Ruh Çağırma

Daha ortaokul sıralarındayken, bilinmeyene ve bu ruhsal olaylara merakım had safhada idi… Sınıfta ve mahallemizde kendini medyum zanneden veya belki de gerçekten bu özelliğe sahip arkadaşlarım mevcuttu ve onlarla zaman zaman evlerde toplanır ve ruh çağırma seansları düzenlerdik. Harfler hazırlardık, masaya bu harfleri daire şeklinde dizerdik, ortaya bir fincan koyardık, bu arada perdeleri de kapatır, loş ve ruhsal ortam sağlardık ve masanın etrafına vazo gibi yerleşirdik. Herkes parmağını fincanın üzerine değdi değecek gibi koyar ve hep beraber üç Kulhuvallahu-bir Elham okur ve gelmesini istediğimiz ruhu davet ederdik… Gelirdi de… ama ne gelirdi, ne derdi, doğru mu derdi, onu bilmezdik. Hatta bir keresinde gelen ve geri dönmekte zorluk çıkaran bir ruhu geri gönderebilmek için yaklaşık 4 saat uğraşmıştık, bir kız arkadaşımız, sinir krizleri geçirmişti ve korkudan ödümüz patlamıştı. Sonradan öğrenmiştim ki Obsesyon denilen bir olay vardı. Bu ruh çağırma olayında negatif bir varlığa yakalanma yüzdesi oldukça yüksekti. Peki neydi bu negatif varlıklar ve obsesyon…

Obsesyon nedir ?

“Psikolojide: Zihinde durmaksızın ortaya çıkan bir hazırlığın, bir imajın, bir çağrışımın, bir fikrin ya da meşguliyetin kendini gösterişi. Varlığını bize zorla kabul ettiren bir hayal, imaj, fikrin bizi kovalaması, ardımızı bırakmaması, bizi çevreleyip kendisinden sıyrılma imkânı vermemesi, baştan savulamaması.

Ruhçulukta: Maddesel düşünce, hırs, arzu, tahakküm, nefsanî tatminsizlik, kin, nefret, gücenme, intikam, bencil sevgi, bencil alâka, kişisel fakat hakikat olmayıp kendi realitesini oluşturan fikirleri empoze etme arzusu, dünyasal yaşantının devam ettirilmesi için duyulan aşırı eğilim vs. gibi nitelikler obsesyona sebep olan durumlar arasında sayılıyor.

Obsesyon olayında, bedenli bir varlığa, bir bedensiz varlığın tahakkümü vardır. Yukarıda belirtilen sebepler altında bilgi, görgü ve seviye bakımından geri, bilgi ve gücünü nefsanî maksatlar uğrunda kullanmayı benimsemiş varlıklar; bedenli bir varlığa (insana) derece derece nüfuz eder ve onu etkisi altına alarak, irade ve muhakemesini felce uğratıncaya kadar içsel hayatına girer.

Obsesyonun çeşitli türleri vardır. Bireysel olabileceği gibi, topluluk halinde de olabilir :

* İki bedenli,
* Bir bedensiz-bir bedenli, (İkisi de birbirini etkileyebilir.)
* İki bedensiz arasında.

Obsesyonlar yetiştirici, digerkamca ve yüksek seviyeli olabileceği gibi, bunun tersi de olabilir. Yüksek seviyeli gözüküp sinsi bir nefsaniyet taşıyanlar en tehlikeli olanlardır. Spiritik tecrübelere girişenler, medyumlar ve duyarlı insanların obsesyona yakalanma ihtimalleri şu şartlara bağlıdır :

