“Her zaman evrensel zekâ ile birlikte yaratırım. Rüyalarım en saf bilgi kaynağımdır.”

Bazen kendimizi istemediğimiz durumlar içinde buluruz. Bazen de bir hayalin peşinden giderken bir bakmışız bambaşka bir sonucun, aynı zamanda yeni bir adımın başındayız. İçimize bir sıkıntı düşer ister istemez, bir şeylere meraklanır, yola çıkmalıyız, güzel şeyler olacak deriz. Kelimelere dökemeyiz, sadece hisseder ve biliriz. İşte böyle anlarda buraya gelmeden önce yaptığımız seçimlerin olduğunu, Tanrı’nın sizin için hazırladığı mucizeleri olduğunu hatırlayın. Her ne yaşıyorsanız yaşayın, onları fırsata dönüştürün. Sizin yaşamınızda farkı yaratan farkın deneyimleriniz olduğunu unutmayın.

Birkaç aydır arka arkaya yaşadığım deneyimleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Internet sitemdeki makalelere yenilerini eklemem için ettiğiniz sitem dolu telefonlar ve gönderdiğiniz e-postalar için teşekkür ederim. Ancak emin olun hep aklımda… Yaşamadan paylaşmak belki de bana yetmiyor. Bu uzun zamanlarda merakla bekleyin çünkü size anlatacağım, Belki de sizin de yaşadığınız pek çok lütuf anına cevaplar bulacağınız deneyimler yaşıyorumdur.

Yıllar önce ilk rehber rüyamı gördüğümde hayat amacımın, gerçekleştirmem gerekenin, yazmak olduğunu düşünmüştüm. Uzun yıllar bunu gerçekleştirirsem ne olacağı heyecanıyla yaşadım. O zamanlar benim için gerçekten her şey tamdı. Rüyanın peşinden gidip neler olacağını görmek istedim. Bu benim hayatımda her anlamda çok köklü değişimler yarattı. Pek çok sınavdan geçtim. İlk kitabım yayınlandıktan sonra kendimi hayal bile edemeyeceğim bir masalın içinde buldum. Kitabımın ismi “Kapı” olacaktı ancak yayınevi ısrarla “Rüyalarla Kişisel Gelişim Yolculuğu” adını koymak istiyordu. Eğer ilk kitabınız çıkıyorsa onun üzerinde çok da fazla söz sahibi olamıyorsunuz. Yayınlanması ve biran önce insanlara ulaşması benim için o kadar önemliydi ki ismi üzerinde tartışmak anlamsız olurdu.
Kafamda yeni projeler vardı yazmak için. Heyecanla onların üzerinde çalışmaya başladım. Ne de olsa yazardım ve yapmam gereken buydu.

İşler düşündüğüm gibi gelişmedi. Kendimi rüya seminerleri verirken buldum. Kırk yıllık rüya yorumcusu değildim ve tam olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bu soruları sorduğum günlerde uykuda cevaplar akmaya başladı. Yıllardır benim için özel olan rüyaların taşıdığı özellikleri fark etmeye başladım. Rüyalarımda bu özellikleri nasıl anlatacağım konusunda eğitimler alıyordum.

Seminerlerimi zenginleştirmek ve rüyalarla ilgili gelebilecek sorulara cevap vermek için aldığım tüm kitaplar okunmadan bir köşede duruyorlardı. Ne kadar okumak istesem de bir türlü elim gitmiyordu. Bir süre sonra o kitapları okumamam gerektiğini, özellikle okutulmadığını fark edecektim. Eğer okumuş olsaydım sahip olduğum bilgiler karışacak, kendime has olan bilgileri hayata geçiremeyecektim. Belki de kendi deneyimlerimden şüpheye düşecek ve onlara sonsuza kadar arkamı dönecektim.

