Yıllar önce bir rüya görmüştüm “Rüyalarla Kişisel Gelişim Yolculuğu” kitabını okuyan, sevgili ışık dostlarım hatırlayacaklardır. O kitap kapı isminde bir rüya ile başlar. Rüyada genç bir kadın hayal bile edilemeyecek kadar kötü bir durumdadır. Ne kıpırdayabiliyor ne kaçabiliyor. Bırakın bunları yapmayı, düşünmeye bile korkuyor. Bu arada cehennem yerini andıran bu yerde küçük bir kaya parçasında otururken kalabalığın içinde ona güvenle bakan bir ihtiyar görüyor. Sevgi dolu sıcacık bakışlar, ona sağ tarafı gösteriyor. Oraya baktığında aralık duran, büyük demir bir kapı dikkatini çekiyor bu çaresiz, yalnız kapana kısıldığını düşünün rüya kahramanımızın. tekrar yaşlı adama dönüp bakıyor. Korkan gözlerle. Adam güven verici bir yüz ifadesiyle kapıdan geçmesini işaret ediyor. Maalesef bilinmeyenin verdiği korku çektiği acılardan daha ağır basıyor ve orada duruyor… Çaresiz ve üzgün… Uyandığımda gün boyunca ve devam eden günlerde kalbimin derinliklerinde sadece ama sadece pişmanlık vardı. Ne olurdu o kapıdan geçseydim? Acaba orada ne vardı? vs…vs..
Birkaç gece aynı rüyayı görmek için yatağa uzandım ama nafile… Aklımda o kapı, daha doğrusu kapının arkasında ne olduğu vardı. Kendime bir söz verdim Uyanık yaşamda o kapıyı bulup geçeceğim. Kurban rolü oynamayı bırakıp hayatımın kahramanı olacağım. İşte o gün verdiğim söz, o sözlerdeki niyetin saflığı beni bugün hayal bile edemeyeceğim bir noktaya getirdi. Uzun yıllar gördüğüm rüyalar bana verdikleri bir kitapta toplandı ve o kitabı yazarak ben, o kapıdan geçtim. Sonrası bir peri masalı, devamı mı? Ben de merakla bekliyorum.
Peki neden bu rüyaları merak eder ve “ya devamı olsaydı?” deriz. Benim rüyama geri dönelim: O dönem yaşadığım sürece o kadar çok benziyordu ki o rüya. Karar alamıyor, ne yapacağımı bilmiyor, tüm dünyanın bana düşman olduğunu düşünüyor, yalnızlık şarkısını dilimden düşürmüyordum. Acılarıma, korkularıma, endişelerime rağmen yeni bir adım atmaya , hayatımın sorumluluğunu elime almaya, yola çıkmaya, yuvaya yolculuğa hazırlanamıyordum. Gözyaşları, çaresizlik… aynı rüyamda olduğu gibi. Uyanık yaşamda bana sunulan hiçbir armağanı, hiçbir eşzamanlılığı fark etmiyor; yaşamım için sağır, dilsiz, kör oyunu oynuyordum. Eğer rüyamda o kapıdan geçseydim ya da geçirilseydim uyanık yaşamda üzerinde düşünmeyecek, kendi durumumla yüzleşmeyecek, ne kadar aciz olduğumu fark etmeyecektim. Demek ki durduk yerde uyanmıyoruz, uyandırılıyoruz. Merak etmek, sorular sormak, eşzamanlılıkları görmek için. Harekete geçmek için. Unutmayın ruh deneyim ister ve ancak öyle öğrenir ve ruh sizi tatlı uykunuzdan ancak böyle uyandırır. Böyle bir deneyim yaşadığınızda, duygulara bakın. Ne hissediyorsunuz? En çok neyi merak ettiniz? Sonra uyanık yaşamda işaretleri görmeye çalışın hatırlayın… Öğrenmek, bulmak, değişmek için uyandırıldınız….
Sık sık bu deneyimi yaşayan bir katılımcı hatırlıyorum. Her zaman rüyanın en güzel yerinde uyandığını ve bunun onu çok rahatsız ettiğini söylerdi. Onunla rüyaların dışında yaptığımız bireysel çalışmada uyanık yaşamına dönüp bir göz attık. Ne çıktı biliyor musunuz? Kendini güzel şeylere layık görmeme. İnançların rüyaları nasıl etkilediğini daha önceki yazımızda değinmiştik. Yazımız diyorum dikkatinizi çekerim; çünkü yeryüzünde yaratılan, var edilen her şey aslında bütünün, birin emeğidir. İlham ancak karşınızda güzellik varsa olur.