1 – Bilgisizlik: Bilimin ve akıl-mantık verilerinin sonuçlarından yoksun olarak, boş inanç ve itikatlar ile deney ve incelemelere kalkışmak.
2 – Eleştiri ve tartışma, kıyas ve realite bilgisinden yoksun bulunarak; sadece manevî bir itiliş altında, inanç ve dayanaksız güven duyguları altında bulunarak deney yapmak veya içe doğanları benimsemek.
3 – İçinde insanlara karşı üstünlük duygusu besleyenler şuuraltlarına doldurulan ve zamanla şuur yüzeyine çıkan yabancı fikirleri kendi duygularına uygun buldukça savunmaya geçerler. Bu durum, musallat varlığa açık bir kapıdır. Kendi saçma fikirlerinin savunmasını ve yayılmasını sağlamaya çalışır. Diğer kimseler üzerinde etkili ve onlardan üstün olmak için mistik, dinî ve bazen de bilimsel şekle bürünürler, büründürürler.
Buraya kadar olanlar, bireyin, bireylerin kendi istek ve iradeleri ile olagelenlerdir. Ayrıca şunu da belirtmeli ki, obsesyon olayları sürekli bir “Ruhsal Kontrol” altındadır. Ağır şartları ve kısır sonuçları olmakla beraber, bir tekâmül sürecidir. Ağır bir mukadderattır. Bu kader bazen insan iradesine bağlı hareketlerle, bazen İdareci Ruhsal Varlıklar’ın gördükleri lüzum üzerine ortaya çıkmaktadır. Bu sebepten, bazı obsesyonlar dünya yaşam plânına bağlı olarak biçimlenirler.”

Değişik Obsesyon Safhaları

a) Basit obsesyonlar: Bir ruhsal irtibat celsesinde, parazit ve geri bir ruhun, medyum başka bir ruhla irtibat halinde iken, bu irtibata karışması ve medyuma zorla kendisini kabul ettirmeye çalışmasıdır. Bu durumda geri ve parazit varlık, diğer ruhla konuşmalar yapılmasına engel olur. Davet edilen varlığın yerini almaya çalışır, irtibatı bozar. Obsedör ruh, burada amacını gizlemez; kötü niyetlerini örtbas etmeden, doğrudan doğruya musallat olduğu kişinin canını sıkmak ve onu sinirlendirmektir. İyi bir medyum bu tür parazitleri hemen tanır. Ama medyum ve operatör, bu tip olayları değerlendirecek bilgilerden yoksun iseler, hiçbir zaman iyi deneyler yapamayacakları gibi, medyum her an obsesyon tehlikesi altında olacaktır.

b) Teshir (Fasinasyon): Bu durum oldukça farklıdır. Obsedör ruhun karakteri de öyle. Burada obsedör ruh, doğrudan doğruya medyumun veya kişinin düşüncesine etki etmeye çalışır. Ve onların muhakeme gücünü zayıflatır. Fasinasyona yakalanmış bir medyum, kendisinin aldatıldığını anlayamaz. Obsedör ruhun çalışması, medyumun düşüncelerine o denli etki eder ki, en saçma bilgiler bile ona çok kıymetli şeylermiş gibi gelir. Fasinasyonun ilerlemesi çok ağır ve tehlikelidir. Obsedör ruh, yönettiği kimseyi bir köre çevirir. Saçma ve yanlış fikir ve doktrinleri ona kabul ettirir, onların tek gerçek olduğunu söyler.

Fasinasyonla, basit obsesyon arasındaki fark kolayca anlaşılır. Basit obsesyonda, sırnaşık ve yapışkan ruh, ancak can sıkıcı bir varlıktır. Ondan kurtulmak kolaydır. Fasinasyonda ise durum tamamen başkadır. Çünkü bu ruhlar çok zeki, ikiyüzlü ve kurnazdır. Hatayı, erdem gibi gösterebilmekte, aynı şeyi maskesinin yardımı ile değişik şekillerde verebilmektedir. Kendisini maskelemektedir. Bilgili, iyi gören bir kimse onu hemen anlayabilir. Bu tip obsesyonda, varlığın kullandığı taktiklerden biri de operatörü ve medyumu uyaracak kişileri çeşitli sebeplerle celseden veya kişiden uzaklaştırmaktır.

c) Zaptetme: Bu durumda ise medyum veya şahıs, obsedör ruhun gerçek bir esareti, boyunduruğu altındadır. Kısaca medyomun veya şahsın bütün iradesi felce uğramıştır. Fert kendi arzusu dışında hareket etmekteyse de yaptıklarının doğru olduğunu zanneder ve söyler. Ve kendisine varlık tarafından zorla kabul ettirilen acaip ve saçma bilgilerden kendisini kurtaramaz.

