Bölüm 1

Az önce BBC’nin “Secrets of Quantum Physics” (Kuantum Fiziğin Sırları) belgeselini izliyordum. Kuantum fiziğini olabilecen en basit şekliyle anlatan enfes bir belgesel. Orada Niels Bohr ile Einstein’in realite üzerine tartışmasını anlatırken “dolaşıklık” kavramına geldi konu. İki bozuk parayı döndürün, bu ikisinin kaderi birbirine bağlıdır, birisi yazı gelirse diğeri mutlaka tura gelir diyordu. Hadi bakalım deneyeceğim dedim. Denedim ve çok acayip bişi gördüm.

Bali’den kalmış iki bozuk param vardı. Bunlar yaklaşık 5 aydır birlikteler. Yanyanalar. Özellikle onları seçtim ki hani bağlantılı olsunlar. Paraları döndürmeye başladım ve ne oldu biliyor musunuz? İlk 7-8 döndürmenin tamamında birisi yazı geldi, diğeri tura. Sonra içimden “Oha, bunu mutlaka yazmam lazım. Dualite işte bu. Evrendeki dualite yasası burada da işliyor. İnanamıyorum. Her türlü yazı tura geliyor.” dedim. Paraları bir daha çevirdim ve ikisi birden yazı geldi. Şaşkın şaşkın bakakaldım. Sonra hiçbir şey düşünmeden yeniden çevirdim. Yine yazı tura geldi. O anda aklıma bir şey geldi. Gözlerimi yeniden paralara diktim ve “Evet, yazmalıyım sizleri” dedim. Bingo yine çevirdim ve karşımda iki tane yazı vardı. Sonra bu sefer gözlerimi masadaki çakmağa diktim. Tüm dikkatimi ona verdim. Yine yazı tura geldi. Sonra bir daha gözlerimi diktim ve “sizler etkileniyor musunuz ne?” dedim ve o ne bu sefer iki tane tura geldi. Yine döndürdüm ve dikkatimi çakmağa verdim. Yine yazı tura. Yeniden “sizi yazacam harika bu” dedim, iki tane yazı. Sonra zihnimi boşalttım. Hiçbir şey düşünmeden çevirdim ikisini ve karşımda yazı tura vardı.

Kısacası, bilincimle dualite içinde nasıl hareket ettiğimi mutfak tezgahında iki bozuk parayla net görmüş oldum. İlk 7-8 çeviride yazı tura geldi, çünkü hiçbir beklentim yoktu. Zihnim bomboştu ve evrensel denge devreye girdi. Birisi yazı iken diğeri turadır. Ama sonradan zihnim devreye girdi. “Her türlü yazı tura geliyor” bir düşünceydi ve bum, iki yazı aldım. Çünkü düşünce enerjisi deneyimi değiştirdi. Dengeyi bozdu. Sonrasında düşüncelerimi başka bir şeye yönlendirdiğimde yani o enerjiyi paralardan çektiğimde, denge yerine geldi. Ama ne zaman gözlerimi bilinçli olarak diktim, sonucu etkiledim. En sonunda da ne zaman zihnim devreden çıktı, evrensel denge yerine geldi. 

Nasıl basit ve muazzam bir deney değil mi? İşte size tüm bilgelerin “öncelikle zihninizi boşaltın” demesinin sebebi.  Dengeyi bozuyoruz çünkü…

Dur bakalım buradan daha neler çıkartacam. Hem belgesel de devam ediyor. İlk 15 dakikada bunu yakaladıysam, devamında neler vardır acep? 

Bölüm 2

Dün gece bozuk para denemelerime devam ettim. Önce yine klasik boş zihinle döndürdüm bozuk paraları. Yazı tura kombinasyonları üstüste geldi. Sonra turalara odakladım kendimi. Sürekli tura gelsin diye kasmaya başladım, bakalım ne olacak diye. Bu sefer üstüste yazı gelmeye başladı. Evet, kaç defa atarsam atayım sürekli yazı geldi. Sonra dikkatimi çektim paralardan. Bir iki defa yazı tura geldi. Sonra da ilk kez turaları gördüm parada. Hem de artık beklemediğim anda. Şaşırdım ve sonra ne oldu söylim mi? Üstüste sürekli tura gelmeye başladı. Devam ettim atmaya ve bu sefer de üstüste yazı geldi. Sanki ne kadar tura geliyorsa o kadar yazı geliyordu her iki para da. Denge mutlaka sağlanıyordu. En sonunda dikkatimi çektim ve yine attım paraları. Bir süre daha iki para yazı, iki para tura kombinasyonu sürdü. En sonunda tekrar denge bulunda sürekli yazı tura gelmeye başladı.

