Az önce içime bir sıkıntı girdi ve dışarı çıktım. Dışardayken sürekli şunu sorguluyordum kendi içimde “VAROLMAK” nasıl birşey, daha doğrusu varolduğunu yaşayıp, hissetmek nasıl birşey? Bugüne kadar hep hedeflerim oldu benim ve hep bu hedeflere ulaşmak için çabaladım durdum. Hedeflerimi elde ettiğimde ise yeni hedefler ya da varolanı elde tutma kaygılarım oldu hep. Ama şimdi şimdi anlıyorum ki ben biryerlerde yanlış yapmışım.
Aslında bu yanlışı 2-3 senedir sorguluyorum, hatta sorgulatıyorum çevremde gördüğüm insanlara. Onlara hep şunu soruyorum: “Her istediğimizi elde ettiğimiz ve artık isteyecek birşeyimiz kalmadığı noktadan sonrasında hayat nasıl olur?”. Düşünsenize acaip mutlusunuz, harika bir eşiniz var, maddi olarak acaip zenginsiniz, sağlığınız yerinde, çoluk çocuğun maşallahı var, heryer barış içinde, acaip huzurlusunuz ve sizi tehdit eden hiçbirşey yok. O noktadan sonra hayatınızı nasıl yaşardınız?”. Bu soruya kimse yanıt veremedi bugüne kadar. Daha doğrusu kimse o noktaya ulaşılabileceğine inanmadığını söyledi, insanların hep yeni hedefleri ve arayışları olacağını ve bunun bitmeyeceğini söylediler. Ben bu yanıtlardan tatmin olamadım maalesef, ama çözüm için bir püf noktası yakaladım sanırım. Sorun hep bilinçaltlarımızda kazılı olan “hep yeni hedefler için çalışma çabası” bence. Biz buna inanmışız, inandırılmışız. Sürekli birşeylerin peşinden koşuyoruz, ama doğru düzgün tadını çıkartamıyoruz bile elde ettiğimiz şeylerin de. Durup tadını çıkartmak varken, sadece dinlenme amacıyla duruyoruz. Düşünsenize arkadaşlar 1 sene içinde “hayatın tadı”nı çıkartmak adına yaptığımız “tatil” ne kadar sürüyor. Taş çatlasın 1 ay, o da Türkiye’nin çeşitli bölgelerini gezmekle ibaret çoğumuzun ki. Geri kalan aylar ve günler yoğun bir iş temposunda, ara ara nefes alarak veya almaya çalışarak; değme stresler ve kapışmalar altında sürdürdüğümüz bir yaşam. O kadar da hzılı geçiyor ki bir an kafanızı kaldırıp bakıyorsunuz ve ölmenize 10-15 sene kaldığını farkediyorsunuz. O noktadan sonra aklınız başına geliyor ama artık zavallı bedeniniz de izin vermiyor. Biz niye bu kadar çalışıyoruz. En başta para için, sonra toplumdaki yerimiz için, sonra gelişmemiz için vs. Yaw bu Dünya, kodumun Lidyalıları parayı icat etmeden önce nasıl yaşıyordu peki? Yani tavukla bulgurla değiş tokuş yöntemini söylemiyorum. İnsanlık varolduğundan beri hep böyle mi yaşadı? Ve hep böyle mi yaşayacak? Aslında daha farklı da yaşayabileceğimizi hissediyorum. Yani Dünya’daki herşey yeterli değil mi? Bir an hepimiz durup para için çalışmayı bıraksak ve ihtiyacımız kadar üretip “VAROLMA”ya zaman ayırsak. :)) Ütopya gibi geliyor değil mi?
Az önce dışarı çıktığımı söylemiştim bir iç sıkıntısıyla, değişim istiyordum, sıkılmıştım ve ne yapacağımı bilmiyordum. “Varolma”nın ne demek olduğunu bilmediğimi itiraf ettim kendime. Birçok defa bir bitki yada bir köpek olmanın nasıl birşey olacağını düşünüp durdum, en azından hissetmeyi denedim; ama böyle programlanmamışım ki… Hatta zaman zaman kendimi çok zeki bir hayvan olarak da görmüşümdür ve hayvanlar varoluyorsa, ben de varolabilirdim. Daha doğrusu varolmanın tadını çıkartabilirdim. İşte bunları kafamda çevirirken bilgisayarımın başına oturdum ve müziklerimi açtım. Birden yaşadığım en büyük aşkı anımsatan bir şarkı çalmaya başladı, gülümsemeye başladım; o anda içime harika duygular hücum etti ve VAROLDUM. Bir anda çözmüştüm kafamdaki olayı. İşin sırrı bu enerjiyle olan iletişimindeydi. Onla iletişemediğin anda ne kadar soru, sorun, huzursuzluk, karmaşa varsa karşına hücum ediyordu; onu hissettiğin anda da ne var ne yok ortadan kayboluyor ve ortada sadece gülümseyen bir surat kalıyordu. 🙂 (Ne kadar yeni ve daha önce verilmemiş bir bilgi değil mi? :)))))))))) )
Aynı şeyin Dünya içinde geçerli olduğunu hissettim birden. O da, O enerjiyle iletişimini daha olumlu kurduğu sürece ortada ne sıkıntı kalacaktı, ne de keder. Dünya’nın kocaman bir gülümsemeyle evrende döndüğünü düşünebiliyor musunuz? 🙂 Komik gibi geliyor değil mi? Ama onun da durumu şu anda bizler gibi karmaşık ve kendinden kopmuş. Ama nasıl bizler “varolma”yı öğreniyoruz gittikçe daha yoğun, o da bizimle öğreniyor ve birgün hep beraber “VAROLMAK”ı yaşayacağız bu gezegende sadece. O zamana kadar bunun için çalışalım demeyeceğim dikkat burda da bir tuzak var. “Varolmak adına çalışma”, sizi kendinizden alıkoyan iyiniyetli gibi görünen sıkı bir tuzak. VAROLUN YETER… 🙂 Nasıl mı? Niyet edin yeter. Zaten evrenin çalışma prensibi bu ya: Siz niyet ediyorsunuz, “Nasıl?”ı o belirliyor.