık merkezinden barışçıl gözlerle Yaratıcının saf sevgisini Birleşik Amerika’ya ve dünyaya yayabiliyor musunuz? Gerçekten de, bu Birleşik Amerika’da yaşayanlar için bir uyanma çağrısıdır. Ortadoğu’da ve dünyanın başka yerlerinde yaşanan nefret ve kaos, derece derece bütün dünyaya karanlık bir bulut gibi yayılıyor ve hiçbir yer bundan bağışık değil ve olmayacak. Diyoruz ki, evet, ülkenizi ve özgürlüğünüzü koruyun ve nefreti ve yıkımı sürdürenleri durdurmaya çalışın.” diyerek Bush’un Ortadoğu politikasına destek vermektedir. (Belki seçimlerde de destekler.) Tabii ki burada başmelek Mikail’in adının kullanılmasının ne tür bir komedi olduğuu sizlerin görüşüne sunuyorum. (Bunu ilk eleştirdiğimle, inançlarıyla alay ettiğimi söyleyen bir tepkiyle karşılaştım. Bunun inanç olması bile durumun ciddiyetini gösteriyor)
Örnekler çoğaltılabilir. Hristiyanlık propagandası yapan Kryon’dan, basit mitoloji bilgisi olamayan yüce varlıklara kadar.
Asıl konumuza dönersek ve toparlarsak, aslında bu tür tebliğlerin kişisel gelişimi sağlama savlarının yanında aslında eski toplulukların çarpık ezoterizm anlayışı gibi süblime ederek –hatta dışarıdan, ruhsal varlıklardan, uzaylılardan vs. yardım bekleterek- kişisel gelişimi durdurcu ve farklı ideolojilere yönlendirici olabileceğini söyleyebiliriz
Çoğu Hristiyan kökenli olan ve Hristiyan terminolojisini kullanan bu tür tebliğlerin aynı zamanda, farklı bir “Yeni Çağ insanı İsa” ya da “Yeni Çağ Mesih’i” figürleri ile farklı bir tür evanjelik misyonerlik yaptıkları da söylenebilir.
Bunun dışında yeni yetişen ve çağın bilgi birikimini de kendinde genetik olarak barındıran çocukların yetişmesinde de gösterilmesi gereken özenin saptırılması olan “indigo çocukla “ ya da “kristal çocuklar” kavramına dikkatli yaklaşmak gerekmektedir.
Tabii ki bu söylediklerimiz bütün bu tür tebliğleri yargılamak ya da kötülemek değildir. Bunların içinde, iç sesini yansıtan, samimi olanlar da vardır.
Bana göre şu an yaşadığımız çağda tek bir gerçek vardır; o da bu dönemde, bu Dünya üzerinde öğrenmemiz gerekeni öğrenmek ve kişisel gelişimimiz ve bireyselleşmemiz üzerinde durmak. Başkalarına olan sevgi ancak kendimizi severek olabilir.
Kendimizi ne kadar seviyoruz? Sağlık durumumuza ne kadar dikkat ediyoruz? Aile ve iş hayatımız nasıl? Cinsellik dünyamız ne alemde? Sigara alışkanlığımız nasıl? Gibi sorukları kendimize sormadan, sahte bir yücelik duygusuyla davranmak, öte alemlerden medet ummak ne kadar yarar sağlar?
Şu an içinde yaşadığımız çağ, Dünya’nın bütün geleceğini şekillendirecek bir çağ ve her türlü oyun oynanıyor. Önce bunun ve kendi bireyselliğimizin farklında olmadan, ruhsallığın farkında olmak bana sağlam bir yapı gelmiyor. Özellikle de psikanaliz sayesinde önümze gelen bunca gelişmeden sonra.
Sorun sadece ruhsal tebliğlere inanmak ya da inanmamak değil. Hele kendimize “gizemci” sıfatını yakıştırıyorsak.
Bu kadar gelişmeden sonra en önemli çıkartacağımız sonuç; belli bir şeklide bilinçaltı saplantılarımızı, kalıplarımızı çözmeden bazı ezoterik-okült yollara girmenin sakıncalı olduğudur. “Kadim öğretiler” belli yollarla ve tam bir “adanmışlıkla” bilinaçltına yönelik çalışmalar yapmaktaydı. Ancak günümüzde ezoterik bilginin açığa çıkması ve devşirme sistemlerin kurulmasıyla herkes bu yola basit bir inisiyasyon” ile girebileceğini düşünmektedir. Daha doğrusu yollar ucuzlamış ve kolaylaşmıştır. Artık kredi kartı ile ödeme yaparak Net üzerinden insiye olmak ya da hiç bir çalışma yapmadan “yöntem” bulan birine para ödeyerek “kötü enejilerden temizlenmek”(!) olanaklı olmuştur. Artık içsel bilgi de, tekamül de anlamını yitirmiş, kişiler üzerine tescilli bilgi kanalları her şeyi vermeye başlamışlardır. Artık melekler, uzaylılar ortada cirit atmaya başlamış tebliğlerde bulunmayı kendilerine görev edinmişlerdir. İşte bu noktada bu semboller üzerinde düşünmek ve yaşananların hangisini okült hangisinin bilinçaltının oyunu olduğunu anlamanın gereği ortaya çıkmıştır.
Eğer psikolojideki gelişmelerin dışında kalırsak korkarım her rüyadan, her vizyondan ruhani ve uhrevi sonuçlar çıkartmak ve kendi avatarlığımız ilan etmek durumunda bile kalabiliriz. Müritler zaten hazır, ortalarda dolaşıyor. O yüzden, kendini “gizemci” kabul eden kişinin bu gelişmeler dışında kalması olanaksız.
Bir başka önemli husus da –gelenekselcilerin anlamsız muhalefetine rağmen- “kadim öğretilerin” yöntemlerinin artık uygulanabilir olmadığı ortadadır. Sadece bunları uygulamak isteyenlerin bir yerlere ulaşabileceğin varsayarsak ,yakında bir elin parmaklarını geçmeyen “aydınlanmış” kalacağı da ortadadır. Bu bilgiler ışığında ezoterik yöntemlerin (öğretilerin değil) sorgulanması gerekmektedir.
O zaman , Gizemcilik önce kendi döneminin bilgisine hakim olmayı gerektirir. Bu tarihte burada olmanın bir anlamı olsa gerek. Sadece ruhsallık söz konusu olsaydı burada bulunmamızın bir anlamı olmazdı diye düşünüyorum.
Çok kısa bir yazıda bir çok şeyi açıklamak olanaklı değil. Ancak biraz olsun sorgulamayı öğrenmek önemli. Oynanan oyunun farkında olmak önemli
Daha da bir çok New Age öğretisine değinemedik. Tabii ki isteyen istediğine inanmakta özgürdür. Bedelini ödemekte de.