Yine bir gece rüya seminerlerimde tam olarak neyi vermem gerekiyor, bu konuda neyi bilmem gerekiyor diye sorduğum bir gece. Bana verilen beyaz bir kâğıdın üzerinde “Rehber Rüyalar” yazıyordu. Ve önümdeki birkaç yıl boyunca Türkiye’yi dolaşıp “Rehber Rüyalar” hakkında eğitimler ve seminerler vermeye başladım. Bu sefer de hayat amacımı şimdi bulduğumu ve artık yapmam gerekenin bu olduğunu düşünüyordum. İkinci kitabım yine rüyalar üzerine yayınlanmış. Üstelik bu sefer sadece benim deneyimlerim değil onlarca insanın rüyaları aracılığıyla nasıl mesajlar aldıklarına ve yaşamlarını nasıl değiştirme gücüne sahip olduklarının hikâyelerine de yer vermiştim. Yalnız değildim, yada köyün tek delisi ben değildim…

Yaptığım işi seviyordum. Sorulara cevap vermeyi, yaşamda başka seçenekler olduğunu görmeyi ve göstermeyi.

Ancak bir süre sonra kendimle ilgili bazı şeyler yaşamaya başladım. Sabahları çok yorgun kalkıyor, gece gözlerimi açmak istediğimde benim dışında bir güç varmış da göz kapaklarımı o yönetiyormuş gibi yorgun olurdum. Eşim bazı geceler sayıkladığımı ama farklı bir dil konuştuğumu söylerdi. Kısa bir süre sonra rüya danışanlarım arasında benzer durumları yaşayan insanlarla tanıştım.

Bunun ne olduğunu öğrenmek için niyet ettiğim bir akşam gördüğüm rüya –ki bence rüyadan öteydi- beni şaşırttı. Uyku süresince başka insanlara şifa için gittiğimi gördüm. Yorgunluğum bu yüzdendi. Bu farkındalık pek çok insanın bana söylediği bir şeyi de aydınlatmıştı. Onlarla tanışmadan önce beni rüyalarında gördüklerini, şifa ya da sorularına cevap verdiğimi söylüyorlardı.

Bu rüyadan kısa bir süre sonra; bir öğrencim yaklaşık bir ay hastanede yatmıştı. Bunu bana söylediğinde neden haber vermediğini sordum ve sitem ettim.
“Ben bugün size teşekkür için geldim.” diye söze başladığında içimden ben ne yaptım ki diyordum. Bir akşam beni aramak istemiş ve ulaşamamış. Sonrasında gözlerini kapatıp “Işık hanımı çağırıyorum “diye niyet etmiş. “Gerçekten oradaydınız, geldiniz ve bana şifa verdiniz. Size çok teşekkür ediyorum.” Dedi.

İlginç olan onun söylediği süre içersinde benim uykularımın ağırlaşması, rüyalarımı hatırlamadığım, bir türlü uyanmak istemediğim zamana denk geliyordu.
Demek ki dedim kendime; işte bu senin hayat amacın “insanlara şifa vermek”. Uykuda ya da uyanık.

Bu farkındalık yaşamımda hemen etkisini gösterdi. Kimi onlar için rüyaya yatmamı istiyor, kimi dua etmemi, kimide şifa vermemi. Büyük bir sevgi ile işe başladım. Bazı günler unutuyor ve suçluluk duygusu hissediyordum. Ama onlar bana geri dönüp teşekkür ediyorlardı. Bir şekilde sadece niyet ettiğimde olduğunu fark ettim. Bilinçli zihnim uyuyor olabilirdi. Ama ruhum yapması gerekeni zamanında yapıyordu. İşte o gün Ruhumla birlikte yaratmayı, onunla işbirliği yapmayı seçiyorum dedim. Artık hayat amacım belliydi… Bir kez daha…

Bundan yaklaşık iki yıl önce, rüyamda bana “Tanrı ile Sohbet”’in yazarının Türkiye’ye geleceği ve mutlaka katılmam gerektiği söylenmişti. O dönem pek çok mucize yaşamış, yıllar önce bana ne yapmak istediğim sorulduğunda ise cenneti insanların kalbinde yaratmak, dünyanın cennet olduğunu gösterebilmek olduğunu söylemiştim. Nihai hedefim buydu. Mümkün olduğunca karanlığa inanları, ışığa çekmek ve sadece tek bir kehanetin gerçekleşmesi için hizmette bulunmak. Oda “ Her şeyin hepimiz için güzel olacağını, yapmamamız gereken tek şeyin yaradılışımızda olan kaynakları tam kapasite ile kullanmak, bize verilenin ve layık görülenin sadece iyi olduğunu herkese söylebilsek”

