Bundan en az onbes yil önce Fransa’da tarihi bir ezoterik kitapciya girip “spiritualizm”le ilgili kitaplari sormustum. Bana “burada bulamazsiniz, sokagin öbür ucundaki kitapciya bakin” demisti. Saskinlikla cikip öbür kitapciya gittigimde daha da afalladim cünkü burasi hiristiyan kitapcisiydi. Bu benim icin ruhsalliga bakisimi ilk sorgulama firsati oldu.

“Spiritüel camia” demek ne demek? “Sanat camiasi”, “Bilim camiasi” ne demek?

Bunu hangi anlayisla ve hangi bakis acisindan söyledigimizi, kimleri bu sinifa dahil edip, kimleri disladigimizi biliyor muyuz? Acaba “spiritüel” kelimesi Türkiye’de farkli bir anlam mi kazandi? Oyle görünüyor. Ruhsallik ya da maneviyat kelimelerini artik kullanmiyoruz bile. Burada “spiritüel” kelimesini yer yer kullanmaya devam edecegim ki bu grubun üyeleri gereken baglantilari kurulabilsin. (Oysa uzunca bir zamandir “ruhsal” kelimesini tercih ediyorum.) Ayrica bu yahoo grubu “spritüel camia”nin kendisi olarak ele almiyorum. Aramizda pekcok izleyici ve degerli egitmen var.

Gelenek-New Age, Eski bilgi-yeni bilgi, Amerika-Türkiye, Dogu-bati ikilemleri arasinda ruhsalligi nereye koyacagiz? Kisacasi “Hangi ruhsallik”?

Spiritüel yaklasimlar arasinda konuyu “telepati, levitasyon, mucize tedaviler, ruh cagirma” vs. ile karistiranlar, daha dogrusu bu “becerilerden” ötesini aramayip indirgeyici davrananlar var. Oysa bu tip dar spiritüellige “güc arayisi”, “araci amac sanma” ya da en iyimser tabirle “yolda duraklama” diyen baska bir spiritüellik de mevcut. Bu bir baska spiritüelligi nasil anlatmali?

Marangoz meslegini prensiplerle yaptiginda, yani Yaratici’ya saygi duyup, kendini (ve haddini) bilip, O’nun kurallarini koydugu Doga’ya uygun calistiginda ortaya cikan isler ruhsallik tasirlar. Ister Shinto tapinagi insa etsin, ister baska tapinak, ya da basit bir kulübe. Bir bina sadece icinde dua edilince ruhsallik kazanmaz. O binanin harcini da dogru (namusla ve dogru ölcülerle) karistirmak gerekir. Iste size bilimin, ahlagin, ruhsalligin, sanatin bir arada olduklari bir yasam tarzi. Bugün sadece ic önemli dis degil. Sinan’in camisini seklen taklit ettiklerinde kubbeler ve minareler dayanmiyor. Oysa onun insa ettikleri form, yapi ve islevsel olarak, kisaca her bakimdan ruhsaldi. Bu dünyevi örnek Türk insanina cok yakin bir örnektir. Cevrenize bir bakin. Binalara, kaldirimlara… Ruhsallik var mi? Ruhsallik ayni zamanda dünyevi bir istir. Hersey aslinda ruhsaldir ve herkesin ruhsal hayati ayni yogunlukta olabilir. Kendi baktigimiz noktadan baskasinin ruhsal cabasini göremeyebiliriz. Oysa hayat bizi hep sinamaktadir. Bu yüzden “spiritüel camia” sözü gercek bir sinifi yansitamaz. Maddenin karsiti ya da ona baskin cikmak olarak ögretilen spiritüalizm bizlere (ögrencilere) ait bir yanilgidir. Ruhsal ögretmenler bundan kacinilmasi gerektigini, bize asina tabiriyle “şirk” dogacagini söylediler.

Kapiniza süt getiren sütcü namus ve alin teriyle calisiyorsa ruhsal yolda ilerler. Ayakkabinizi tamir eden kunduraci da, taksi söförü de ruhsalligi kendilerince yasama ve ilerleme sansina sahiptirler.

Sakralarin acilmasi, aura görme, tayyi mekan vs… bunlar amac degil. Amac daha iyi insan olmak. Bunun yolu yordami uzun zaman önce bizlere söylenmis. Bu yollardan biri zor gelince digerine sapariz.

