Kendini tanıma yolu rehbersiz, yanında dostlar olmadan gidilir mi?
Gidilir elbette. Sonuçta Everest orada. Kimse de sana çıkamazsın veya çıkma demiyor. Ama tek başına çıkmak???
Burada birkaç farklı senaryo olabilir:
İlla ben yapacağım. Benim kimseye ihtiyacım yok inadı. Böylemiz de çok. Ben yapacam ben edecem diyenimiz. Yani kime neyi ispat etmeye çalışıyorsun diye sorası geliyor insanın? Ayrıca gidilmiyor. Gerçekten denemişi var burada. Gittiğini zannediyorsun da aynı yerde dönüp dolaşıyorsun. İnadı bırakıp kendini bir rehbere ve de dostlara açtığında görüyorsun farkı. Benim kişisel hikayem böyleydi. Yıllarca benim kimseye ihtiyacım yok dedim dedim de en sonunda gidemez olduğum noktada artık bir rehbere talip oldum ve o geldikten sonra her şey bambaşka oldu. Halen her gün o rehbere, kendimdeki direnişini bırakıp da teslimiyete geçtiğim o güne ve de o rehberle yolumu kesiştiren O kudrete şükrederim defalarca.
Diğer senaryo ise evet açmak istiyorum kendimi ama çevremde kimse yok. Henüz yok. Sen aç hele bak nasıl kesişmeye başlıyor yolun. Hiç kimsenin olmadığı bir yerde bile seni gelir bulur bir şekilde. Hele ki iletişim kanallarının bu kadar gelişkin olduğu bu çağda…
Yeter ki kendini aç…
Tabii bu noktada şu soru gelir hemen: Peki rehberimin o kişi olduğunu nasıl anlarım? Çünkü açıyorum karşımda bir sürü isim. Bunların arasından kendim mi seçeceğim? Nasıl güveneceğim meselesi de var…
Ruhsal Rehberinizi Nasıl Tanırsınız?
Öncelikle onu kalbiniz tanır. Zihniniz veya duygularınızla değil, farkında olmasanız o anda bile kalbinizle hissedersiniz. Her ne kadar bir duygularla kalbi aynı zannetsek de farklı boyutlardır ve o noktada kalbiniz bir farklı atar. Çünkü çıkacağınız “Aşkınlık” yolculuğudur ve aşk ile başlar.
O rehber sizden ruhsal yaş ve olgunluk olarak büyüktür. Siz okul sıralarındasınızdır, o o sıralardan çoktan geçmiş öğretmen olmuştur. Siz Everest yolunda 3.000 metrede yürüyorsunuzdur henüz. O bir ya da defalarca zirve yapmıştır.
Sözde değildir, özde yapmıştır o zirveyi. Bazıları sözde zirve yaparlar, ama o zirveye çıkma cesaretleri aslında hiç olmamıştır. Dağın eteğinde kamp kurmuşlar ve sanki çıkmışçasına anlatıp duruyorlardır da bir de sizi orada meşgul ederek yolunuzdan alıkoyarlar. Zaten çekinilenler böyleleridir. Onlar cesur değillerdir, ağızları iyi laf yaparlar ve bir makam sahibi olmaktır dertleri. Kendileri gibi cesur olmayanlarla dağın eteğinde yaşar giderler. Hatta size de gel dinle derler de hakiki zirvenin peşindeki ruhu tutmaya güçleri yetmez. Çünkü ruh orada özün değil sadece boş sözün olduğunu bilir.
Hakikatın rehberi anlatmaz, yaşar. Yaşamadığını anlatmaz. Zaten kendisine sorulmadıkça anlatma haline ihtiyaç da duymaz. O yaşar ve siz sadece onu seyrederek o kadar çok şey öğrenirsiniz ki bir süre sonra siz de onunla ritim tutarsınız.
O, sizin, kendisinin bir taklidi olarak kalmanıza da izin vermez. Elbette ki taklit bir öğrenme yoludur. Çocuk büyükleri taklit ederek öğrenir de bir süre sonra öğrendiklerini kendi özgünlüğü ile yansıtmaya başlar. Rehber size kendi özgünlüğünüzü keşfettiren ve o özgünlüğünüz ile zirve ekibindeki yerinizi bulmanız için yol gösterendir.
Rehber size yolu gösterir, attığınız adımlarda onarılması gereken yerleri size hatırlatır; ama sizin yerinize o yolu yürümez, yüzünüzü sırtlanmaz, problemlerinizi çözmez. Yolu gösterir ve yoluna gider, siz de onu takip edersiniz. Bazen derin uçurumlar olur ve yanınızdadır, elinizden de tutar; ama sürekli elinizden tutan bir anne baba değildir ki anne babalar bile bir yerden sonra elinizi bırakır kendi yolunuza gidin diye.
Rehber, bilgiyi hal edinmiştir. Hal bilginin manasına açılıp yaşamak demektir. Yaşanan bu haller de ona bir makam getirir. Çünkü o, artık o dağdaki yolculukta tecrübelidir ve yolu bilen, yürüyen ve yürütendir. Ama makamı sırtında bedeninde taşıyandır o. Öyle makam sahibi olup bir yere çökeyim de millet çevreme toplansın beni dinlesin derdinde değildir. Zaten öylesi de dağın eteğinde duyduklarını anlatır. Hakiki rehber ise şahit olur, şahit eder, yaşar ve yaşatır.
Size, dağa, yola, yolculuğa ve tüm oluşa derin bir hürmet içindedir. Sizin amacınızın zirveye erişmek olduğunu ve onun da bu yolculuğun refakatçisi olduğunu gayet iyi bilir. Siz dağ için oradasınızdır, yolculuk için. Sizin doğrudan ona yönelik övgülerinizi gülümseyerek kabul eder ve orada bırakır. Çünkü bilir ki üzerine alması hem yük eder hem de yoldan eder. Dağ ve yolculuk hepimizden çok daha büyüktür ve bizler bu yolculuğun birer parçalarıyızdır. Zaten o parça olabilmek bile ne büyük bir onurdur. Her yolculuk ve zirvede şahit olunanlar bile sizi öyle doyurur ki sonrasında yürekten gelen teşekkürü paylaşır insan.
Böyledir işte rehber. Büyüdükçe küçülür, küçüldükçe daha da büyür; ama o her ne kadar büyürse büyüsün dağın yüceliğini ve büyüklüğünün her daim farkında olandır.
Daha nice şeyler var anlatılabilecek de siz zaten böylesini hissettiren ile yolunuz kesiştiğinde anlarsınız. Anlamakla kalmaz yaşar da siz de onunla yürürsünüz. Sonra bir bakmışsınız siz de dağın refakatçilerinden olmuşsunuz… çünkü iyi bir rehber aynı zamanda iyi rehberler yetiştirendir. 🙂 Sizi sizle tanıştırır da sizin de kendisiyle kavuşma, zirveyi görme peşinde olan yolculara yol gösteren rehberler olmanız için sizi yetiştiren, yüreklerinden ve yola düşmenize vesile olandır aynı zamanda…
Sonrası mı? Birlikte yolculuğun doyumsuz lezzeti…