Ağır bir taşı suya atsak ve gölün kenarındaki bir grup insan, “Taş batmasın, suyun üzerinde yüzsün” diye dua etse, suya batmasın diye meditasyon yapsa o taş suyun yüzeyinde yüzer mi? Nasıl ki taş sırf biz dua ya da niyet ettik diye suyun yüzeyinde kalamazsa aynı şekilde kusurlu bir eylem de sadece biz dua ya da niyet ediyoruz diye kusurlu sonuç doğurmayı bırakmaz. Bu sebeple bir grup insan bir araya gelip dua ederek ya da meditasyon yaparak dünya sahnesindeki eylemleri de bir insanın kusurlu eylemlerinin sonuçlarını da değiştiremez. Nasıl ki taş biz dua etsek de, onun için meditasyon yapsak da suyun dibine batacaksa, kötü bir eylem de kişiyi ya da toplumu dibe çeken bir sonuç yaratacaktır.

Aynı şekilde diyelim ki bir torbanın içine hava doldursak ve torbayı taş bağlayıp suya atsak. Zamanı geldiğinde torbayı taşa bağlayan ip parçalansa ya da torba yırtılsa ve torbanın içindeki hava suyun içinde serbest kalıp yüzeye doğru yükselmeye başlasa. Bu sırada bunu fark eden bir grup insan gölün kenarında toplanıp hava yüzeye yükselmesin diye meditasyon yapsa, dua etse ya da hava yüzeye yükselmesin diye lanetler yağdırsa, bir ağızdan, “Hava suyun dibine batsın, asla suyun yüzeyine çıkmasın,” diye haykırsa serbest kalan hava suyun dibine batar mı? Elbette ki hayır. İşte nasıl ki hava sırf biz dua ediyoruz ya da meditasyon yapıyoruz diye suyun dibine batmazsa aynı şekilde bir grup insan bir araya gelip doğru bir eylemi lanetlese, ona büyü yapmaya kalksa, arkanızdan konuşsa ya da avaz avaz yakarsa da o eylemin sonuçları yukarıya yükselecektir; yani iyi sonuçlar verecektir.

Bu sebeple dünyayı kurtarmak için niyet edin ve bunun için meditasyon yapın, dua edin elbette; yine de meditasyonun aslen kendiniz için iyi olduğunu, size fayda sağlayacağını, sizin anlayışınızı iyileştireceğini unutmayın. Elbette böyle bir anlayışın dünyaya faydası olacaktır. Bununla birlikte sırf biz meditasyon yapıyoruz ya da dua ediyoruz diye dünya değişmeyecek. Eğer öyle olsaydı o zaman 1 milyon insanı toplar meditasyon yapar ve savaşları bitiriverirdik. Tabii ki 1 milyon insanın bir arada meditasyon yapması her koşul altında harikadır. Geçmişte bu tür uygulamalar pek çok kez yapıldı, pek çok kereler dualar edildi. Yine de değişmesi için çabaladığımız eylem, eğilimli olduğu sonucu verdi. Bu sebeple ne olur meditasyonu fanatik dindarların dualarına ya da inançlarına çevirmeyelim. Meditasyon, eğer doğru uygulanırsa, bize zihinsel berraklık kazandırır ama doğru anlayış ancak olguları doğru değerlendirmek ile geliştirilir. Meditasyon aracılığıyla kazandığımız zihinsel berraklığı olayları doğru değerlendirmek için kullanmalı ve doğru anlayışla doğru eylemlerde bulunmalıyız. Bu eylemlerimiz eğer başkalarına ilham verir ve onların da aynı zihinsel berraklığa ulaşmalarını sağlarsa bu büyük bir başarı olacaktır. Bu sebeple dünyayı ya da toplumları kurtarmak istiyorsanız ilk olarak kendinizi kurtarın. Kendi anlayışınızı düzeltin. Kendi duygularınızı dengeleyin. Kendi ihtiyaçlarınızın azalmasını ve arzularınızın sakinleşmesini sağlayın. Kendi zihninizi ve enerjinizi iyileştirin. Ondan sonra çevrenize ilham olabilir, dünyayı değil, sadece ama sadece bulunduğunuz çevreyi aydınlatabilirsiniz. İşte bu, tüm dünyayı kurtarmak kadar değerli bir çabadır.

Ne olur hurafelerle, bir tür büyüden başka bir şey olmayan ve sonuçları her zaman kötü olan yanlış çabalarla, aslında derin bir öfkeyi saklayan şefkat kılığına bürünmüş korkularınızla, kendi zayıflığınızı ve güçsüzlüğünüzü saf bir kalbe sahip olmakla, yetersizliklerinizi iyilikle birbirine karıştırmayın.

Doğru sözlerin güzel olmadığını ve onu duyan cahil zihne hep acı geldiğini biliyorum. Yine de umarım niyetimin dostane olduğu ve aslında sadece yanlış anlayışa karşı bir uyarı olduğunu ifade edebilmişimdir.

Cem Şen

1968 yılında doğdu. 1981 yılında savaş sanatları eğitimi almaya başladı. 1987 yılında Zen Budizm’in Türkiye’deki temsilcisi olan İlhan Güngören ile tanıştı ve 1987-1990 yılları arasında Güngören’in asistanlığını yaptı. Bir yandan Güngören’i Zen çalışmalarında ve Tai Chi Ch’uan derslerinde destekleyen Cem Şen aynı zamanda Namık Ekin, Mustafa Aygün gibi eğitmenlerle savaş sanatları eğitimini sürdürdü. 1990 yılında ilk çeviri eseri yayınlandı. Aynı yıl çalışmalarını tümüyle Taocu çalışmalara yönlendirdi. Sırasıyla Mantak Chia, Master Wang, Master Wu, Eric Steven Yudelove gibi ustalardan eğitim alan Cem Şen aynı zamanda bu ustalardan farklı Taocu sistemleri öğretme yetkisi de aldı. Halen ustalar ile çalışmalarını ve dünyanın farklı yerlerinde bulunan yaşayan büyük bilgelerle iletişimini ve arayışlarını sürdürmektedir. 1991 yılında Dharma Yayınları’nı ve ardından 2003 yılında bu yayınevinden ayrılarak Klan Yayınları’nı kurmuş olan Cem Şen’in içlerinde “Enerjinin Dansı: T’ai Chi Ch’uan” ve “Dolmuşa Binme ve Dolmuştan İnme Sanatında Zen” adlı kitaplarının da bulunduğu 8 kitabı ve yaklaşık 40’a yakın çeviri eseri bulunmaktadır.