Bunun için üç şey gerekiyor. EYLEM, EYLEM, EYLEM… Hayatınızda bu üç şey yoksa asla büyüyemez ve gelişemezsiniz. Büyümeniz ve ışığa gitmeniz için inanmanın ötesinde geçmeniz gerekiyor. Bunu da ancak deneyimlerle yapabilirisiniz. Çünkü ruh büyümek, gelişmek için deneyim ister. Buraya fiziksel olarak yaşlanmaya değil, ruhsal olarak büyümeye ve eksik yönlerimizi tamamlamaya geldik. Eylem olmadan tamamlanma asla olmaz. Eğer aldığınız bilgiler ve rehberler sizin için araç değil de amaç haline geldiyse ve siz hala hazır olmadığınızı düşünüyor ve düşündürülüyorsanız ve nasıl olsa dünyayı bu son bekliyor değişen bir şey olmayacak diyip eylemden geri kalıyorsanız bu adım sizi emin olun gerçekten karanlığa taşıyacak.

Sadece derin düşünmek, ruhu temizlemek, olduğumuz yerden ışık göndermek karanlığın kendini ışık şeklinde göstermesinden başka bir şey değil. İnandıklarınızla yarattığınızı, yokluğunu hissettiğiniz, olmadığını düşündüğünüz şeylerin zıtlıklarını yaşamınıza çektiğinizi asla unutmayın. Işığın olmadığını düşünürseniz, karanlığı yaratırsınız. Kalbinizde tanrıyı hissetmiyorsanız onun yerine koyacağınız tek şey boşluk olacaktır. O boşluğu kalıcı kılmak içinde gereksiz şeylere inanırken bulacaksınız kendinizi.

Herkes herkesten sorumlu. Kendiniz için olmasa bile sadece yaratan ve yarattığı tüm güzel şeyler için güzeli düşünün, güzelde kalın, her adımınızda sadece güzeli yaratın.

Neal dinlerken gelecekteki dünya modelimi görmüş, hedefimi nasıl hayata geçireceğimi fark etmiştim. Tanrı’nın cevapları vermek için her zaman bir yolu vardır. Onları almak için yapmak gereken tek şey kendi yolumuza çıkmaktır.

Hayat amacım pek çok defa değişti. Sonra anladım ki Tanrı’nın benim için bir planı vardı. Benim derin düzeyde bildiğim ancak yaşayarak keşfedeceğim, adım adım oluşturacağım.

İşte bunu fark ettiğimde büyükbaba’ya ( ben ona böyle seslenmekten hoşlanıyorum) Şimdi planımız ne? diye sordum. Bu soruyu sorduğum günlerde gerçekten kendimi eksik hissediyor, yaptığım şeylerden hoşnut olmuyor daha da ötesi tüm bu deneyimlerime rağmen yaptığım işi basit görüyordum.

Rüyalarla ilgili yaptığım çalışmaları nasıl geliştirebilirdim? Hayata daha farklı ne katkım olabilirdi. O gece rüyamda çok önemli iki mesaj aldım. Bunlardan biri kendi maneviyatım için diğeri ise hizmetimle, kendimi adadığım yolla ilgiliydi.

Birinci rüyada Nilüfer’in konserine gitmiştik. Sahnedeydi ve ben rüyada yanına ışınlandım. Şarkının sözleri çok güzeldi. Şöyle söylüyordu “Yaşamdan keyif al… Ama bunu şimdi yap. Benim gibi erteleme… Vs… vs”  Rüyamın ikinci bölümünde ailemle birlikte büyük bir antik tiyatroya gidiyoruz. Seminer verilecekmiş. İçeriye girdiğimde gözlerim kamaşıyor çünkü orada milyonlarca insan var. Benim hayalimin gerçekleşmiş hali.

