Geçenlerde oğlum Dünya ile konuşuyoruz. Ona dedim ki “Seninle ablanı çok seviyorum. Ama bu şöyle bir sevgi değil, yüzde yüzün yarısı yüzde ellidir. Yüzde elli seni, yüzde elli ablanı seviyor değilim. İkinizi de yüzde yüz seviyorum.” Dikkatlice dinliyordu. “Bu nasıl mümkün olur biliyor musun?” dedim. “Sevgi bölünemez. O bir mum gibidir. Benim kalbimde bir mum var kocaman. Şimdi ablanın mumu geldi ve yandı, sonra senin mumun geldi ve yandı. Alev azaldı mı, bölündü mü?” Gülerek “Hayır” dedi. “İşte sevgi böyledir, kalbindeki mumla istediğin kadar mumu tutuşturabilirsin” dedim. Gülümsedi.
Sonra devam ettim: “Ama bir insanı çok seviyorum demek, illa ki onunla çok iyi anlaşabileceksin anlamına da gelmiyor. Bir insanı çok seversin, ama onunla anlaşamayabilirsin. Bu onu sevmediğin anlamına gelmez. Onunla çok iyi anlaşabilirsin de… Bu onu bir başkasından daha fazla sevdiğin anlamına da gelmez. Sadece onunla daha iyi anlaşıyorsundur. Çünkü sevgi hiç değişmez, alevi hep yanar.” Gözleri parladı.
Anladığını ve özümsediğini biliyorum. O bunu 11 yaşında öğrendi, ben 43. 43 yaşına kadar sevgi ile ilişkiyi birbirine karıştırdım durdum. Neden çok sevdiğim birisiyle iyi ilişki kuramadım diye hayıflandığım da oldu, ilişkim bozuldu diye sevgiden şüphe ettiğim de. İlişki güzel akıyor diye sevgimin çok arttığını da düşündüm nice kez. Ama o mum hep yanıyordu aslında…