d) Tasarruf (Moral ve fiziki): Bu obsesyon durumunda, obsedör varlık, ferdin veya medyumun bedenini kendi malı imiş gibi kullanır. Onun kulaklarıyla işitir, gözleriyle görür, dudaklarıyla konuşur. Tıpkı hayatta imiş gibi. Medyum veya kişinin moral durumu da tamamen bozulmuştur. Bu durumda obsedör varlık, medyuma veya kişiye içten tesir ederek olmadık zamanlarda acaip davranışlarda bulunmasını sağlar. (garip davranışlar) Bu obsesyonun ileri safhasıdır.

Obsesyondan kurtulmak mümkün mü?

Tabii ki obsesyona hiç düşülmeyebilir veya düşülse bile ondan kurtulunabilir. Bunun için bazı şeyleri bilmek gerekir.

Örneğin obsede edici varlık, karşısındakini ele geçirebilmek için her yolu dener. Nasıl mı?

“Kendini iyi, erdemli ve yüksek bilgiye sahip gibi gösterir, laf kalabalıklığı yaparak, bildiği, bilmediği her bilim dalından söz ederek, bilimsel adı altında karşısındakinin anlayamayacağı kelimeler ve bunlardan cümleler kurarak, avını okşayarak onun huyuna göre davranarak ve konuşarak, bilinmeyenler ve gelecekte olacaklar hakkında kehanetlerde bulunarak, karşısındaki üzerinde güven sağlayarak, yüksek dereceli sırlardan bahsettiğini sürekli zikretmek suretiyle kendine bir hava vererek, din, mistisizm, tasavvuf konuları ile kendini ve söylediklerini tamamlayarak, ve sonunda da kendisinin geçmişte büyük bir insan olduğunu ve hatta adını söyleyerek veya melek olduğunu iddia ederek, akıllıca sorular ile sıkıştırıldığını hissettiğinde, bunları daha sonra yanıtlayacağını, şu anda buna hazır olmadıklarını söyleyerek durumu geçiştirmek ” gibi…

Obsede edici varlıklar, bilinç yapısı çok düşük seviyede olan bencillik, hırs, kin vs gibi negatif unsurlara sahiptir, fizik dünyasında kendine bir yer bulabilir ve koşullara uyum gösterebilir. Böylesine düşük seviyedeki varlıklar, maddi yaşama geri dönebilmek için çırpınırlar. Düşük seviyedeki bu ruhsal varlık bilinçsizce ve bilgisizce yapılan ruh çağırma seanslarında enerjisi yüksek kişilerin kanallarını kullanarak kendini yüksek seviyeli varlık olarak tanıtıp medyumun ya da enerjisi yüksek kişiyi kandırıp egemenliği altına alır. Başka bir deyişle geri varlığın kişiyi ele geçirmesiyle esaret başlar. Bilgisizce ve bilinçsizce ruhsal celse yapanların rahatlıkla başına gelebilecek bu felaketten kurtulmanın tek yolu konu hakkında bilgi edinmektir.

Obsesyonla Mücadele Yöntemleri

Obsesyonla mücadele etmek için bu konuda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmak gerekir. Ayrıca soğukkanlılık, iyiniyet, inanç ve sabır gereklidir. Obsesyonla mücadele yöntemlerini iki kısıma ayırarak inceleyebiliriz.