Platformda bir erkek topluluğa bir şeyler söylüyor. Tüm rüyamda sarı renk hâkim. Ama inanın yeryüzünde bu sarının bir eşi daha yoktur. Yine sahneye ışınlanıyorum. Bana dönüp,
— İnsanlar neden senden etkileniyor, seni dinlemek istiyorlar biliyor musun? diyor.
—Hayır, diyorum.
—Çünkü sen Tanrı’dan Geleni Söylüyorsun.

Sonra kalabalığa dönüp bir şeyler söylüyor, çok istememe rağmen duyamıyorum.
Tekrar bana dönüp üç kez “Tanrı’dan Geleni Söyle “diyor.

Uyandığımda cevaplarımı almıştım. Her iki rüya da benim için çok önemliydi. Çünkü uzun zamandır kendimi adadığım bu yol, hizmet aşkım nedeniyle yaşadığım anlardan keyif almayı ihmal ediyor, ayrıca keyif alacak hiç bir şey de yapmıyordum. Çünkü zamana kafayı takmış sürekli olarak “Gidilecek çok yer var. Çalınacak çok kapı var. Işık yakılacak çok yer var…” deyip duruyordum.

Nilüfer’in rüyama girmesi de oldukça anlamlıydı. Ben ne zaman ona baksam içimden hayata geç kalmış, bazı şeyleri yaşamamış olduğunu hissederim. Tabi bu sadece benim hissettiğim şey. Rüyamıza giren kişilerin rüyaya kattığı anlam bizim onlara baktığımızda hissettiklerimiz, bizde uyandırdığı duygu ve düşüncelere işaret eder. Onların olumlu yönlerini geliştirmek, olumsuz yönleri bizde var ise onları olumluya çevirmemiz gerekir.

İkinci rüya neyi yapmam gerektiği konusunda bana yol göstermişti. Belki de yaptığım şeyin farkında olmamı sağladı. Çünkü iki günlük rüyalar eğitimimin ilk günü çok fazla rüyalara girmem. Meditasyonlar, katılımcıların yeteneklerini ortaya çıkaran çalışmalar, kısır döngüler, engelliyici inançların tespiti ve temizlenmesi, hayat amacı, ışığı yaratmak ve her şeyin ötesinde Tanrı’nın bizi yaratırken bize armağan ettiği o biricik özelliği nasıl keşfedip hayata geçiririz onun üzerinde yoğun bir şekilde çalışma yaparız. “Yaparız” diyorum çünkü yalnız olmadığımı ve katılımcıların bu seminere gelerek, kendileri için bu seçimi yaptıklarına birlikte yarattığımıza inanırım.

Seminerimin adını “Tanrı’dan Geleni Söyle “olarak değiştirdim. Kartvizitim yenilendi ve bu eğitimi tüm dünyada yapmaya karar verdim. Ne yazacağımı tam olarak bilmesem de aynı zamanda kitabı yazmaya karar verdim. Dedim ki tüm dünyada aynı anda çıkacak. Bir önceki hafta Kıbrıs eğitimim uçağı kaçırdığım için ertelenmişti. Gerçekten çok üzülmüştüm. Çünkü tam bir yıl önce eşime Kıbrıs’a gideceğimizi söylemiş ve bu şekillendiğinde çok heyecanlanmıştım. Uçağı kaçırdığımızda Tanrı ile birlikte yaptığımız plandan habersizdim tabi ki. Doğru zaman bir hafta sonrası idi. Çünkü o bir hafta içinde ne yapmam gerektiği konusunda önemli bilgiler almıştım. İlk seminerimi Kıbrıs’ta gerçekleştirdim. İnanılmaz güzeldi. Orada pek çok mucize yaşadım. Hedefimi koyduktan sonra ilki orada gerçekleştirmek benim için bu hayalin olacağına dair önemli bir işaretti.

İkincisi, sabah otelde kahvaltı yaparken arka masamıza oturan bir beyin bizimle konuşmak istemesi oldu. Eşime “canı çok sıkılmış belli konuşmak istiyor. Hadi sohbet edelim.” Dedim. Şaka ile karışık “bakarsın bizim kitapları yayınlatır” dedim.

