Reenkarnasyonla ilgili bence en çok takıldığımız nokta, zamanın lineer işlediğine dair yanılgımız. Yani bugün ölen birisinin, yeniden doğumunun sonraki yıllarda olabileceğini düşünüyoruz, ama zaman lineer işlemiyor. Yani siz bir sonraki hayatınızı 6. yüzyılda da yaşayabilirsiniz, 25. yüzyılda da… Çünkü var olduğumuz evrende her şey tek bir sonsuz zamanda gerçekleşiyor. İzmir’den İstanbul’a arabayla giderken bir sürü yer geçeriz. Manisa, Akhisar, Balıkesir, Susurluk, Yalova… Biz arabamızla dümdüz ilerleriz, onları geçeriz ama bizim ardımızdan onlar yok olur mu? Hayır! Canımız Akhisar’a gidip köfte yemek isterse, Akhisar oradadır…
Şimdi gelelim işin daha da şenlikli noktasına, zaman lineer akmadığı gibi, ruh da lineer değildir. Yani bir hayattan ötekine geçip durmaz. Tüm hayatları aynı anda varolur. Aynı anda yaşar. Yani aslında bu bağlamda geçmiş hayat yoktur, paralel yaşamlar vardır. Hem de sayısız… Tüm hayatlarımız da tıpkı bir şirket içi network ağı gibi birbirine bağlıdır. Yani ruhumuzun varolduğu tüm zamanlar, boyutlar, kimlikler, benlikler… hepsi sanki tek bir bina içi ağdır. Ama bu ağ dışarıdaki büyük ağa bağlıdır. Bu bağlamda her birimiz hem TEKİLiz, hem de BİRiz…
Ayrıca yaptığımız her türlü seçim bir yandan binanın içindeki diğer tüm çalışanları da etkiliyor. Mesela hayatımızdaki bir tıkanıklığımızı giderdik ve o akışkan hale geldi. Bu binanın tamamını etkileyebiliyor. Mesela binanın 3. katındaki parçamızın bilgisayarında bir sorun var. Bu tüm bina sistemini etkiliyor. Biz 6. kattayız. Uzaktan bağlanma ile o PC’ye girip, oradaki sorunu giderdiğimizde, bu tüm binayı rahatlatıyor. Buna da biz bu zaman dilimindeki bilincimizle, geçmiş yaşam şifası diyoruz. 🙂