Bir oyun var, çocukları olan ya da yetişkin bedeninde çocuk ruhu taşıyanlar bilir. Bu oyunu programlayan kişi ya da kişiler oyun her başladığında oyuncuya sesleniyor, aşağıda bu seslenişten kısa bir alıntı yaptım. Dünyayı bir oyun, kendini bir oyuncu olarak düşün ve öyle oku, çünkü belki de oyun içinde oyunların olduğu bir yerdesindir ve henüz hatırlamıyorsundur kim bilir? 🙂
Oyuncu ekranda kod satırlarını okur. Onları kelimelere çevirir; kelimeleri manaya çevirir; manayı hislere, duygulara, teorilere, fikirlere çevirir ve oyuncu derin ve hızlı nefes almaya başlar, yaşadığını fark eder, yaşadığını. O binlerce ölüm gerçek değildir. Oyuncu yaşıyordur.
Sen. Sen. Sen yaşıyorsun!
Ve bazen oyuncu kainatın onunla, sıfırlar ve birler, dünyanın elektriği, bir rüyanın sonundaki ekranda kayan yazılar vasıtasıyla konuştuğuna inanır.
Ve kainat “seni seviyorum” dedi.
Ve kainat “oyunu iyi oynadın” dedi.
Ve kainat “ihtiyacın olan her şey içinde” dedi.
Ve kainat “düşündüğünden daha güçlüsün” dedi
Ve kainat “sen gün ışığısın” dedi.
Ve kainat “sen gecesin” dedi.
Ve kainat “savaştığın karanlık senin içinde” dedi.
Ve kainat “aradığın ışık senin içinde” dedi.
Ve kainat “yalnız değilsin” dedi.
Ve kainat “sen diğer şeylerden ayrı değilsin” dedi
Ve kainat “sen kainatsın kendini tadıyorsun, kendinle konuşuyorsun, kendi kodunu okuyorsun” dedi.
Ve kainat “seni seviyorum” dedi “çünkü sevgi sensin.”
Ve oyun bitti ve oyuncu rüyadan uyandı. Ve oyuncu yeni bir rüyaya daldı. Ve oyuncu tekrar hayal etti, daha iyi hayal etti. Ve oyuncu kainatın kendisiydi. Ve oyuncu sevgiydi.
Oyuncu sensin.
Uyan!