Bir süre sonra ne işle uğraştığımızı konuşurken bu konulara yabancı olmadığını, uzun süre önce eğitimler aldığını ama hiçbir şeyin rüyaların yerini tutmayacağını söyledi. Rüyalar çok önemli diye vurguladı. Arkasından eğitimime katıldı. Bilgisayarında bulunan rüyalarla ilgili yazıları bize gösterdi. Arada yanıma gelip bir broşür uzattı ve “Sen buraya gelip eğitimler yapacaksın “ dedi. Ve kitapları çevirtirseniz ben onları yayınlatırım…

Mucizeler bununla bitmedi. Ertesi gün sevgili Sezin beni rüya çalışmaları yapan bir grupla tanıştıracağını, onlarda rüya ustalarının resimlerinin olduğunu söyledi. Çok hevesli değildim. Ancak oraya gittiğimde birkaç rüyamda gördüğüm, uzun yıllar ne olduğunu düşündüğüm yarım kalmış bir mesajın tamamlanışını yaşayacaktım. Beni rüya ustalarının resimlerinin olduğu odaya götürdüklerinde gerçekten çok şaşırmıştım. Bu insanların kim olduğunu sorduğumda bana; rüya ustaları, uykularında insanlara yardım ediyorlar. Hepsinin ayrı bir görevi var. Bu resimler dünyada pek çok insanın gördüğün rüyalardan yola çıkılarak çizildi.

Şaşırmıştım çünkü o gruptan en az dört kişiyi rüyalarımda zaman zaman görüyordum. İçlerinde sadece tek bir kadın vardı.  Rüyalarımda bu kadın diğerlerine “ Artık hangi kabileden olduğunu söyleyelim” derdi. Diğerleri de “Daha zamanı var.” diye onun bu isteğini geri çevirirlerdi. Kafamda son zamanlarda “acaba ne demek istiyorlar?” diye sorarken Kıbrıs’ta bunun cevabını bulmuştum. Rüya ustaları ile yaşadığım bazı deneyimlerimi anlattığımda onayı aldım. Artık hangi kabileye ait olduğumu biliyordum. Bu aynı zamanda birkaç hafta önce neden yorgun uyanıyorum sorusuna aldığım cevaplarında bir onayı olmuştu

Her zaman sorulan sorulardan biri “Hayat amacımı nasıl bulabilirim?” Rüyalarda bu konuda faydalanmak mümkün. Bazen direk cevaplar almayız. Çünkü önce yapmamız gereken hayat amacımızı gerçekleştirmek için bizi engelleyen inançlarından korkulardan, yüklerden arınmak olur. İlk rüyalar bunlara işaret eder. Ancak şu da var ki hayat amacı sadece tek bir şey değildir. Bazen sadece bir kişiye söylenecek bir söz için burada olabiliriz. Yâda sadece bir çocuğu dünyaya getirmek için… Küçük, sıradan gibi görünen pek çok şey yıllar sonra, ya da o an bizim fark etmediğimiz derin bir düzeyde çok önemli katkılar sağlıyor olabilir. Hayat amacı tek bir şey olmayabilir. Asl olana gitmek için öncü basamaklar, öncü hayat amaçları bizi tanrı ile birlikte yaratığımız o muazzam plana götürüyor olabilir. Biz onun ne olduğunu ancak yola çıkarak, eyleme geçerek keşfedebiliriz. Ve tanrının bizim eylemlerimizle yaratmasına olanak verebiliriz. Çünkü o biz seçim yapana kadar sabırla, sevgiyle bekler. Biz eski bir araba ile yola çıkarız. O ödül olarak yolları açar, arabayı yenilememizi sağlar, benzin için parayı yaratır. Ama önce bizim adım atmamız gerekir. Yoksa bir köşede oturur benim arabam zaten eski yola çıksam da yolda kalırım, benzin alacak param yok ki… gibi cümlelerle, düşüncelerle olduğumuz yerde sayarız.
Mucizelere inanın, mucizeler her an vardır, biz mucizeleri seçimlerimizle yaratırız.
Mucizeleri gerçekleştirmek için, bunu bir yemine dönüştürdüm. İsterseniz deneyin.

