Bugün benim doğum günüm ve görüyorum ki yaratılış benim en büyük hediyem. Bu dünyada, bu bedende, tam bu zamanda ve tam da olduğum bu şekilde var olmak, sahip olabileceğim en büyük ayrıcalık.

Daha ilk nefesimden itibaren bana bu hediye yavaş yavaş ve her an artan şekilde verilmeye başlanmış. Nefes aldıkça çoğalan, çoğaldıkça da tüm bedenimi kaplayan ışık bu.

Tüm sahip olduklarım, sahip olamadıklarıma şükrettim; sonra gördüm ki hiçbir şeye sahip değilim; zira her şey benim, ben de her şeyim.

Başıma gelen iyilikler, kötülükler,  gördüğüm güzellikler, çirkinlikler; sonra anladım ki iyi-kötü ve güzel-çirkin diye bir şey yokmuş, her şey hayrıma oluyormuş.

Başarılar, başarısızlıklar, kazançlar, kayıplar, gelenler, gidenler de boşuna, zira olan hep Bir’miş.

Ne ölümler, ne doğumlar, ne sonlar ne başlangıçlar, ne geçmiş ne de gelecek; tüm bunlar da tek bir An’mış.

Ne varlık ne yokluk, ne açlık ne de tokluk; bunlar da aslında hiç yokmuş.

Ne az ne de çok varmış, her testi dolması gerektiği kadar dolarmış.

Eksik gördüm, fazla aradım; gördüm ki bırakınca gelen kıvamında olanmış.

Ne geç ne erken varmış, her şey zamanında ve deminde oluyormuş.

Gezdim dolaştım, mucizeler aradım durdum; sonra anladım ki en büyük mucize bendeymiş.

Derde düştüm,  dört bir yandan derman sordum; sonra dermanı Aşk’ta buldum.

Ne doğum ne de ölüm, ne doğum günü ne de ölüm günü; bildim ki Aşk’ta olan her nefesinde yeniden doğarmış.

Ve nihayet anladım mi bugün değilmiş benim doğum günüm, meğer o gün nefes aldığım her An’mış…

Aldığım her nefese ve her an yeniden doğuşa sonsuz şükürle…