Eşimle evliliğimizin ilk günleri bizi oldukça güldüren bir şeyi fark ettik. Bir keresinde eşime “çöpümüzü atar mısın?” demişim. Çöpümüz, bence o kadar anlamlı ki. O çöp torbası benim bir evim olduğunu, tanrının bana güzel nimetler gönderdiğini, güzel paylaşımlarım olduğunu her şeyden öte bir sevginin bir sevgilinin var olduğunu ifade ediyor ve ben çöpümüz, ışığımız, arabamız dediğimde yaşamımda beni onurlandırmış soyut yada somut her şeye teşekkür ediyor, aynı şekilde onurlandırıyorum. Evet, belki de yarın hayatınızda ne kadar çok “z” olduğunu fark edip şükredebilirsiniz. Ayrıca direk “çöpü at” deyince çok iyi bir tepki almıyorsunuz ama “çöpümüz” diyince her şey değişiyor deneyin… ve bana mutlaka sonuçlarını yazın…
Bu katılımcı rüyalarının çoğunda uyanıyor ve günü merak etmekle geçiriyordu. Çalışmadan kısa bir süre sonra bu tür rüyalar oldukça azaldı. Bir başka katılımcı da ise durum farklıydı. O, hayatında değişim yapmaya korkuyor, bu yüzden rüyanın en önemli kısmında uyanıyordu. O ise bu durumdan çok rahatsız olmuyor tam tersi iyi ki uyandım, ya devamını görseydim diyor; çünkü uyandığında sorumluluğu üstlenip harekete geçmesi gerekiyor.
İnsanı en çok korkutan, içindeki güçmüş… Ne tuhaf belki çoğunuz ölüm olduğunu düşünüyordu değil mi? Gerçek bu. Aynaya gidip baksanız “İçimdeki güçle bütünleşmeyi, evrenin ve kendimin hayrına olana niyet ediyorum” deseniz gerçekten, merak ediyorum sonrasında neler olurdu? Ama böylesi daha iyi galiba: “sürekli arınıyorum”, “bilmem kaçıncı enkarnasyonum, kolay değil bir daha ki sefere inşallah”, “henüz hazır değilim”, “daha Ege bölgesindeki kütüphaneleri dolaştım, üstelik birkaç kere Hindistan’a gitmeliyim ancak o zaman”, “ne işimiz var içimizdeki gücü hayata geçirmenin, sorumluluk almanın, rüyalara uyanmanın”…
Bazen de bizim ve ruhun hiç uyanmaya niyeti yoktur ama o sırada ya kapı çalar, ya başınızda biri dikilir “uyan der” ve siz dişlerinizi gıcırdatarak kalkarsınız. Benim gibi rüyalara önem veriyorsanız, bunun için iyi bir yöntem geliştirdim, eşim için her ne kadar zor olsa da! Sabahları ben gözümü açmadan kimse beni uyandırmıyor ve rahatsız etmiyor. Böylece rüyamın yarım kalması söz konusu olmuyor. Bu gerçekten işe yarıyor.
Rüyanızın ortasında uyandığınızda eğer devamını görmek istiyorsanız, hemen yatağa geri uzanın, gözlerinizi kapatın. Ya bir sembol, ya bir duygu, ya bir ses, ya bir görüntü… yakaladığınız yerden rüyaya devam edin; ya da rüyayı zihninizde canlandırın. Bir süre sonra uykuya dalacak ve rüyaya tekrar kaldığınız yerden devam edeceksiniz. Niyet, sözlü olarak sesli yada sessiz “ “Rüyamı tekrar görmek istiyorum” deyin.
Yapılacak en güzel şeylerden biri de: yaşamınıza bakıp neleri yarım bırakıyorsunuz bunları gözden geçirmeniz. Eksik olan parçaları tamamlamak. Geçmişe bakın orada neler var, nelere arkanızı dönüp gitmişsiniz, neleri yarım bırakmışsınız tespit edin. Halledin. Özgürleştiğinizi hissedeceksiniz. Rüyalarda yarım kalmayacak.
En önemlisi de gerçekten vermeyi biliyor musunuz? Kalbinizle, sevgiyle, beklentisiz… Koşulsuz sevgiyi gerçekten öğrenene kadar ruh size güzel olanı verme konusunda kısıtlayıcı olabilir bunu sakın unutmayın.
Şimdi içinizi rahatlatacak son cümleler, gördüğünüz rüya sizin için önemli ise yani bir rehber rüya ise mutlaka tekrar görecek ya da yaşamınızda rüyayı size hatırlatacak ya da gerçekleştireceğiniz ortamlar hazırlayacaktır.
Siz kapıdan geçmek istediğinizde o açık sizi bekliyor olacak…
“Rüyalar yarım kalmasa ne olurdu?” diye soracak olursanız…
Dünya cennet olurdu güzel dostlarım ve biz rüyadan hiç uyanmazdık…