Ben cinsellikle ilgili bilgileri daha ergenliğime girmeden çoook önce evdeki sağlık ansiklopedisini hatmederek öğrenmiştim taaa 7-8 yaşlarındayken. Çok okurdum ve evdeki ansiklopedileri devirirdim. Ergenlik sonrasında anne babam bir şeyler anlatmaya çalıştılar kendilerince ama ben zaten bildiğim için her şeyi onları susturmuştum. 🙂 Sonra yıllar boyu seks ile ilgili çok konuştuk ettik arkadaşlarımızla. Teoride her şeyi biliyordum, ama ne zaman bir kızla tam anlamıyla birlikte oldum, işte o zaman cinsellik bilgileri, sevişme deneyimine dönüştü.

İşte spiritüel bilgiler söz konusu olduğunda da halimiz ergenlik dönemindeki çocuklara benziyor. Maşallahımız var her birimiz her şeyi biliyoruz, saatlerce uzun tiradlar atabiliyoruz; ama gelin görün ki büyük çoğunluğumuz halen bakir/bakire. Bilgiyi deneyime dönüştürmenin tadını yaşamadık henüz. Bu yüzden elimizdeki az tutam bilgiyle, ortaokul sıralarındaki çocuklar gibi “ben senden daha iyi biliyorum” tartışması yapıp duruyoruz çoğu zaman. Sıklıkla da masturbasyonla geçiyor günlerimiz. Halbuki sevişmeyi yaşamış insanın ruh hali başka olur, artık o başka gözlerle bakar dünyaya. Kendindeki o güzelliği deneyimlemiştir. Artık ergenlik bitmiş ve olgunlaşma başlamıştır. Dünyada attığı adım bile farklı olur… Tıpkı spiritüel bilgilerini, ruhsal deneyimler olarak yaşamayı başarabilmiş ruhlar gibi…

İşin ilginci de aslında çoğumuzun ruhsal ergenlik çağlarını çoktan tamamlamış olduğu halde “bakir/bakire” kalma konusundaki ısrarımız. Hani deyim yerimdeyse yaşımız geldi de geçiyor da bir türlü “vermiyoruz” ısrarla. Halbuki evrensel düzen, bizi güzelce “düzmeye” çok hazır… 🙂 Yeter ki direnmeyip kendimizi ona açalım. Acıyacak korkumuzdan bırakamıyoruz bir türlü kendimizi ona, tepinip de duruyoruz “Vermicem vermicem, kuruyup gitse de vermicem…” şarkısı eşliğinde. Tamam güzel kardeşim vermeyelim de, vermeyince de paket öte taraftan geri dönüp duruyor üzerinde “açılmadan iade” şeklinde. Şu dünyada, dünyaları devirebilecekken, vız gelip tırıs gidiyoruz… Bedenimiz ve zihnimizle yaşıyoruz, ruhumuzla şahlanabilecekken… Bir de “Kontrol etmeye bayılırım” diye övünüp duruyoruz, “Yaş kaç oldu ben halen bakireyim” diye övünenler gibi. Tamam övünelim de orada ceylan gibi, taş gibi bir evren bizi mutlu etmek için bekliyor. Bir kere tadını alsak bir daha bırakamayacağımız deneyim, atıl vaziyette duruyor. Biz ise sadece konuşuyoruz korkumuzu da gizleyebilmek adına…

Valla yaşımız geldi de geçiyor. Car car konuşmak yerine, artık “verelim” gitsin şu evrene… Yani teslim olalım, direnmeyelim yahu artık; içimize aksın her ne akacaksa ve biz de akalım onunla… Dönüşşün bilgiler de, deneyimlere… Bırakın artık kontrollerinizi, korkularınızı, kasmalarınızı, tepinmelerinizi hepten… Emin olun, vazgeçemeyeceksiniz… 😉

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...