Buradan çıkardığım sonuçlar ne oldu? 

Bir kere zihnimde imgelediğim şeyin gerçekleşmesi için zaman gerekliydi. İki turayı imgelesem de bir türlü ne yaparsam yapayım gelmiyorlardı. Hatta gelsin diye odaklandıkça tam tersi yani yazılar gelmeye başlıyordu. Ama ne zaman bıraktım, vazgeçtim, turalar akmaya başladı. Zaten bir kere onları görünce enerjisel olarak yollarının açıldığını hissettim.

İkinci olarak aslında tam saymadım, keşke saysaydım ama iki para da yazı kadar tura geldi sonradan. Önceden belirttiğim üzere evren mutlaka denge kuruyor.

Üçüncüsü belgeselde de anlatıldığı üzere, elektronların birbiriyle iletişimi kesin. Evrenin neresinde olurlarsa olsunlar elektronlar birbirlerini etkiliyorlar. Bunu belgeselde bilimsel olarak da ispatlıyorlar. Hatta bu telapatiden, başka her türlü psişik yetinin de bilimsel ispat tabanı oluyor.

Dördüncüsü paralar kesinlikle enerji alanımdan etkileniyorlardı. Orada gözlemciydim ben. Bu, aynı zamanda hayatımı ne kadar etkilediğimin de net ispatı. 

Beşincisi deneyleri biliyoruz da evin mutfağında gecenin yarısında, bir yandan yoğurt yerken bunları gözleyebilmek çok etkileyici oluyor.  Kuantum Fiziği falan okuyoruz da, bunlar hep sanki bizim dışımızda yaşanıyor gibi geliyor. Bu yüzden içselleşmiyor bir türlü. Aha da gözümle gördüm.

Bölüm 3

Güzel bir soru geldi. “Enerjimizi istediğimiz şeye yönlendirmenin ve onu kendimize çekebilmemin durumu nedir?”

Arkadaşlar, çekim yasası demek, ben hayal edip odaklanırım ve istediğim her şeyi elde ederim demek değildir. Bu kısım yanlış anlaşıldı veya anlatıldı. Çekim yasası, siz her neyseniz onu kendinize çekersiniz demektir. Olduğunuzu kendinize çekersiniz. Evet, insanın yaratma gücü vardır ve çok şiddetle bir şeyi istediğinizde onu gerçekleştirebilme potansiyeliniz vardır. Ama ne karşılığında? Evrende mutlak denge vardır. Siz o kadar şiddetle istersiniz bir şeyi ve bir şekilde çekersiniz kendinize ama orada boşluk oluşur sistemde. Karşılığında sistem de sizden bir şey ister. Hele ki hırsla sahip olma üzerineyse olay, mutlaka bir karşılığı olur.

Bu yüzden en temizi bir isteğiniz varsa güzelce imgelemek ve sonra akışına bırakmak. Mesela dün paraların ikisinin de tura gelmesini istedim. Bunun için paralara baktım iyice. Turaları gördüm. Sonra defalarca döndürdüm. Önce yazı tura geldi. Sonra üstüste iki yazı geldi. Çünkü kastım. Ama 10-15 seferden sonra ilk turayı gördüm ve ondan sonrasında üstüste o kadar çok iki tura geldi ki bu kadarını beklemiyordum bile. Ama odağımı artık çekmiştim turalardan. Denge gelmişti ve imgelemem artık gerçekleşebilirdi. Ayrıca şunu gördüm ki ilk seferden sonrası çok daha kolay. 

Bu yüzden istediğiniz bir şey varsa onu iyice imgeleyin, hissedin, sonra bırakın akışına… O size misliyle gelir. Yok peşinden koşacam derseniz kolay gelsin.

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...