Hangi ruhsalligi secersek secelim bunda samimi olalim. Yerel inanis ve dinler bir diyalektik sonucudurlar ve memleketlerinde son derece gecerlidirler. Bizim konumumuzda biraz sorun yasanmasi normaldir. Hicbir ülke bu derece kavsak noktasi olmamistir. Bir örnek vermek gerekirse: güzel yazi konusunda calistigimda hangi alfabeyi kullanacagimi sasiriyordum. Güzel sanatlarda latin kaligrafisi ögrenmistik. Bu topraklarda bir Hüsnü Hatvardi. Oysa arap yazisini tanimiyor, günlük hayatta kendimizi bu yaziyla ifade etmiyorduk. Eski hat’la “Allah” yazisini duvara astigimizda bunu sembol olarak algiliyor, bazi “tinsel” etkilerini hissediyorduk ama bir Arap gibi apacik ve hergün “Allah” yazisini okumuyorduk. Bir düsünsenize bütün dualarin gazete basligi gibi gözümüzün önünde oldugunu. Bu sorunlardan tamamen siyrilmam bir ögretmenin bana marangoz örnegini vermesiyle oldu. Cin yazisinda, Bati kaligrafisinde ve Hüsnü Hatta Yaradan’in prensipleri degismiyor. Görünürdeki tercihler dünyasinda kaybolup yolunu sasiran bizler oluyoruz. Söyle mi, böyle mi? Su mu, bu mu? diye bilim, sanat, din, politika vs. ararken gözümüz gercegi görmüyor. Hani agaclardan ormani görememek deriz ya…

Ote yandan herseyi birbirine karistiramayiz. Daha gecen gün “Hangi müzikle sema yaptiginin önemi yok” diyen bir baslangic ögrencisiyle tanistim. Bircok müzikle sema yapilabilecegini kabul edebiliriz. Ornegin tasavvuf müziginin bir kismi, gregoryen, bizans müziklerinin modlari hemen hemen aynidirlar. Bu müziklerde neredeyse sadece güfteler farklidir. Ama her müzikle sema yapilmaz. Civi cakmanin yolu yordami vardir. Cekicle cakmak en iyisidir. Bu da yetmez darbenin belli bir aciyla vurulmasi gerekir. Oyle gelisi güzel yapilan is civiyi büker, kullanilmaz yapar. Ruhsal calismalar da böyledir. Bazen hic yapmamak, dogru dürüst yasamaya calismak daha iyidir. Ancak böyle bir ruhsallik herkesi kurtarir ve yasantimiz piril piril olur. Bir tasavvuf egiteninin cogunuza sasirtici gelecek “Bati’dan umitliyim” sözlerini simdi anliyorum. Gerektigi gibi, namus ve sanatla kurulmus sehirler Bati’da ruhsalligin bizde eksik olan yaninin coktan halledilmis oldugunu gösteriyor. (Elbet bu basari bugünün Batili nesillerinin eseri degildir.)

Herhangi ruhsal calisma dogru secilmis midir? Bir cakranin acilmasi vs. etkiler ruhsal degil bedenseldir. Nitekim enerji bedeni tabiri vardir. Bu gibi calismalar benim tanistigim ruhsallik acisindan “maddesel calismalar”dir. Suptil olan ille de maddenin zitti ya da ruhsal degildir. Suptil maddeye “ruh” demek belirli bir kesimin tercihidir.

Caliskan miyiz? Dürüst müyüz? Saglikli miyiz? Bu sorunlarimizi cözmek toplum olarak öncelikli ruhsal calismamizdir. Bu baglamda Marksizm bile kendince ruhsallik icerir.

Yeni “Spiritüel camia” ise kendinden emin tavriyla son derece ilginc bir konumdadir. Bu camia o kadar heterojen ve bazi iddialar o kadar zit ki, disaridan izleyen hakli olarak su sonucu cikarir : “Bu adamlar gizemler ve gücler arasinda “bir civiyi tüm acilardan vurarak cakabiliriz” derken ellerindeki bütün civileri egri bügrü yapiyorlar.”

Bir terörist saldiri, insani ve ruhsalligi anlamis bir kesimi, ya da kendini bu kesimle özdeslestirmis kisileri sasirtmamali. Ruhsallik kimsenin mali degil. Ne kiyimlar, sinavlar gördü bu insanlik. Sevgi, bilgi ve adalete adayli gercek ruhsalligi tüm insanlar (ellerinden geldigince) yasamadikca bunlar hep olacak.