Yaşam adını verdiğin bir içeriyedir, bir de dışarıya…
Tıpkı nefes almak gibi…
Baban annenle birleşir. İçeriyedir hareket… Ve de sen Kaynak’tan ayrılırsın o bedene doğmaya böyle bakınca dışarıyadır hareket…
Büyürsün annenin rahminde, içeride, o bir türlü vazgeçemediğin sıcaklıkta, kavrayışta… vakti gelince de doğarsın bu dünyaya… Yine dışarıyadır hareket…
Dünyayla ilk kavuşum ve çekersin nefesi içine… Sonra basarsın yaygarayı olabildiğince, dışarıya…
Hoşgeldin diyen kucaklar karşılar seni baba, büyükanne, dede, dayı, amca… Ailen seni içine alır hemen… Ve de elbette ki annen… O ilk kucaklayış, ilk sarılış, ilk emiş memesinden… Ilık ılık içeriye…
Artık büyümüşsündür bir içeri, bir dışarı yapa yapa… Yuvadan ilk dışarıya çıktığın an… Okula… Dış dünyaya… Bazen anaokuluna, bazen de doğrudan ilkokula… Artık dış dünyadasındır. Taa ki akşam olup yuvana geri dönene dek, yine içeriye…
Daha da büyüdün artık. Arkadaşlarınla çıkıyorsun dışarıya… Yuvadan uçmaya hazırlanıyorsun yavaş yavaş, ama daha değil. Fakat işte o havalar var ya… İçeriden başka bir sen doğuyor dışarıya…
Üniversitenin kapısından ilk kez giriyorsun içeriye, belki de ailenden çok uzakta… İşte bu yeni bir dünya seni içine alan… Vakti gelince de çıkacaksın buradan dışarıya, belki bir doktor, bir mühendis, bir haberci, bir avukat veya dışarıya katkıda bulunabileceğin her ne varsa…
İlk defa göz göze geldiğinde onunla başka bir şey aktı sanki içine. Bir başkaydı o. O gözlerden alamadın kendini. Bir başka duygu coştu içeride ve dışarıya taşıyor o aşk ve neşe…
İlk defa elele tutuştun onunla, onun eli avuçlarının içinde, senin elin kavrarken onu dıştan içe… Kalpleriniz birlikte atıyor bir dışa bir içe…
Salon kapısından birlikte elele girdiniz içeriye… Alkışlar kutlamalar konfetiler içinde… Gözleriniz ışıl ışıldı yayıyordunuz mutluluğu dışarıya, artık girecektiniz ya birlikte dünya evinden içeriye…
Sen ona aşkla sarıldın, o seni aşkla kokladı. Birleştiniz o kutsal eylemle birlikte… Bedenleriniz bir kalp gibi olmuştu dalgalanıyordu bir dışarıya bir içeriye…
Aradan geçmişti 9 ay 10 gün ve çıkmıştı dışarıya hemşire doğumevinden kucağında bebeğinle birlikte. İçerideydi annesi henüz, o da çıkacaktı dışarı ve kavuşacaktınız birlikte elele… Ve tıpkı senin gibi büyüyecekti o bebiş de içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye…
Bir işe girmiştin, sonra oradan çıktın. Sonra bir başkası ve de bir başkası. Artık tatmin etmiyordu sana dışarısı. Başka bir şey olmalıydı ama ne? Bir geceyarısı uyandın bir fikirle, doğmuştu o an içinde ve de dönüşmeliydi dışarıda gerçeğe…
Zaman akıyordu dışarıda, vakit genişliyordu içinde… Artık işlerin iyice büyümüştü dışarıda, ruhun arzuluyordu başka bir şeyi içten içe… Ama henüz vakti vardı bunun üflenmişti o vakit kulağından içeriye…
Nefesler aktı içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye… Günler geceler geçti durdu birbirinin içine… Doğumhane kapısında bekliyordun. Çıkmasını bekliyordun hemşirenin yine… Bu sefer
torun denilen o bebişle… Gelince o minik yanına, basacaktın onu bir başka aşkla ta içine…
Vaktin tamama ermek üzereydi artık, biliyordun içten içe… Bir vakitler içine girmiştin bu dünyanın ve de çıkacaktın dışarıya hürmetle… Kimisi hürmetsizce yaşar ve de hürmetsizce giderdi buralardan da, verirdin artık bunu bilmeyişlerine… Bilen ise edeple girerdi içeriye, çıkardı dışarıya gani gani lütufla, güzellikle…
Bir vakit içine aldığın o ilk nefesi, teslim etmenin vakti gelmişti işte. Son kez aldın dünyevi nefesi içine ve de verdin dışarıya sessizce…
Yeni bir doğumdu bu, girmiştin yeni bir alemden içeriye, bedenini ise kucaklıyordu toprak ananın rahmi tam da içinde…
Yeniden kavuşmuştun o kaynağa, girmiştin yine içeriye… Ama biliyordun ki burada dışarısı da birdi, içerisi de…
Tıpkı bir nefesin ciğerlerinden bedene yayılışı gibiydi o an… Nefes çıkmak için girmezdi ki bedene… Kavuşmak isterdi her an bedeninin her yeriyle…
İşte o anda anladın yaşam aslında tam olarak neydi?
O, dışarıdan içeriye akan, içeriden dışarıya yayılan ve de her daim var olan o nefes, o can, O Sen’di…