Öğrenme diye bir şey yok! Zihin dünyevi programın öğrenme alışkanlığında takılıp kaldığı sürece, bilme haline geçmek imkansız olacaktır.

Sen zaten bilen ve deneyimleyensin. Bildiğinden şüphe ettiğinde zihnin daha fazla bilgi edinme alışkanlığı ile daha çok düşünceye bölünür.

Öğrenme yerine “kavrama” gelmeli ki, “şamil” yani kapsama gerçekleşsin.

Hedefin, Nihai Amacın zaten bellidir, yol sana nasıl varılacağını öğretmez. O zihnini nihai amacından sapma eğiliminden alıkoyar. Yol boyunca tanıklık ettiğin ise kavrayışın kendisidir.

Üstadlardan Niyazi Misri’ye sormuşlar; “Allah Teâlâ yolunun sonu var mıdır, yok mudur?” O’ da:

“Yolun sonu var ama menzilin sonu yoktur. Çün­kü bu yolda yolculuk iki türlüdür. Biri Allah Teâlâ’ya doğru yolculuk (seyr ila‘llâh), diğeri de Allah Teâlâ’da (seyr fi‘llâh) yolculuktur. Allah Teâlâ‘ya doğru olan yolculuğun sonu vardır. Çünkü bu yolculuk varlıktan ve alçak dünyadan geçmek ve kendinden kurtulmaktır. Bütün bunların bir sonu ve bir hududu vardır. Fakat Allah Teâlâ’ya ulaştıktan sonraki yol­culuk, Allah Teâlâ‘nın ilim ve marifeti içinde olur ve onun da sonu yoktur” buyurdu. Nitekim denilmiştir:

“Ayak izleri denizin kenarına kadar gider, sonra yokluk (Lâ) denizinde kaybolur. Kurak menzillerde (çöl­lerde) Sâlik’in aştığı mertebeleri bilmesi için, ihtiyaten köyler, evler ve kervansaraylar vardır. Ucu bucağı olma­yan hakikat denizinin dalgalı zamanında ise konakların ne yeri ve ne de tavanı vardır!