Obsesyonun meydana gelmesinin başlıca sebeplerininden birinin bilgisizlik olduğunu söylemiştik. Çeşitli obsesyon olaylarında çıkarılan sonuçlara göre dini konulardaki bilgisizlik ve bağnazlık, körü körüne inanç (her konuda), eğlence için yapılan ruhsal deneyler, obsedör varlıkların ençok yararlandıkları sahalardır. Obsesyonla mücadelede asagidaki yöntemler kullanılabilir.

a) Endirekt metod: Bu metodla yapılan mücadelede operator, herşeyden önce obsesyon konusunda yeterince bilgi sahibi olmalı ve medyum veya hassas (konularla hic ilgisi olmayan kişi) şahıs ile irtibatta olan obsedör varlığı çok iyi gözleyip, seviyesini iyice anlamalıdır. Varlığın verdiği bilgi akıl ve mantığa uymuyorsa derhal bunun sebeblerini araştırmalı ve celseyi çok dikkatli olarak yönetmelidir. Bu metotda operatör veya bilgili kişi, bir obsesyon durumu saptamışsa, önce medyumu veya kişiyi, sonra da obsedör varlığı bilgilendirir. İşe, onlara ruhsal konularda bilgi vermekle başlar. Ruhların varlığından, kalitelerinden, şaşkınlık halinden, kötü niyetli varlıklardan, evrimin gerekli olduğundan vs.den bahsederek, obsede olan kişiyi ürkütmeden, yavaş yavaş etkin bir duruma geçer. Yani ona dolaylı olarak telkin yapar. Operatör o kimsenin veya medyumun iradesini kuvvetlendirir, onların manevi değerlerini yükseltmeye çalışır. Sonuçta kişinin veya medyumun öbsedör varlıktan gelen tesirlere karşı koymasında yardımcı olur. Tabii ki bütün bu işler operatörün yahut tedavi eden şahsın bilgi ve görgüsüne bağlıdır. Zaman ve duruma göre hareket edecek bir zekaya ve psikoloji bilgisine sahip olmalıdır.

b) Direkt metod: Bu metodda ise operatör, obsedör varlıkla irtibata geçerek onun maksadını öğrenmeye çalışır. Ayrıca onun tesirlerini kesici manyetik ve telkini usuller de kullanır. Bunun için operatör önce obsede olan kimseyi, bilinen trans usulleri ile pasif duruma getirdikten sonra obsedör geri varlıkla görüşür. Bu görüşme çok ustalıkla idare edilir ve varlığın gerçek maksadı, sıkıntısı, ızdırabı ortaya çıkarılır. Biliyoruz ki, bu varlıkların çoğu kurnaz ve aldatıcıdır. Fakat yaralarına parmak basıldığı zaman, herşeyi söylemekten de geri kalmazlar. Operatör, obsedör varlığı zorlamamalı, (ben senden kuvvetliyim, medyumu ben tesir altına alırım, seni helâk ederim vs. gibi) sözlerle de ona meydan okumamalıdır. Obsedör varlığa iyi niyetle yaklaşarak ona, bu durumun iki taraf için de faydasız olduğunu, bu durumdan vazgeçmesini uygun bir dille anlatmalı ve ikna etmeye çalışmalıdır. Ayrıca operatör, bütün zekâsını kullanmalı ve sözlerini yerinde kullanarak obsedör varlığın güvenini kazanmalıdır. Ve sonunda öbsedör varlık onu bir düşman gibi değil, aksine yardım eden, kendine güvenilen, derdine ortak bir kimse olarak tanımalıdır. Zaten obsedör varlığın asıl derdi anlaşıldıktan sonra mesele % 60 halledilmiş sayılır. Ayrıca celseden sonra medyuma yahut obsede olan kişiye, uygun bir dille bu işin faydasızlığı, obsedör varlıkla ilişkide olmanın hiçbir kazanç sağlamayacağı anlatılmalıdır. Operatör, duruma göre gerekiyorsa, obsedeyi manyetize ederek, obsedör varlığın geriletici tesirlerini de kesmelidir. Aslında medyumun veya kişinin kendisi en iyi engelleyicidir.

Obsesyon genelde yakalayanın değil yakalananın sorumluluğundadır. Kişi isterse yakalanmaz, ya da yakalandığı anda kendini bu obsesyondan kurtarabilir ama tabii ki bu kurtuluş yollarını öğrenmesi ve bilmesi gereklidir. Eğer bunları öğrenmeyi istemeyecek kadar buna kendini kaptırmış ise yapılacak bir şey yoktur.

Kaynak: Dharma Yayınları – Alparslan Salt; Erol Yurderi…

Reha Ersavcı