Haberlerde sık sık kullanılan bir kalıp var aramızdan ayrılan canlar için: “Hayatını kaybetti.” Ölüme dair en sıkıntılı algımızın altında bu kalıp yatıyor sanki. Çünkü dünyada var olduğumuz süre boyunca bir hayatımız var, buradan ayrılma vakti geldiğimizde de hayatımız kayıp olarak inanıyoruz. Bu sebeple, hayata sıkı sıkıya tutunmaya çalışıyoruz. Hatta o kadar sıkı tutunmaya çabalıyoruz ki o hayat akamaz hale geliyor. Hayatı kaybedeceğiz endişesiyle hayatımızı yaşanmaz hale getiriyoruz. Dünyevi olana fena halde takılıp kalıyoruz. Sahip olmak takıntımız haline geliyor ve 80 yaşına da gelsek halen daha neye sahip olalım hırsı içinde kalabiliyoruz. Ölüm endişesiyle yaşamı kaçırıyoruz.

Bununla birlikte yakınları aramızdan ayrılan canlara, bir şeylerini kaybetmiş gözüyle bakıp bir acıma duygusu yaşatıyoruz. Verdiğimiz tepkiler bile otomatik, samimiyet taşımayan, vah vah’tan öteye geçmeyen, gerçekten o canın ihtiyacı olan desteği vermekten uzak oluyor. Sadece gereksiz kuru gürültü yaratıyoruz. Bu bilinçle bizim bir yakınımız aramızdan ayrıldığında ise bizim sahip olduğumuz bir şey elimizden alınmış gibi davranıyoruz, canımız öyle acıyor ve isyan ediyoruz.

Halbuki ölümü en güzel anlatan kelime, Vefa’t.

Vefa’t, vefanın tamamlanması demek. Yani Rabbinle bu gezegende bir süreliğine görünür olmak için bir akit yapıyorsun ve sonrasında bu akit tamamlanınca yine geldiğin kaynağa dönüyorsun. Her birimizin bir süresi var. Kimimizin 5 sene, kimimizin 25, kimimizin 85… Kimin ne kadar süresi var elbette bilmiyoruz, ama ruhlarımız biliyor elbette. O süre tamamlanınca da çeşitli vesilelerle ayrılıyoruz bu dünyadan. Hayat devam ediyor ama. Biz onu kaybetmiyoruz, sadece görünen formumuz dönüşüyor. Yolculuğumuz devam ediyor… Belki yine farklı formlarda geliyoruz buralara, belki başka yerlere gidiyoruz, belki orada kalıyoruz… O kısım üzerine farklı teoriler var. 🙂

Fakat hayat devam ediyor… Bu sebeple sevgili babam aramızdan ayrıldığında özellikle vefat etti kelimelerini kullandım. Çünkü tüm bu süreçte hissettiğim hep buydu. Süresini tamamladı ve vakti gelince de gayet güzel biçimde ayrıldı aramızdan….

Uzun süre varlığını çok yakınlarda hissettim. Şimdi ise o her yerde Olan’da… Öyle hissediyorum…

Bu satırları yazarken bazı sesler yankılanıyor zihnimde: Nereden biliyorsun, nasıl böyle emin yazıyorsun? İkna edilmeyi bekleyen zihinleri ikna etmek kolay değildir ve o bizim olayımız da değil. Biz sürece nasıl baktığımızı paylaşalım da bu bakışı paylaşan olur elbette veya ben katılmıyorum diyen de olabilir. Bu alem her türlü görüş için yeterince geniş ve görüşünüze göre de deneyimlerinizi yaşama fırsatı sunuyor sistem. 🙂

Her “hayatını kaybetti” satırı okuduğumda içimden selamlamak geliyor o ruhu, vefasına selam olsun, yolculuğuna selam olsun, Rabbinle kavuşman hayırlı olsun diye…

Tıpkı Hz. Pir’in artık vuslata yaklaşırken üzülen öğrencilerine dediği gibi, “Neden üzülüyorsunuz ki, bu benim düğün günüm.”

Allah, talip olanlarına düğün günü coşkusunda vefaların tamamlanışı nasip etsin inşallah. Hepimize yazmak isterdim ama bu çok genel geçer oluyor, çünkü biliyoruz ki bu bir talip olma meselesi.

Allah talipliğinizi de arttırsın…

Vefalarını tamamlamış tüm canlara selamlar ve rahmetlerimizle…

(Bu yazı sevgili babam Mahmut Çeliktaş’ın vefatının 3. yıldönümünde yazıldı. Nurlar içinde olsun…)

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...