Hayatımda ettiğim yegane duaydı: “Rabbim senin elinde bir ney gibi olayım. Sen üfle nefesi, yayılsın o nefes bu bedenden, seni dinleyeyim, seni dinleteyim.” Öz’e Erim yolculuğuma başladığım 1995’ten beridir farklı sözcüklerle aynı niyeti tekrarladım.
Geçtiğimiz hafta da Sathmahal Gülistan’ın en yeni atölyesine katıldım. Adı da şaka gibi: “Ney Beden.” Arayıp da bulamadığım konu. Ve de içerik tamamıyla beden üzerine tasarlanmıştı. Çünkü bilginin bedende açığa çıkmadıkça bir rivayet olduğunu hep hatırlatır sevgili üstadım Meryem Suna. Bilginin bedende açığa çıkması ne demektir? Beden nedir? Et, kemik, can dediğimiz bu mekanizma gerçekte nasıl donatılmıştır? Bilmek tek başına yetmez mi? Bilen beyin olduğuna göre beyin de bedenden değil midir gibi bir dolu soruya yanıt oldu. Bu sorulara verdiği yanıtlar ile tam vaktinde gelen bir çalışmaydı.
Modern dansların bedeni anlamak, tanımak ve ona hareket özgürlüğü kazandırmak noktasında bu kadar önemli olabileceğini bu atölyede gördüm.
“Hareket Evreni” denilen kavrama açıldım ve gerçek özgürlüğün bu hareket evrenindeki çoklu hareket salınımına dahil olmak, ney beden olmanın olası tüm hareketlere açık olmak gerektiğini deneyimlerle kavradım.
Tüm dansların en sonunda vardığı yer sema oldu ve dönmenin içindeki kusursuz harekete ve bu hareketin evrenin büyük planındaki karşılığına uyandım.
Peki neyi fark ettin be Hasan derseniz? En önemlisi şu oldu: Aslında hepimiz Ney’iz… Sorun neyzen kim? Senden kim üflüyor? İçindeki o güzel üstat, Hak mı? Yoksa başka benlikler mi? Mesela annen mı, yoksa baban mı? Yoksa dayıların mı? Belki otobüste yanında oturan amcadır. Belki de öğretmenin… Peki onlar üflediğinde senden, ortaya çıkan sesten memnun musun? Yoksa kulaklarını mı kapatmak istiyorsun? Daha da fenası senden çıkan bu sesleri, sen zannedip bir de üstüne sahipleniyor musun?
Benim yıllarca en ufak dönme hareketinde bile başım döndü durdu. Değil ki sema edecektim! İşte o ben “Ney Beden”de yarım saatten fazla hiç durmadan gayet hızlı sema ettim. Başım hiç dönmedi bile. Nasıl mı yaptım? Fark ettim ki başı dönen annemdi. O kadar çok üflemişti ki benim yanımda “ay benim başım döner” cümlesini, bunu sahiplenmiştim. Fakat ne vakit bunu idrak ettim, artık bu Ney’e üfleyen içimdeki o nefes oldu ve onda da sınır yoktu.
Böyle daha nice farkındalıklarla dolu bir atölye oldu “Ney Beden”.
Bu derin yolculuğa katkısı olan tüm canlara teşekkürlerim ve sevgilerimle…