…
“Satyayuga devrinde Diti’nin güçlü çocukları (ifritler) ve Aditi’nin kutlu çocukları (tanrılar) yaşlılık ve ölümden nasıl kurtulabiliriz diye düşündüler. Çareyi okyanusun çalkalanmasından doğacak sütü yani ölümsüzlük içkisini (amrita) içmekte buldular.
Okyanusu çalkalamak için yılanlar kralı Vāsuki’yi ip olarak Mandara dağını da değnek olarak kullandılar. Böylece hem tanrılar hem de ifritler çalkalamaya başladılar.
Bin yıl geçtikten sonra yılanın birden çok başı bir bir kayaları ısırıp zehir akıtmaya başladı. Çalkalanmanın da etkisiyle Hālāhala denilen zehir okyanusun yüzeyinde birikti. Bütün dünya tanrılar ifritler ve insanlar zehirlenmeye başladılar. Hemen tanrı Şiva’ya başvurup yalvardılar. Yüce Şiva-Rudra geldi ve zehiri sanki abıhayat içer gibi içti ve Hālāhala zehirini boğazında tuttu.
Tanrılar ve ifritler tekrar okyanusu çalkalamak istediler. Bu defa Mandara dağı yer altındaki Patala’ya inerek kayboldu. Vishnu’dan onu çıkarmasını rica ettiler. Vishnu da kaplumbağa biçimine girerek okyanusun dibinden dağı yüzeye çıkarttı.
Bin yıl sonra Dhanvantari adında bir adam ortaya çıktı. Bu Ayurveda (yaşam bilgisi) bilen dindar bir kişiydi. Sonra müthiş güzellikte göksel periler oluştu. Okyanusun yüzeyindeki kremadan oluşan bu güzellere Apsarālar denildi. Onları ne tanrılar ne de ifritler eş olarak kabul etmeyince ortalık malı oldular.
Gene okyanus çalkalanmasından Vārunī denilen içki oluştu. Bu tanrı Varuna’nın kızı idi ve bir tür şarap (sura) idi. Onu şeytanlar eş olarak almadıkları için onlara Asuralar denildi. Tanrılar ise Vārunī’yi eşliğe kabul ettikleri için Suralar oldular.
Atların kralı Uççaihşrava Kaustubha denilen mücevher ve nihayet beklenen abıhayat suyu ortaya çıktı. Tanrılarla ifritler bunun için kavga etmeye başladılar.
Asuralar tüm cadıları etraflarında topladı. Ölümcül bir savaş oldu gök ve yer sarsıldı. Vishnu büyüleyici bir kız kılığına girerek abıhayatı başka bir yere kaçırdı. Tanrı Vishnu’ya karşı gelenler ona saldırınca müthiş bir savaş oldu ve Diti oğlu olan Asuralar ortadan kaldırıldı.
Savaş kazanıldıktan sonra İndra üç dünyayı da mutlulukla yönetti.”
…
Okyanusun çalkalanması ile birlikte yüzeye ilk çıkan zehirdir, sırasıyla binbir çeşit varlık ve her birinin sembolize ettiği anlamlar su yüzüne çıkarlar.
En derinde bulunan ölümsüzlük nektarı ise büyük ödülü, ölümsüzlüğü sunar.
İnsanın bu dünyadaki yolculuğunda ilerledikçe, benliğinin derinlerine doğru indikçe ödülü bulacağı anlatılır kısaca.
Zehir bizim acı veren duygularımızdır, ölümsüzlük iksiri ise yaşamın anlamını bulmaktır.
…
Bugün sizin okyanusunuz çalkalandığında su yüzüne çıkan ne?
Bu sene yeni bir isim seçseniz ne isim verirdiniz kendinize?
Bizler de ölümsüzlük iksirini arayan tanrılar gibi doğduğumuz andan itibaren yolculuğumuzda farklı isimlere bürünerek gerçek adımızı arıyoruz.
Şimdi bir düşünün siz hangi duygunun, durumun ya da neyin tezahürüsünüz?
Ve kim olmak isterdiniz?
Yolculuk uzun, insan vakti geldiğinde ismini değiştirmeyi öğrenmeli.
Geçmiş isimlerine ve gelecek için arzuladığı isimlerine bakıp hikayesini görebilmeli…