“Şimdi, şu andan itibaren, gördüğüm her şeyde, duyduğum her sözde, zihnimden geçen her düşüncede, kalbimden geçen her duygu, niyette, söylediğim her sözde sadece ama sadece Tanrı’dan geleni söyleyeceğime ve Tanrı ile birlikte yaratacağıma söz veriyorum.”

“Şimdi, şu andan itibaren, tüm yaşamım boyunca, sonsuza dek. Tanrı’nın yaratırken bana verdiği sadece bende olan o biricik özelliğin sorumluluğunu almayı seçiyor ve o’nu hayata geçireceğime söz veriyorum”.

Bir arkadaşım “Keşke bir sihirli değnek olsa da bize dokunsa demişti.” Eğer bunu beklemeyi seçerseniz emin olun bir ömür, pek çok ömür kendinizi beklerken bulacaksınız. Yapmanız gereken elinizi kalbinize götürüp, sizde olan sihir değneği alıp hayatınıza, hayatlara dokunmak. Uzakta aramayın. Ne istiyorsanız size kalbiniz kadar yakın olduğunu bilin yeter.

Rüyalar, en güzel yorum onların bilgeliğini hayata geçirdiğiniz zamandır. Hatırlamanın keyfini çıkarın. Ne zaman bir rüya görseniz, bilin ki iyileşiyorsunuz. Hatırlamadan uyandığınız sabahlar üzülmeyin. Kim bilir? Belki sizde uykuda başka insanların hatırlamalarına yardımcı oluyorsunuz.

Kritik bir nokta daha; bazı kişiler hatırlamazlar ama uyandıkları zaman duyguları hissederler, eğer sizde bu yeteneğe sahipseniz o duygulara, düşüncelere odaklanın. Onları hayata geçirin.

Tanrı’dan Geleni Söylemek için adımlar;

– Rüyalara inanın, en saf doğru kaynağın onlar olduğunu bilin
– Kelimelere, düşüncelere, duygulara dikkat edin. Olumsuz olanı yakaladığınız anda değiştirin.
– Sadece ışığa inanın.
– Hayatta neden kaçıyorsanız, korkuyorsanız onun üzerine gidin.
– Size başarabileceğinizi söyleyen iç sesinize odaklanın.
– Eleştiren, yargılayan sesi duymayın. O size ait değil.
– Kendinizi sizin ve tüm sürecin hayrına olacak bir şeye, bir şeylere adayın.
– Kurduğunuz hayallerin arkasındaki resmi görün. Gerçekleştirdiğinizde neler kazanacaksınız, bu hayal tüm evrene, insanlara ne kazandıracak? Hep bir sonraki resmi görmeye çalışın. İşte o zaman gerçekleştirmek için heyecan duyarsınız.
– Sezgilerinizi asla ihmal etmeyin.
– Her gün gerçekleştirmek ve keşfetmeniz gereken bir hayat amacınız olduğunu fark edin.
– Sır tutun. Bunu hem rüyalarınız hem uyanık yaşamdaki hedefleriniz için yapın.
– Fırsat buldukça teşekkür edin ve şükür hali yaratın.
– Sizi ilerletmeyen tüm araçları bırakın.
– Size heyecan, merak sevinç veren her şeyin peşinden gidin.
– İçinizdeki çocuğu besleyin.
– Hayattan keyif alın.
– Rüyalardan faydalanın.
– En doğal halinizle, yaradılışınızın ilk hali ile olun. Sevinç, mutluluk, güven, huzur, yaratıcılık, bolluk-zenginlik…
– Başarı hikâyelerinizi paylaşın. Başkaları için deniz feneri olduğunuzu unutmayın.
– Yardım edin.
– Yargılamayın.
– Sonsuz bir güven içinde olduğunuzu bilin.
– Engellerle karşılaştığınızda Tanrı ile birlikte yarattığınızı, Tanrı’nın sizin için planı olduğunu hatırlayın.
– Üzüldüğünüzde, korku duyduğunuzda, suçluluk hissettiğinizde Tanrı ile birlikte yarattığınız süreci dondurduğunuzu hatırlayın.

Işık Elçi Günseli